Yarım asra yakın bir zaman dilimini çatışmalarla,kan ve göz yaşıyla geçirdik.Bu böyle sürüp gidemez. 1970 li yıllarda başlayan ve bugüne kadar devam eden fiili çatışma ortamında herkes birşeylerini kaybetti. Telafi edilemiyecek can kayıplarının yanında maddi ve maneviçok kaybımız oldu. Bu acı ve yıkımdan herkes nasibini aldı.
Bu lanetli durumun musebbibi; Osmanlı’nın mirasına konan ve bu mirası kendi elit çıkarı için belli dar kalıplara sıkıştıran tekçi, askeri vesayetçi Kemalist zihniyet sahipleridir.
Zira; Osmanlı döneminde imparatorluk sınırları dahilinde sadece Kürtler değil, birçok milliyet, ırk,müslim ve gayri müslim halk vardı. İmparatorlukidaresinde kalmak istemeyen milletler teker teker ayrıldılar. Çünkü onları Osmanlı ile kaynaştırabilecek en büyük etken din, kültürve kader birliği yoktu. Bir Bulgar’ınOsmanlı ile hiçbir ortak değeri olmadığı gibi, bir Ermeni’nin de osmanlı ile hiçbir ortak değeri yoktu. Ama biz Kürtlerin ve diğer (halen birlikte yaşadığımız)azınlıklardan birçoğunun Osmanlı ile; din, kültür ve kader ortaklığınınderinkökleri vardı. Bu yüzden Kürtler, Lazlar, Çerkezler ve Anadolu daki Araplar imparatorluktan ayrılmak istemediler. Çanakkale zaferi bu birlikteliğin ürünüdür.
Kürt sorunu ve diğer sorunlarT.C.nin kuruluşuyla baş göstermiştir. Kemalist T.C.,Osmanlı’nın yerine; Tek Millet,Milli Misak-i sınırları dahilinde kalanları Türkleştirmek amacıyla baskıcı bir diktatorluk tesis etti. Irkçılığı rededendindarları da kıyımdan geçirdi sürgüne yolladı veya zindanlara attırdı. Anadolu’da yerleşik bulunan eski Osmanlı tebalarının milli ve dini mukaddeslerine saldırdı. Bu duruma, başta Kürtleritiraz edip başkaldırdı. Bu başkaldırılar acımasızca, katliamlarla bastırldı. Kemalist rejim kendi temellerini sağlamlaştırmak maksadıylaOsmanlı’nın mirasçıları ve sadık dostları olan halklara karşı acımasız davrandı. Ve böylece Anadolu’da halklar arasına düşmanlık, fitne ve fesadın ilk tohumları atılmış oldu.
İşte bugün karşı karşıya bulunduğumuz kardeş kavgasının temelinde Kemalizmin, Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında başlayanve sonrasındaki seksen(80) yıllıkdönemde devam eden icraatleri vardır.
Bu memlekete en büyük kötülüğü; İttihat-i Terrak-i nin batı hayranı kadroları yapmıştır. Gladio, Ergenekon,JİTEM, PKK, Hızbullah vb. örgütlenmelerde Kemalist zihniyetin zalimane icraatlerinin mahsulüdür.
Bugün binlerce insan PKK’nın çağrısı(veya baskısı)yla sokağa çıkıp polisle çatışıyorsa, bunun musebbibleri 1990 yıllarda sayısı binlerle ifade edilen ‘’faili meçhul’’leri yaptıranlardır. 1991 yılındaki Vedat Aydın cinayetine kadarPKK’nın şehirlerde kitle gücü yoktu. Gladio emrindeki Ergenekon’un silahlı hücreleri harekete geçirerek cinayetler işletildi ve böylece PKK’ya kitle desteği sağlanmış oldu.
‘’Aklın yolu birdir’’ Türkiye kan kaybetmeye devam ediyor. Mevcut siyasetle daha da kan kaybetmeye devam edeceğiaşikârdır.Bu kötü gidişin sonu maazallah bir ‘’iç savaş’’a kadar gidebilir...
