Ortam gayet güzel gidiyor, peki sonra ne değişti?
Ama 80’den sonra liberalleşmeye döndü bütün dünya. Ha ondan sonra bankalar çok karlı olunca, hani derler ya “Kan köpek balığını çeker.” Kar başkalarını bu sektöre çekti. 80’lerden sonra bankacılığı sadece bankalara bırakmadılar. Başka kurumların da bu işe girmesine izin verdiler. Ondan sonra faizi serbestleştirdiler. Ardından alternatif kurumlar, piyasalar gelişmeye başladı. Bankaların yavaş yavaş karlılıkları azalmaya başladı.
Yani bankacılık sektörü de özelleşmeye başladı.
Ben şunu söylüyorum, şu an Amerika’da bankacılık yapmayan hiçbir kurum yok. Şirketler de bankacılık yapıyor. Yani normal buzdolabı satan, normal bilgisayar satan şirketler. Ne yapıyorlar? Müşterileri aldığı ürünleri finanse ediyorlar. Onu bankaya kaptırtmıyor. Herkes, mesela Türkiye için söyleyecek olursak, Koçtaş kendi kredi kartını veriyor. Bunu yapmaya başladılar. Ondan sonra başka rakip kurumlar çıkmaya başladı. Bir de piyasalar gelişmeye başladı. Şimdi banka faiz veremediği için mesela, e burada para kazanamıyor. Millet parasını bankadan çekip. Alternatif ürünlere yatırmaya başladı. Para piyasaları, yatırım fonları çıktı, onlara yatırmaya başladı. Ha buradan kaynak kaybetmeye başladı bankalar. En kötüsü ne biliyor musun? Piyasalar çok gelişince sen gidip direk piyasadan paranı alabiliyorsun. Yani proje finanse edeceksin, paraya ihtiyacın var, kaynağa ihtiyacın var. Şirketler piyasaları kullanmaya başladı. Herkese açık değil o piyasalar, ancak en iyi şirketler erişebiliyor. Ne oldu o zaman, bankaların en iyi müşterisi şirketler bankaların hal hatırını sormaz olup, direk kendi işlerini hallettiler.
Niye?
Çünkü bazı şirketler bankalardan daha büyüktü, daha güçlüydü. Gidip piyasadan kendileri borçlansa daha ucuza borçlanıyorlardı.
Peki bunun sonucunda ne oldu?
Bankalar en iyi müşterilerini kaybettiler. Onun dışında devletlerin artık denk bütçe gütme eğilimi arttı. Devletler denk bütçe güdünce bankalara ihtiyaç azaldı. Devlet açık bütçe verince, devamlı finansman kullanır. Bunu nereden sağlıyordu? Bankalardan. Dolayısıyla bankalar en iyi müşterilerini kaybetti. O zaman ne kaldı bankalara? Bankalar bu kez daha önce hiç yüzüne bakmadığı, hatta leblebi çerez dediği marjinal gruplara yöneldi. Bunu şöyle de düşünmek lazım, teknolojinin çok gelişmediği bir dönemde, senin o kadar insan hakkında bilgi toparlayabilmen, tanıyabilmen çok zor. Hani küçük bir kasaba bankası olursun da oradaki bütün ahaliyi tanırsın, kime verilir bilirsin. Bütün Amerika’da, 300 milyonluk bir yerde New York’ta, Oragon’da veya Ohio’da bir bankasın, kredi kartı vereceksin. Nasıl tanıyacaksın insanları? Nereden bilgi toplayacaksın? Önceden her tarafta şube de açamıyordun. Şube açsan da 30 milyon kişiye kredi kartını nasıl vereceksin? Ha, bilgisayar çıktı mertlik bozuldu. Zaten bilgisayar, bütün bankaya selam verenlerin, kredi kartı alanların herhangi bir işlemi olanların bilgilerini hep toparladı. Mesela bir adam kirasını ödeyememiş mi? Herhangi bir kaza yapmış mı? Borcunu ödememiş mi? Bunların bir yere rapor edilmesi gerekiyor. Böyle olunca artık kişilere yönelmeye başladılar. Önceden yüzüne bakmıyorlardı kişilerin. “Bunlarla uğraşacağıma, bir şirketle çalışmak daha karlıdır” diyorlardı. Ama şirketler bunları terk etmeye başlayınca, hedef kişiler oldu. Ha kişilerden de yine en iyilerine verdiler. Ama şu oldu, karlar azalmaya başladıkça, müşterilerini kaybetmeye başladıkça bunlara daha marjinal gruplar kaldı. Ama vermediği bir grup yine vardı. En alttakiler. Bunlar baktılar, kredi alıp ev alanlar, durumlarını ikiye katladı. E o zaman herkes ev sahibi olmak istedi.
Devam edecek...
PROF. İHSAN IŞIK*, TOBB Dünya Türk İş Konseyi Amerika Bölge Komitesi Üyesi; Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) Başkanı
[Söyleşi: Meryem Tortuk - Genc Yaklaşım]