Kurban kelimesi, Arapça olup Allâh ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak ve yaratanıyla olan kulluk bağını pekiştirmek gayesiyle kesilen hayvanı ifade etmekte, akraba kelimesi de aynı kökten gelmektedir.
Türkçemizde kurban kelimesi fedakârlığı ifade eder. Kurbanlık koçlara kına yakan annelerimiz; kocasına karşı fedakâr olsun diye kızına, din ve vatan uğrunda fedakârlık yapsın, gerekirse canını versin diye de düşmanı karşılamak için giden oğluna kına yakmıştır. Kimi “ Kınalı koçum yoksa da canım sana kurban.” diyerek Rabbine olan aşkını dile getirirken kimisi de “Kurbanın olayım ey Şâh-ı Rusül, kovma kapından.” diye Rasûlullâh’a yalvarmıştır.
Bayramlar sevinç kaynağıdır. Hüzün yerine sevinç, zulüm yerine adalet, gözyaşı yerine tebessüm hâkim olup ana-babalarla çocuklar, kardeşler, akraba ile eş-dost bir araya gelebilirse o zaman gerçek bayram olur ve gönüller coşar. Hacı Bayram-ı Velî gibi kimi mübarek zâtlar ise Mevlâsıyla beraber olduğu anları bayram kabul etmiş, “Bayramım imdi, bayramım imdi./ Bayram ederler yâr ile şimdi./ Hamd ü senâlar, hamd ü senâlar./ Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm.” diyerek mutluluğunu ifade etmiştir.
Çeşitli şiir ve türkülerde hüzünlü geçen bayramlar dile getirilmiş, “Bayram benim neyime./ Kan damlar yüreğime.” dizeleri ıstırap çekenlerin duygularına tercüman olmuştur. Dünyanın birçok yerinde zulüm gören Müslümanların âh ü figânı, tatsız-tuzsuz bir bayram yaşamamıza sebep olmaktadır.
Müslümanların genel sıkıntıları yanında bayramın tesbiti ve kurban ile alakalı problemler de devamlı gündeme gelmektedir. Bu problemlerin bazıları epey eskidir. 1970’li yıllarda İstanbul’da yapılan “Ru’yet-i Hilâl ve Mescidler Toplantısı”na dünyanın her tarafından âlimler katılmış ve dînî bayramların tesbitinde önemli olan ru’yet-i hilâl (hilâlin gözlenmesi ve görülmesi) konusunda bazı kararlar almışlardı. Ne yazıktır ki, toplantıdan sonraki ilk bayramda Türkiye, İran ve Suud-i Arabistan ayrı ayrı bayram yaptılar.
Türkiye’de, hilâl gözlendiğinden dolayı “Ayabakacak veya Bakacak” adıyla anılan köyler veya mevkiler vardır. Buralar, hilâli gözlemeye müsait, ufku geniş mekânlardır.
Çocukluğumda, amca ve dedelerimizin hocaefendilerle birlikte Niksar Kalesi’nden hilâli gözlediklerini hatırlıyorum. Yine geçtiğimiz yıllarda, Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin talebelerinden bir heyetin, Arabistan ve Türkiye’nin müsait yerlerinden aynı anda hilâli gözlediklerini, S. Arabistan’ın da bu konuda çok hassas davranmadığını bildirdiklerini hatırlamaktayım.
Aynı yıllar, Fıkıh bilgisi iyi olan bir arkadaşım, İstanbul’da Eminönü’nden Adalar’a kadar vapurla gidip gelerek hilâli gözlerken biz de aynı anda Çamlıca’dan bu hizmeti îfa etmeye çalışıyorduk. Bu esnada Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcilerinin Kandilli Rasathanesi’nde, bazı Müslümanların da uçaktan olayı takip ettiklerini haber almıştık. Hava bulutlu değildi ve görüşümüz netti. Değişik mekânlardan gözlem yapanlardan hiçbirisi hilâli göremediği halde o sene de Müslümanlar farklı günlerde bayram yaptılar. Bu durum, zaman zaman Müslümanlar arasında kırgınlığa sebep oldu. Kimisi bu durumun, halkı Müslüman olan bazı ülke idarecilerinin İslâm Âlemi’nin temsilciliğini elinde tutma sevdasından kaynaklandığını bildirirken kimisi de “şuna uymak lazım, buna uymak lazım” diye yorumlar yaptı. Bu sene de aynı durumla karşı karşıyayız.
Bayram öncesi, Hanefi Mezhebi’ne mensup bazı Müslümanlar, karşılaştıkları problemlerden dolayı aşağıdaki sorulara cevap aradılar.
- Kurban Bayramı için ana-babamın yanına veya başka bir yere gideceğim. Misafir hükmünde olduğum için, keseceğim kurbanın vâcib olan kurban yerine geçmediği ve bayram süresi içinde geri dönersem tekrar kurban kesmem gerektiği söyleniyor. Ne yapmalıyım?
- Farklı ülkelerde farklı zamanlarda bayram yapıldığından Türkiye’de, bu sene kurbanı cuma günü mü kesmek lazım? ABD’de cuma günü bayram yapacaklar. Perşembe günü arafe orucu tutabilir miyim?
- Üç kişi adına alınan kurban, sonradan o üç kişinin ailesinden birileri katılarak altı hisseye çıkarılabilir mi?
- Kurban kesen kişi, bu sene bana, seneye anneme, seneye falancaya diye sıraya koyarak kurban kesebilir mi?
- Çeşitli kişilerden parça parça para toplanarak bir hisse parası denkleştirilip Peygamberimiz adına kurban kesilebilir mi? Bir kurban hissesinin parası birçok kişiden toplanabilir mi?
Görüştüğümüz Fıkıh âlimlerinden bazıları, yukarıdaki sorulara sırasıyla şu cevapları verdiler:
Kişinin, devamlı bulunduğu yerin dışında kestiği kurbanın vâcib kurban yerine geçtiği, Müslümanların bayram konusunda bulundukları yere uyacakları, büyükbaş hayvanlara yedi kişiye kadar hissedar olunabildiği ancak kaç hissedarla kesileceğinin kurban alınmadan kararlaştırılması gerektiği, kimin maddi gücü varsa ona kurban vâcib olmakla beraber kişinin kestiği kurbanın sevabını tüm aile fertlerine bağışlayabileceği ve bir kurban hissesine bir kişi hissedar olabileceğinden birçok kişiden toplanan paralarla tek bir hisseye ortak olunamayacağı.
Sorularına cevap bulanlar gönül huzuru içinde ibadetlerini yerine getirirken Müslümanların dağınıklığından üzüntü duyanlar şu mısraları terennüm etmekte:
“İpi kopan tesbihim,
Dağılmış tâne, tâne.
Acı ama teşbihim (benzetmem),
Hani nerede imâme?
Tâneleri toplayın.
Hakk ipine derleyin.
Bir imâme bağlayın.
Tevhîd (birlik) gelsin meydâne."
Bu mübarek bayram günlerinin, Müslümanların birliğine ve mazlumların gözyaşlarının dinmesine vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.
Ahmet Semih Torun -Habername
ahmedsemihtorun@yandex.com