KULVARDAN çıkmamak için dikkatli olmalıyız.
Hayat dikkatle yaşanmalı, ciddiye alınmalıdır.
Evet, zaman zaman yârenliklerimiz, kendimize meşru alanda tanıdığımız toleranslar elbette olacak.
Unutmamamız gereken şey, kulluğun ciddiyet gerektirdiğidir.
Kul olmadığımız zaman, ayaklarımızı kültürümüzün güçlü ilkelerine, kurallarına sabitlemediğimiz zaman kulluk kulvarından çok çabuk çıkacağımızı unutmayalım.
Bu konuya dikkat etmeyenlere dikkat edin bakın neler göreceksiniz.
Her biri kendi başına bir küçük tanrıcık oluvermişler…
Onlar olmazsa asuman dönmez, varlıklar varlık sahnesinden çıkacaklar sanki…
Kendilerine yönelmeyen ve bunda sadık kalmayanlar kezzap derelerinde nefessiz kalıp murdar ölecekler gibi davranabilirler.
En önemli hayat bilinci, kulluk adına olandır.
Kulluk konusunda sağlıklı bir düşünceyi kökleştiremeyenler hayatlarının bir döneminde kanatlanırlar. Harikalıklar göstermeye çalışabilirler. Buradan beslenebilirler.
Bırakın uçsunlar, bu onların meselesidir der geçeriz.
Ama kendimize dikkat etmeliyiz.
Kulluk kulvarından çıkmamak en önemli meseledir.
Yüceler yücesi Fahr-i Kâinat Efendimizin kulluğu öncelemesi konusunu bir defa daha incelemekte yarar var.
Hz. Mevlana mürşidi Hz. Şems’e bir gün sorar; “Efendim, bana gelene kadar Tebriz’den yolda kimleri irşat ettiniz?” diye.
Hz. Şems kimseyi irşat etmedim Ey Celaleddin diye cevaplar suali ve devam eder kul olan kimseye rastlamadım zira. Hepsi Allah olmuşlardı.
Her gün, benim aklım, benim fikrim, benim zekam, benim param, benim güzelliğim, benim yeteneğim, benim çevrem, benim, benim, benim diye başlayan cümlelere bir de bu açıdan bakınca kulluk kulvarından çıkma konusunun ciddiyeti bizi bir kez daha düşündürecektir.
Ne yapıp etmeli bu kulvarın dışına düşmemeliyiz!