Doğulu uzman doktorumuz mektubuna şöyle devam ediyor:
Değerli hocam, diyelim ki Bodrum'daki genetik çalışmalardan haberimiz yok, kendi çabamızla geçmişimizi tetkik ediyoruz. Sağlıklı bir neticeye varmak mümkün mü?
Bence hayır, çünkü denedim. Sizin de bildiğiniz gibi 6-7 babadan daha ötesi ile ilgili bilgiler net değil. Zaten nüfus kayıtlarında da bununla ilgili bilgiler bulunmaz. Ben şahsen nüfus müdürlüğünde bu bilgilere ulaşamadım. Mesela 300-400 yüz yıl önceki dedemin ve nenemin isimlerini, nereden geldiğini, hangi dili konuştuğunu, kaç çocuğu olduğunu, bunların kimlerle evlendiğini, nerelere göç ettiklerini öğrenemedim. Onların torunlarının kimler olduğunu hangi memleketlere gittiklerini ve kimlerle izdivaç yaptıklarını da. Belki de genel kültürümüzde -galiba din öğretisinde de- yedi babanın isminin ezberlenmesi öneriliyor ama daha gerisinin üzerinde fazla durulmuyor. Zira o konuda elde edilen bilgilerin yanlış olma ihtimali çok kuvvetlidir. Mesela bölgemizde pek çok büyük aşiret, peygamber soyundan geldiğini iddia ediyor ama buna itibar etmek mümkün mü? (kaldı ki -siz daha iyi biliyorsunuz- Peygamberimiz'in soya değil, yola önem verdiğini sanıyorum).
Sayın hocam siz onuncu dedenizle ilgili olarak bu gibi kesin bilgiler elde edebilir misiniz? Dedem anlattı, o da dedesinden duydu diyerek kati bir neticeye varmak mümkün mü? O halde doğudaki herkesin Kürt olduğunu ve bunların hepsinin de PKK'ya sempati ile baktığını düşünmek yanlıştır. Böyle bir varsayımla çözüm üretmek ise mümkün değildir. Siz de gayet iyi bilirsiniz ki yanlış teşhis yanlış tedaviye sebebiyet vermekte bu da çare olamamaktadır. Ayrıca akrabalık meselesini de önemsiyorum. Biliyorsunuz milyonlarca Türk insanı Kürtle evlenmiş ya da milyonlarca Kürt Türk ile izdivaç yaparak akraba olmuştur. Yani kanlar karışmış, tabiri caiz ise ırkların saflığı ortadan kalkmıştır. Allah insanları farklı farklı yarattı ama mahşere kadar da böyle farklı kal demedi herhalde. Yani -haşa- ırklar saf kalsın, başka ırktaki insanlarla evlenmeyin gibi bir emir yoktur sanırım.
Mesela 500 yıl önce, Çerkes olmayan biriyle evlenen bir Çerkesin çocuğu ve torunları yıllar sonra yüz binlere ulaşarak başka bir milletin evladı olmuş olabilir. Ya da Kafkasya'da bulunan bir Türk bir Çerkesle evlendiyse ve orada yaşamaya devam ettiyse muhtemelen çocukları ve torunları Çerkesleşmiştir. Yani bütün milletlerde de bu gibi karışmışlığın olduğunu söylemeye çalışıyorum. Çerkes ilelebet Çerkes olarak, Kürt ilelebet Kürt, Türk de ilelebet Türk olarak kalacak diye bir şey olmaz. Önemli olan inanç sistemi, kültür, dünya görüşü veya zihniyettir. Şu anda hepimiz bir vatanda, bir bayrak altında, ortak kader, müşterek menfaat ve müşterek kültürün meydana getirdiği tek bir millet halinde, aynı kıbleye dönmüş olarak yaşıyoruz. Çoğumuz bundan rahatsız değiliz. Rahatsız olan birkaç kişi çıktı diye onlara mı uyacağız?
Ezcümle bu birlik ve beraberliğimizi sürdürelim, sık sık etnik köken vurgusunu yapmayalım diyenlere hak veriyorum.
Ayrıca İspanya ya da başka bir ülkedeki özerklik veya federasyon modelinin -zihniyet ve kültür farkından dolayı- bize çözüm olamayacağını düşünüyorum.
Bence kim kendini ne his ediyorsa odur değil mi? Etnik menşee yönelmenin bir anlamı da, yararı da yok. Ama gel gör ki yazarların ve aydınların çoğu böyle düşünmüyor. Doğu ve Güneydoğu'daki herkesin Kürt olduğunu ısrarla vurguluyor ve bizim ırkımızı ileri sürerek- devlet kurmak da dahil- bir takım hak talepleriyle medyada boy gösteriyorlar. Hatta sanki bütün Kürtler aynı amacın peşindeymiş gibi bir varsayımla güya bizim hakkımızı savunuyorlar. Ben bunu yanlış görüyorum.
(Devlet kurma hakkını şimdilik dile getirmemeleri bence zamanlama meselesi yüzündendir. BDP'liler de ısrarla bölünmek istemiyoruz diyorlar ama samimi değiller. Her adımlarının bu yönde olduğunu hepimiz biliyoruz. Akıllarınca halkı kandırıyorlar. Gerçi maalesef buna kanan, onların bölünmeden yana olmadığını, belki (...) bile ayrılıkçı olmadığını düşünenler de var ama çoğumuz işin öyle olmadığının farkındayız).
"Kendini Kürt his edenlerin sayısı üç kişi de olsa onların ırkî taleplerini yerine getirmek lazım" demek doğru mu? Kürtçe üç kelimeden de ibaret olsa ve Türkçe bilmeyenlerin sayısı -tercümana ihtiyaç duyanların sayısı- üç kişi de olsa bu dili eğitime sokalım demek mantıklı ve yararlı olur mu? Bana göre böyle bir mantık doğru olmadığı gibi meselenin çözümüne herhangi bir katkısı da olmayacaktır. Tersine Kürtçüleri daha da azdıracaktır.
Şu anda Kürt nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden kitlenin (Kürtçü olmayan bizim gibi insanların) görüşlerinin medyada yeterince dillendirilmemesinin de çözümü zorlaştırdığına inanmaktayım. Kısacası, bizim gibiler için ırk veya ırksal haklar önemli değil, huzur, geçim ve Allah'ın rızası önemlidir. Ayrıca vatanın birliği ve ay yıldızlı bayrağımızın dalgalanması da önemlidir. FEDERASYON YA DA ÖZERKLİK GİBİ ŞEYLERİ İSTEMİYORUZ. Bizim üzerimizden politika yapan kişi ve partileri (BDP gibi) tasvip etmediğimizin de bilinmesini istiyoruz.