Peki ‘’NE YAPMALI?’’ Bu sorunun cevabı; çağın gereklerine göre her türlü dar milliyetçi, ırkçı,intikamcıve şoven duygulardan arınarak meseleyi masaya yatırmaktır.
Dünya’da bir milyondan daha az bir nüfusa sahip milletler ‘’kendi kaderini tayin etme hakkı’’ na sahip olabiliyorlarsa, Türkiye,Irak, İran, Suriye, Rusya,Ermenistn ve başka ülkelerde yaşayan 40 milyon nüfusa sahip Kürtler de kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olmalıdır. ’’Kendi kaderini Tayin Hakkı’’ derken ; ille de ayrılıktan bahsetmiyorum. Eğer; birlikte yaşamak ayrılmaktan daha faydalı ve hayırlı ise; İsteyen, istediğiyle aynı devlet çatısı ve aynı bayrakaltında yaşayabilir. Bu çerçevede;
Türkiye’dekimesleye bir ‘’Türk milliyetçisi’’ gözüyle bakarsak; PKK’nın ‘’aynı devlet çatısı ve aynı bayrakaltında bir arada yaşamak’’önerisisanıldığı kadar kötü değildir.
Meseleye bir ‘’Kürt milliyetçisi’’ gözüyle bakarsak; ’’ PKK’nın önerisibir Kemalist projedir’’ çünkü; bu projede, ne ‘’bağımsız bir Kürt devleti ‘’ var, ne de ‘’otonom Kürdistan’’...
Eğer gerçekten meselenin köktenci ve en hayırlısıolan çözümü isteniyorsa; tüm milliyetçi ve ırkçı düşünce ve faaliyetlerden vaz geçmemiz gerekiyor. Dünya’ya objektif olarak,gerçekçi olarak bakmamız gerekiyor..
Herkes şunu bilmelidir ki; gelinen aşamada Kürt meselesini güvenlik tedbirleriyle çözmenin mümkünatı yoktur. Ok yaydan çıkmıştır. ‘’Zararın neresinden dönülürse kârdır.’’ Ata sözüne değer verilmelidir.Eninde sonunda ; kangrenleşmiş bu ‘’şark çıbanı’’ patlayacaktır. O halde,uygun bir zamanda ve uygun bir zeminde bu çıbanı biz deşelim ve iltihabı boşaltalım ki, bütün vücudumuzu etkilemesin. Bunun için;g iden gitmiştir. Gideni geriye getirmek mümkün değildir.
Herkes acısını içine gömmelli ve bağrına taş basmalıdır ki, hergün yeni acılar yaşamayalım. Herkese tarihi ve insani görevler düşmektedir.
Örgütün ‘’Grup aşaması’’ndan bu güne kadar, yaptıklarınızla başta Kürt halkı olmak üzere birçok insana zarardan başka birşey vermediniz. Binlerce can kaybı, milyarlarca mal kaybı, acı, gözyaşı, sürgün, katliam ve zindan hayatı verdiniz. Halkı ve saflarınıza katılan Kürt ve Türk çocuklarını da kandırdınız. Başta ‘’Devrimin Yolu’’ adlı bröşürde yayınladığınız hiç bir ilkeye sadık kalmadınız; teoriniz başka, eyleminiz başka idi. Kürtlük adına kazançgetirebilecek her dinamiği acımasızca yok ettiniz. Milli dinamikleri yok ettiniz. Kendiniz dışındaki hiç bir fikre ve oluşuma tahammül etmediniz. Kürt düşmanları (Saddam, Esad, İran ve Türk Derin Devleti) ile işbirliği yaptınız. Demokratik ve kültürel kazanımlarasaldırdınız. Egoistçeve sadistçe davrandınız.
