5 Kasım 2024 tarihinde yapılacak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık seçimlerine dört aydan az bir süre kaldı. Her ne kadar bağımsız adaylar olsa da yarışı ya Cumhuriyetçi Parti adayı Donald John Trump ya da Demokrat Parti adayı Joseph Robinette Biden Jr. kazanacak.
Birkaç hafta önce iki başkan adayı arasında yapılan münazarayı hemen hepimiz seyretmişizdir. Biden’ın konuşurken duraksadığını, bazı sözlerinin anlaşılamadığını ve demans hastalığının emarelerini gösterdiği bu performansından sonra Demokratik Parti çevrelerinde bir hareketlenme oldu. Hatta New York Times’ın yayın heyeti ve birçok DP’li siyasetçi Biden’ın yarışı bırakmasını açık açık istediler.
Biden ise hala direniyor ve havlu atmak istemiyor. Biraz dinlenirsem geçer diyor ama bu arada gaflar yapmaya da devam ediyor. Zaman da Biden’ın lehine işliyor çünkü Demokratik Parti için yeni bir aday bulmak ve onu kamuoyu önünde parlatabilmek için yeterli süre yok.
Trump münazarayı kazanmış olsa da hala anketlerde aradaki oy farkını açabilmiş değil. Şahsına yönelik açılan davalar, geçmişte söylediği garip ve aşağılayıcı sözler, bir hayat kadınına sus payı olarak verdiği paraları kampanya bütçesinden karşılaması gibi iddialar Trump’ın başını fazlasıyla ağrıtıyor.
Neticede ne Biden ne de Trump Amerikan seçmenleri için ideal ve cazip adaylar değiller. Hele biz Müslüman Amerikalılar için hiç değiller çünkü iki adayın da Filistin meselesi hakkındaki söylemleri fecaat!
İşbu sebeplerden seçimlerde bağımsız bir aday ve Filistin meselesinde bizlere müzahir olan Cornel West’e desteklemeyi planlıyorum. Elbetteki West yarışı kazanamayacak. Ama yine de oyumu ne Trump’a ne de Biden’a vermeyeceğim.
Aslına bakarsanız hangisi seçilirse seçilsin ABD’yi bürokrasi, müesses nizam, ve büyük sermaye yönetmeye devam edecek. Çünkü bunlar için hangi ideolojinin veya politikanın iktidar olması değil, mevcut servetlerini ve güçlerini arttıracak iktidarın başta olması ana hedef. Bu durum aslında bütün dünyada geçerli.
Avrupa’da son aylarda yapılan seçimlerin hemen hemen hepsini aşırı milliyetçi sağ partiler kazandı. Çünkü halk uzun zamandır iktidarda olan merkez partilerin ekonomiyi düzeltemediklerine, gelir seviyelerini yükseltemediklerine ve tüm bunların baş müsebbibi olarak gördükleri göçmen ve sığınmacılara karşı yeterince tedbir almadıklarına inanıyordu.
Avrupa’daki bu yoğun eğilimi gören müesses nizam bu rüzgarı kırmak yerine bu rüzgarla yürümek istiyor. Kazanacak liderlerlerden önceden “size dokunmayacağım” sözü alarak anlaşıyorlar. Bu arada desteklediği partinin kazandığını gören vatandaşların gazı da alınmış ve artan eğilim ve gerginlik dinmiş oluyor.
Halbuki bakın göreceksiniz kayda değer hiçbir şey değişmeyecek aşırı sağın iktidar olduğu Avrupa ülkelerinde. Göçmenlere karşı bazı tedbirler alınarak seçmenlerin gönlü alınacak ama bu arada küresel sermaye servetini katlamaya devam edecek.
Unutmayalım ki büyük sermaye sahibi olanlar büyük güç sahibi de olmak isterler. Çünkü neidüğü belli olmayan bir politikacının çıkıp vergilerini birden bire ikiye üçe katlaması, bir gecede tüm mülklerini millileştirmesi, veya onları hapse attırması gibi ekstrem durumlarlar karşılaşmak istemezler. Devamlı plan yaparlar ve planlarını zamana ve konjonktüre göre değiştirirler. O yüzden iktidarlar değişir ama onların iktidarı devam eder.
Elbetteki bu adil ve hakkaniyetli bir durum değil. Neticede Allah imhal eder (mühlet verir) ama asla ihmal etmez. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de buna dair veciz ayetler vardır:
Al-i İmran Suresi 54. Ayet
“Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.”
Enfal Suresi 30. Ayet
“Hani bir zamanlar kâfirler ya seni tutuklayıp hapsetmek veya öldürmek ya da yurdundan zorla çıkarmak için bir takım tuzaklar kuruyorlardı. Onlar böyle tuzaklar hazırlayadursunlar, ama Allah da onların tuzaklarına karşılık verecektir. Çünkü Allah, tuzak kuranlara en güzel karşılığı verendir.”
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dediği gibi:
Hak, şerleri hayr eyler,
Zannetmeki gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...