Kayışı koparmamak gerek!
Motora nasıl ki çok yüklendiğimiz zaman sıcak havalarda hararet yapar ve biz kenara çekmek zorunda kalırsak aynen onun gibi sinirlere de fazla yüklenmemek gerek!
Limitimiz var… Limitsiz değiliz hiç birimiz…
Fazlası gerçekten fazla geliyor. Her açıdan!
Onca yük şikayetsiz taşınırken üstüne gelen küçük bir ağırlık hafakanlara sebep olabilir.
Kayış kopabilir!
Aman dikkat!
…
Kimi zaman hayat yüklerini arttırır.
Omzumuza taşımakta zorlanacağımız yükler biner. Yoruluruz. Azıcık nefeslensek diye düşünürüz ama nafile… Fırsat olmaz.
Kimiz zaman da kendi aşırı sorumluluk anlayışımız sonucunda vazifelerimiz artar!
Kendimiz ilave ederiz bunları…
Herkesin kahır yüküne ortak olmaya çalışırız.
Paylaşmak, bölüşmek elbette iyidir. Güzeldir. Ancak bir de kapasite hesap edilmelidir. Bunu yapamadığımız zaman yine motoru zorluyoruz demektir.
Yük fazlaysa kayış kopabilir telkininde bulunmalıyız kendimize…
Frene basmakta gecikmemeliyiz…
…
Annemizin, babamızın, eşimizin, kardeşlerimizin yükünü alırız üzerimize. Pek çok kişi yürümeyen evliliklerinin yükünü de alır omzuna… Çekmeye çalışır sürekli. Halat incelir ve bir gün beklenmedik bir anda kopuverir!
Her şey darmadağın olur!
Toplamak yine bu kişilere düşer. Hayatı çekerken hayatın da kendisini çekiştirmesine mi üzülmeli, yaşadığı eziyete mi, toparlamanın verdiği azaba mı?
Hangisine?
Sonuç değişmez yine de... Yine bazılarımız bu iş benim işim der. Yük almaya, dert çekmeye devam eder.
Boşanmak zorunda kaldığı halde yine hayatın ve çocukların tüm yükünü tek başına taşımaya çalışan o kadar insan tanıyorum ki…
Biraz mola yapmak gelse de zaman zaman içinden ne mümkün!
Yük çekmeye, başkaları da kenar gezmeye alışmıştır bir kere…
…
İş yerlerinde de durum aynıdır.
Suya sabuna dokunmayan, elini taşın altına koymayan tipler vardır.
Ağızları çok laf eder. Her konuda fikirler beyan ederler dahiyane olarak düşündüklerini…
İş sorumluluk almaya ve alınan görevi sonuçlandırmaya geldi mi ortalıkta görünmezler…
Arama emri çıkarsanız da nafile!.. Bulunamazlar!
Görevler yine birilerinin üstüne kalır.
İş yapanlar konuşmaya ne zaman, ne de mecal bulamazlar. Ama diğerleri yine mangalda kül bırakmamayı sürdürürler.
İşte tam da her şeyi altüst etme zamanıdır diye düşünürsün!
Kayış tam da kopmak üzeredir.
…
Sevginin dayanılmaz cazibesi ile hasretin can yakan ateşi arasında kaldığın da olur!
Seversin ama elin yetmez!
Elin erse gönlün elvermez! Ya geç kalmış olursun ya da sana geç kalınmış…
Düşünürsün ancak içinden çıkamazsın bu kader yumağının!
Hayat bir imtihandır. Sınava tabi tutuluyorsun dersin kendine kayışı koparmamak için!
İçinde coşkun ırmaklar akar! Yönünü sevdiğinden yana çeviremezsin bentler yıkmasın, başkasının da canı yanmasın diye!
Sabrın gölgesini arar ve sığınırsın. İçindeki ırmağı tekrar kendine çevirir içine kendin atlarsın.
Kimsecikler duymaz sessiz çığlıklarını…
Sen o sessizliğin çıldırtıcı şimşek çakmalarında aydınlanırsın!
Rüyalar yetişir imdadına… Sırlar verilir! Müjdeler sunulur!
Kayış kopacak gibi olur ama bu güzel işaretler ve muştularla tekrar aşkına sığınır onda dinlenirsin.
“Aşıkta keder neyler, gam halkı cihanındır”der gönlünü teselli edersin!
…
Kayışı koparmamak gerek!
Hayatı bir harp haline çevirmemek gerek!
En çok sinir harpleri yıpratır benliğimizi… İç ve dış sesimiz sürekli çarpışma ve taktik halindedir.
Başkası duymaz bunları… Dikkate de almaz.
Yıpranma payın artar sadece.
…
Efendim yaz geldi.
Yorgunluklar arttı. Vücut yoruldu. Sinirler gerildi. Beyin öfke sinyallerini arttırdı. Gönül harlandı. Aşk odu sineyi yaktı!
Kayış kopma noktasına geldi diyorsanız yapmayın derim.
Çekin kenara kendinizi.
Dinleyin…
Dinlenin!
Kulağınızı kalbinize verin!
Nefes almaya başlayın!
Koparmayın kayışı!
HABER NAME/ 28.06.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolathttps://www.facebook.com/iyibakkendine