Bütün bu olumsuzluklarınıza rağmen henüz fırsat kaçmış değildir. Tarihe lanetli olarak yazılmak istemiyorsanız, halka ve tarihe kendinizi affettirmek istiyorsanız hakikat yolunu seçiniz.
30-35 yıldır ’’silahlı halk savaşı’’ verdiğinizi varsayalım. Amaneyi hallettiniz. Bir karış toprak veya bir insanı özgürleştirebildiniz mi? Kültürel, sosyal ve siyasal temele dayanmayan her hareket gibi siz de yenilip, tarihe kara leke olarak geçeceksiniz.
O halde NE YAPMALI?
PKK dışındaki Kürtörgüt, parti ve sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleriyle derhal barışınız. Çözüme zarardan başka birşey vermeyen ''silahlı mücadele''den vazgeçtiğinizi dünyaya ilan ediniz. Kuzey Irak’ta kurulmuş bulunan Kürdistani oluşuma, realiteye saygılı olunuz. Onlarla dotluk ve kardeşlik temelinde diyaloğa geçiniz. İnanıyorum ki; Siz böyle davranırsanız tüm Kürtlerin sempatisini kazanmış olacaksınız.
Başka devletlerin ve istihbarat örgütlerinin güdümünden çıkınız.
T.C. devletiyle diyaloğa geçmek için aklı selim sahibi insanları aracı kılınız.
Gladio, Ergenekon vb. Lerinin sizi piyon ve taşeron olarak kullanmasına müsade etmeyiniz.
Direk olarak mevcut siyasi irade ile temasa geçiniz. Böyle davranmanız halinde T.C. deki mevcut siyasi irade bu durumuhakaniyetle değerlendirecektir.
Barış için uzattığınız el havada kalmayacaktır.
Olumlu yaklaşımınızın destek ve kabul görmesi için partinizin çatısı dışında kalan Kürtaydınları ve sizden ayrılmış olanlar da elini taşın altına koyacaktır.
T.C.devletinin yapması gerekenler:
Meselenin çözümü için samimi ve istekli olduğunuza herkesi ikna etmeniz, inandırmanız için;
Meselenin tüm muhattaplarına çağrı yapınız.
Bu soruna tepkili olan ‘’Türk milliyetçisi’’ veya terörden zarar görmüş insanlar çağrıda ve telkinde bulununuz. Onları durumun ciddiyeti konusunda aydınlatınız. Kamuoyunu bilgilendiriniz.
Sorunun çözümünde salt askeri ve güvenlik boyutunun çare olmadığını beyan ediniz ve bu konuda gereken inandırıcı adımları atınız. Tekrar İmralı daki örgüt lideriyle temasa geçiniz. Bunu yapmadan önce tüm Türkiye’ye ikna edici açıklamalar yapınız.
Örgütle direk temas yerine, örgütün de rıza gösterebileceğiKürt siyasi liderleriyle veya aydınlarıyla diyaloğa geçilmelidir. BDP,HAK-PARvb.Temsilcileriyle, Kürtler arasında sözü geçen ve saygınlık kazanmış olan aydın ve STK temsilcileriyle bir araya gelip konuşunuz. Hatta; birlikte umuma açık alanlarda mitingler yapınız. Birlikte görsel basında açık oturumlar düzenlenmelidir.
Örgütün lider kadrosu dışındakilere bir Af çıkarılmalıdır. Lider kadronun da bir üçüncü ülkeye geçişini ve orada ikametini sağlanmalıdır.
Türkiye’de yaşayan geniş halk kitlelerinin çıkarlarını temsil edecek bir sivil, demokratik bir anayasaya hazırlanmalı yürürlüğe koyulmalıdır.
Türkiye’de yaşayanherkes;resmi dil Türkçe’nin yanısıra kendi anadilinde konuşma, kültürel faaliyet gösterme ve eğitimhakkına sahip olmalıdır.
