Kur’ân'ın Manasını Anlamak Allah’ın Emridir !!!

Ahmet BULUT

Kur’ân'ın Manasını Anlamak Allah’ın Emridir !!!

 

Yüce Rabbimiz kitabımız Kur’an’ı Kerim’i biz kullarına kılavuz olarak göndermiştir. Nasıl anlayıp yaşayacağımızı Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ile göstermiştir. Biz müminlere onu okuyup anlamak ve anladıklarımızı yaşamak gerekiyor. Anlaşılmayan kitap nasıl yaşanacak? Sadece ibadet kitabı değildir Kur’an. O yaşam kılavuzudur. Allah c.c. birçok ayet-i kerime de bizleri uyarmıştır. Onu anlamamızı Allah emrediyor.

 

Rabbimiz buyuruyor ki:

 

—Kur’an, mübarek bir kitaptır ki, onu sana, âyetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve aklı olanlar öğüt (ve ibret) alsınlar diye indirdik. (Sad,29)

 

İmam Kurtubi bu ayeti tefsir ederken şöyle demektedir:

 

— Bu ayet, Kur’an’ın anlamını anlamaya çalışmanın farz olduğuna, yine Kur’an’ı tane tane okumanın, süratli bir şekilde okumaktan daha faziletli olduğuna delildir. Çünkü süratli bir şekilde okunduğunda ayetlerde ne anlatıldığını anlamaya çalışmak mümkün olmaz. [1]

 

Rabbimiz buyuruyor ki:

 

— Onlar hâlâ Kur’an’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’dan başkası tarafından (gönderilmiş) olsaydı, elbette içinde birçok çelişki bulurlardı. (Nisa, 82)

 

Ebû Abdurrahman es-Sülemî şöyle demiştir:

 

— Bize Kur’an'ı okutan Osman İbn Affan, Abdullah İbn Mesud ve başkaları anlattılar ki; Rasulüllah’tan (s.a.v.) on ayet öğrendikleri zaman, onun ilmini ve amelini de öğrenmedikçe başkalarına geçmezlermiş.  "Kur’an'ı, ilmi ve ameli, birlikte öğrendik" dediler.

 

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Kur’an’ın sürekli okunması gerektiği tavsiyelerini bilen sahabe, üç, beş, yedi, on, günde bir Kur'an'ı hatmedip tekrar başa dönerek okumaya başlıyordu.[2]  Bu okuma elbette kuru bir tekrardan ibaret değildi.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün Hz. Muaz’ın elinden tutup bir süre yürüdükten sonra kendisine birçok tavsiyede bulunmuştu. Bu tavsiyelerden birisi de “Kur’an’ı anlamaya çalışması”[3] gerektiği idi. Hz. Ali Efendimize ise “Kendi  sahabesinin ve kendisinden önceki peygamberlerin halifesi olarak Kur’ân’ı ezberleyenler ile manasını düşünerek devamlı okuyanlar olduğunu” haber vermişti.[4]

 

Allah Rasulü ibadetle geçen ve çokça ağladığı bir gecenin sabahında Hz. Aişe validemize: “Şükreden bir kul olmayayım mı? Bu gece bana öyle bir âyet indi ki onu okuyup da üzerinde düşünmeyene yazıklar olsun demiş ve; “Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, akıl sahipleri için işâretler vardır”[5] ayetini okumuştu.

 

Hz. Ali’den (.r.a.) rivayetle: Allah’ın Rasulü (s.a.v.):

 

— Kendisinde idrak ve anlayış bulunmayan ibadette hayır olmadığı gibi, düşünmeksizin yapılan kıraatte de hayır yoktur.[6] Buyurarak kitabımızı anlayarak okumanın dünya ve ahiret hayırlarını getireceği müjdesini vermektedir.

 

İbn Mesud’den (r.a.):

 

— Bazı kimseler manasını anlamaksızın, düşünmeksizin Kur’an okur, kalitesiz hurma tanelerinin atılıp savrulduğu gibi okur giderler. Okudukları Kur’an ses olarak köprücük kemiklerinden aşağıya geçmez, yani anlamadıkları için sadece ses ve sözüyle uğraşırlar[7] sözüyle Kur’anı anlayarak okumanın önemine dikkat çekmektedir.

 

Bizler de Kur’an’ın okunması ve anlaşılması için yeni çalışmamızı başlattık. Kur’an’la Diriliş yeni dönemde tüm hızıyla devam edecek. Okuyucularımızdan dua istiyoruz. İnşallah yakın zamanda bu konuda bir de kitabımız yayınlanacak.

 

Programlarımıza ilgi gösteren bütün kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Nisan ayında nefes alacak günümüz kalmadı hamdolsun. Koşturmaktan yazmaya zaman bulamıyorum. Bunun için okuyucularımdan özür diliyorum. Mayıs ayının da hafta sonları doldu. Hafta içlerine program almaya başladık. Binler şükür. Emeği geçenlerden Allah cc razı olsun…

 

Selam ve dua ile…

 

Kardeşiniz

Ahmet Bulut

www.ahmet-bulut.com

 

 



[1] Kurtubi, XV, 192

[2] Ravi Evs b. Huzeyfe ashaba, "Siz Kur’ân'ı kaç hizbe bölersiniz?" diye sormuş, "Üç, beş, yedi, dokuz, on bir, on üç ve hizbu'l-mufassal olarak bölüyoruz" cevabını almıştı. Ebû Davud, "Ramazan," 9.

[3]           Münzirî, et-Terğîb ve’t-terhîb, VI, 148.

[4]           Suyûtî, Câmiü’s-Sağîr, II, 1556.

[5]           Âl-i İmran 3/190

[6]           Gazâlî, İhyâ, I, 812

[7]           Tirmizî, I, 602.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.