Kraliçe'nin ziyareti bilgilerimizi tazelemek için fırsattır

xxx33

Büyük devletleri temsil eden kişilerin sizin ülkenizi ziyaret etmesi, hem kendi tarihinize hem de o ülkeyle ilişkilerinize ait bilgileri tazelemenize yardım eder.
İngiltere Kraliçesi 2'nci Elizabeth'in Türkiye'yi ziyareti de bu tür bilgi tazelemelerine vesile olmalıdır.
Örneğin Padişah Abdülaziz'in 1867'nin haziran ve temmuz aylarını kapsayan Avrupa seyahatinde, Fransa'da 3'üncü Napoleon ve eşi Eugeni ile kurduğu diyalog, İngiltere'de Kraliçe Victoria tarafından ağırlanması, Osmanlı'nın Kırım Savaşı'ndaki müttefikleri ile yakınlığını perçinlemiştir.
Osmanlı'ya böylesine yakın olan Fransa ve İngiltere'nin 2'nci Abdülhamit döneminde karşı safa geçmeleri ve OsmanlıAlman ittifakının oluşması arkasındaki nedenler, biraz olsun bugünkü kuşaklar tarafından da bilinmelidir.
Bazı tarihçilere göre, bu olayın arkasında Osmanlı'dan bağımsızlık isteyen Ermeni örgütlerinin payı büyüktür.

Değişen ittifaklar
Örneğin 1896'da Ermeni tedhişçilerin İstanbul'da Osmanlı Bankası'nı basıp, çalışanları rehin alması ertesinde İstanbul'daki Ermenilere dönük şiddet hareketlerinin patlaması, özellikle İngiliz kamuoyunda büyük yankı bulmuştur. 2'nci Abdülhamit'e bu olay ertesinde "Kızıl Sultan" denilmiş, İngiliz parlamentosunda Osmanlı'nın Avrupa topraklarından çıkartılması için Başbakan düzeyinde konuşmalar yapılmıştır.
O dönemde Başbakan Bismarck emekli olduğu için Almanya'ya tek başına hâkim olan İmparator 2'nci Wilhelm, bu durumu değerlendirip Osmanlı ile yakın ilişkiler kurmuştur. Mesela Sultanahmet Meydanı'ndaki Alman Çeşmesi, o dönemde gönderilen bir hediyedir.
Sonucu biliyoruz.
Osmanlı 1'inci Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katıldı.
Bu arada Abdülaziz'in devrilip intihar ettiğini (veya öldürüldüğünü), Abdülhamit'in de devrildiğini biliyoruz. Aradaki Padişah 5'inci Murad'ın da 93 gün tahtta oturduktan sonra devrildiğini herhalde hatırlıyoruz.
Bu özetleyerek anlattığımız döneme ait bilgilerimizi Kraliçe 2'nci Elizabeth'in Türkiye ziyareti dolayısıyla tazelediğimiz takdirde, iç siyaset ile dış konjonktürün karşılıklı etkilenimleri meselesine, daha geniş bir açıdan bakabiliriz.
Ama bazıları için bunlar gereksiz bilgiler.
"Bugün"ü izlemek, siyaseti de, dünyayı da anlamaya yetiyor bazıları için.
"Bilmek" için kitap okumak gereksiz bunlara göre. Gazeteler yetiyor bilgiye ulaşmaya...
Bir başka hasta tutum da, hangi konuya değinilirse değinilsin, bunların ya iktidarı ya da muhalefeti tutmak için yazıldığına inanmaktır.
Bir şirketin personel müdürü işe girmek isteyenlerin algılamalarını ölçmek için, ıslak bir mendili havada sallıyor ve "Bu size neyi düşündürüyor" diye soruyormuş.
Başvuranlardan biri "Islak mendili kurutmaya çalışıyorsunuz", bir diğeri de "Yolculuğa çıkarken mendil sallayıp uğurlayanlara veda ediyorsunuz" demiş.
Üçüncü başvuran, sallanan mendile bakmış ve "Siz benimle cinsel ilişki kurmak istiyorsunuz" demiş.
Personel müdürü şaşkın "Ne ilgisi var cinsel ilişkinin mendille" diye sorunca, gülümsemiş,
- Ben başka şey düşünmem ki, demiş.

Geniş açılar
Özetle her yazının günlük siyasetin tarafları ile ilgisi yoktur.
Bazı sayın okurlarımın bunu dikkate alması gerekiyor.
Yazıyı Fikri Akyüz'in Yeni Şafak'taki köşesinde yer alan Abdurrahim Karakoç'un şiiri ile bitireyim:
"Beyaz camda kara baykuş;
Gül üstüne türkü söyler;
Yaş tezeğe sinek konmuş;
Bal üstüne türkü söyler..
Bir beygir ki, tekten bu tür;
Yular kırar kütür kütür;
Kendi iğdiş, eşi katır;
Döl üstüne türkü söyler..
Emrederse haydut başı;
Yağmalanır pazar, çarşı;
Kaplumbağa ata karşı;
Yol üstüne türkü söyler.."