Milli Eğitim müfredatındaki;ırkçı, tekçi, faşizan,asimilasyoncuuygulamalar ve yazılıyönetmenlik/yönergeler yürürlükten kaldırılmalıdır. ’’Andımız’’ ve her hafta başı ve hafta sonu uygulanan‘’İstiklalMarşı okunması’’uygulamaları yürürlükten kaldırılmalıdır.
Terörle Mücadele Kanunu’nu kapsamındaki, anti-demokratik, insan hak ve hürriyetleriyle bağdaşmayan maddeler kaldırılmalıdır.
TCK ve Siyasi Partiler Yasasında; demokrasinin temsiliyet ilkesine uygun olmayan, Türkiye ve Dünya gerçekleriyle uyuşmayan, İnsan hak ve Hukukuyla bağdaşmayan maddeler ayıklanıp atılmalıdır. Türkiye’de yaşayan her vatandaşın çıkarına olacak yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Seçimlerdeki‘’baraj’’ uygulaması en geniş halk kitlelerinin iradesinin mecliste temsili açısından ve seçime katılacak olan siyasi partilerin çoğunluğunca makul görülebilecek bir seviyeye çekilmelidir.
Vatandaşların nufüs cüzdanlarındaki ’’Dini’’ hanesi kaldırılmalıdır. Bu ‘’herkesin inancına saygı’’nın bir gereğidir.
Basına, aydınlara ve STK lara da bu konuda büyük görevler düşmektedir. Bu konuda başlangıçta büyük tepkilerle karşılaşılabilir.Fakat inanıyorum ki,memleketini seven, yüreğinde insanlık sevgisi olan hiçbir insan ; çözüme katkı sunacak olan girişimleri,fedakârlıkları nankörce geri çevirme veya redetme lüksüne sahip değildir. Mevcut çatışmalı ortamın sürüp gitmesinin memlekete ve küçük bir elit kesimden başka, hiç kimseye yararı yoktur. Ateşe körükle gitmek veya ateşe benzin dökmek aklı başında, iman sahibi, memleket sevgisi olan hiçbirinsanın kârı değildir..
Savaş naraları atmak, keskin sloganlar atmak çok kolaydır ancak sorunu içinden çıkılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramaz.
‘’Şark çıbanı’’ nı, Sıtma hastalığını ve kanseri Aspirin ve Gripin ile tedavi etmek imkansızdır.Bu hastalıkları tedavi etmenin yolu : acı ilaç içmekten, Kinin hapı kullanmaktan geçer.
Bazılarının yaptığı gibi; ‘’Vuralım, kıralım, asalım, keselim!’’ diye slogan atıp bir kısım çıkar çevrelerinin gözüne girmektense,yaşanmış olanacıların verdiği tecrübeyle‘’ACILI REÇETE’’ yi öneriyorum. Bugüne kadar bu konuda hiçbir çözüm önerisinde bulunmamıştım.Memleketimden kilometrelerce uzakta olmam hiçbirşeyi değiştirmez. Kendimi memleketime ve vatandaşlık bağıyla bağlı bulunduğum devletinkaderiyle ilgili olarak sorumlu göruyorum. Bu konuda; çok sert tepkiler, tehdit ler alıp hakaretlere maruz kalabileceğimi peşinen kabullenerek bu acı reçeteyi yazdım. Kullanıp kullanmamak muhattaplarının takdiri ve tercihidir.
Bu yazıyı yazarkenCudi’deki hain saldırıda hayatını kaybedenşehitlerin cenaze namazı kılınmakta idi. Bu manzara karşısında içi kan ağlamayanların insanlığından şüphe ederim.Allah, bize bu manzaraları bir daha göstermesin, bize bu acıları bir daha yaşatmasın inşallah.Bu manzaraya sebep olanları da cehennem ateşinde yaksın. Şehitlere Allah’tan rahmet ve acılı ailelerine baş sağlığı diliyorum.Mekanları Cennet olsun inşallah.
Abdulkadir Aygan/2012.03.23