Bir mahalledeki on aile şöyle bir karar alıyor: Beş yaş ile 10 yaş arasındaki on beş çocuğa özel bir hoca tutacaklar, müsait zamanlarda bu hoca çocuklara din ve Kur'an dersleri verecek. Ailelerin maddi durumu müsait, hocaya münasip bir maaş ödeyecekler. Böylece yavruları dini, imanı, Kur'anı, abdesti, namazı, iyi ahlakı öğrenecek... Bunun için müsait bir mekanları da var.
Maalesef bu hayırlı işi gerçekleştirmenin imkanı yoktur. Çünkü TC kanunları böyle bir şeyi yasaklamaktadır. Bu işe teşebbüs edilirse hoca tutuklanabilir, ebeveynler mahkemeye verilebilir.
Bu işin her hangi bir sakıncası var mı?.. İnsan haklarına ve demokrasiye, milli kimlik ve kültüre taraftar olan normal vatandaşlar gözünde hiçbir sakıncası yok. Aksine çok iyi, çok faydalı, çok güzel bir şeydir.
Lakin, resmi ideolojiyi din gibi benimsemiş, vesayetçi statükoda direnen, halkı geri ve cahil gören mutlu ve putlu azınlığın gözünde küçük çocuklara İslam ve Kur'an dersleri verdirtmek büyük bir suçtur, bir cinayettir, laikliğin temellerini dinamitlemektir.
Onlara göre, çocuklara ancak 15 yaşlarına geldikten sonra, yukarıda anlattığım şekilde din ve Kur'an dersi verilebilir... 15 yaş çok geç değil midir?.. Onlara bunu anlatamazsınız. M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış Kemalizmi bahane ederek Müslüman halkın din ve inanç, inandığı gibi yaşamak, dini kimliğini ayakta tutmak hürriyetini ayaklar altına almışlardır.
Peki şu anda bu memlekette nasıl bir iktidar vardır?.. Halkın dinine, insan haklarına saygılı bir iktidar yok mudur?.. Öyleyse bu iktidar niçin bugünkü tabuları, saçma yasakları, insan haklarına aykırı kanun ve nizamları kaldırmıyor? Kaldıramıyor mu? Bu husus tartışılır...
Halkın büyük bir kısmı da, çocuklarının dinini imanına kurtaracak düzenlemeler yapılması konusunda gereken yasal baskıyı yapmıyor. Nedir bu baskı?
İktidara açıkça şu söylenmelidir: Küçük çocuklarımıza özel hoca tutarak din, iman, Kur'an dersi vermemize imkan tanımazsanız gelecek seçimlerde size oy vermeyiz!..
En makul, en etkili yol budur...
Bugün bütün medeni, demokrat, ileri, insan haklarına saygılı ülkelerde tam bir din hürriyeti vardır. Din sömürüsü yapmamak, şiddet ve teröre baş vurmamak şartıyla bütün dini faaliyetler serbesttir.
Böyle bir şey Atatürkçülüğün ruhuna aykırı düşermiş...
Sabatay Sevi'nin ruhu, küçük Müslüman çocuklara din ve Kur'an dersi verilmesinden dolayı azap içinde kalırmış...
Böyle bir şey laikçiliğe aykırı olurmuş...
Mutlu, putlu, egemen, kripto azınlık buna asla rıza göstermezmiş...
Küçük çocuklara özel hocalar vasıtasıyla din dersi verilmesi sekülarizme uygun değilmiş...
Bu konuda en fazla Müslümanları (olumlu bir şekilde) kınıyorum. Memlekette hayli hürriyet ve imkan var ama bunu kullanamıyorlar. Sanki üzerlerine ölü toprağı serpilmiş.
Yüz cemaat, dernek, tarikat, etkili şahsiyet bir bildiri hazırlasalar, sonra bazı gazetelerde ücretsiz olarak, bazı gazetelerde ücretli olarak bunu tam sayfalık ilanlar olarak yayınlatsalar, iktidarı uyarsalar, haklı dileklerini duyursalar, baskı yapsalar iyi olmaz mı?
Maalesef dernekleri, cemaatleri, tarikatleri, İslami kanaat önderlerini böyle hayırlı bir konuda bir araya getirmenin imkanı yoktur.
Doğrusu acınacak bir haldeyiz.
* (İkinci yazı)
İslam'da Günler, Bayramlar, Kandiller...
İslam'da yılın her günü anneler günüdür. Müslüman, senede 365 gün, günde 24 saat, haftada yedi, ayda otuz gün annesine saygı ve sevgi gösterir, ona teşekkür ve minnet eder.
Yine İslam dininde, senenin her günü babalar günüdür.
Annesi ve babası Müslümanın velinimetidir.
Yılda bir gün annesini, başka bir gün babasını hatırlayacak ve böylece evlatlık vazifesini yapmış olacak... Bu, mimsiz medeniyete göre olabilir ama İslam'a göre olmaz, yetmez.
Saint-Valentin sevgililer günüymüş... Bu Katolik dinine göre bir tarih ve kutlamadır, Müslümanlığa uymaz, İslam ile bağdaşmaz.
İslam Noel kutlamalarını kabul etmez; Müslüman Noel kutlaması yapmaz.
İslam yılbaşı eğlencelerini kabul etmez.
İslam'ın iki bayramı vardır: Ramazan ve Kurban bayramları...
İslam'da mübarek kandil geceleri vardır. Tarihleri takvimlerde yazılıdır.
Müslüman için haftanın kutsal günü cumadır.
Şuurlu Müslümanlar o gün birbirlerine selam verdikten sonra "Cumanız mübarek olsun!" derler.
Yahudilerin kutsal günü cumartesidir, o gün tatil yaparlar.
Hıristiyanların kutsal günü pazardır, o gün tatil yaparlar.
İslam'da hafta tatili yoktur. Sadece Cuma günü Cuma ezanı okununca işyerlerini kapatırlar, işlerini bırakırlar, camilere gidip Allah'ı anarlar. Müslüman bir ülkede haftada bir gün tatil yapılacaksa, Cuma günü yapılması uygundur.
Cuma günü öğle ezanı okunduktan sonra alış verişe, ticarete devam etmek büyük günahtır.
Şu sözde dindar patrona veya iş sahibine bakınız, "Çocuklar ben cuma namazına gidiyorum, aman siz kasaya mukayyet olun, müşterilere hizmette kusur etmeyin..." diyor. Onun dindarlığını sevsinler.
Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma günü Cuma ezanı okununca Müslümanların alış veriş ve ticareti bırakıp Allah'ı anmaya (namaz kılmaya) gitmeleri konusunda Ümmet-i Muhammed'i uyarmakla, aydınlatmakla, bilgilendirmekle yükümlüdür.