Kocaman Bir Fark Var
Kısa bir süre önce açılan büyük bir alışveriş merkezine, birkaç ihtiyacımızı giderelim diye gittik. Kapalı otoparkına girdik. Aracımızı park edecek yer arıyoruz; boş yer yok. Bizim gibi park yeri arayan birçok araba da dönüp duruyor. Park yeri kapma yarışında olumsuz bir hadise yaşanmasın diye, alışveriş merkezinin güvenliği, dolaşıp duran araçları dışarı yönlendiriyor. Dışarıda belki yer buluruz umuduyla iki turda merkezin etrafında atıyoruz ama nafile! Yer bulmak mümkün değil. Eve dönmeye karar veriyoruz. Daha doğrusu dakikalarca sıcakta beklemektense eve dönmeyi yeğliyoruz.
Bayram öncesi de krize uymayan, beni çok şaşırtan bir manzara görmüştüm.
Giyim eşyası satan bir mağazanın önünde, içeri girmek isteyenlerin oluşturduğu, hayli uzun bir kuyruk vardı. Kriz zamanları şöyle dursun, ekonominin çok iyi olduğu zamanlarda dahi böyle bir duruma hiç rastlamamıştım. Bu bizim krizli halimiz!
Kriz varsa, bu gördüklerimi nasıl yorumlayacağız?
2001 krizini çok ağır yaşamıştık. O bizim kendi krizimizdi.
En tepedeki iki yönetici arasında yaşanan, birinin diğerine anayasa kitapçığı fırlatması ve diğerinin içerde yaşanan bu hadiseyi büyütüp millete şikayet etmesi neticesi, ekonomimiz tepe taklak olmuştu.
O zaman yaşanan siyasi gerilim, yönetimin ekonomideki beceriksizliğinin kusurunu başka bir olaya yüklemek için iyi bir bahane olmuştu. Bir kaç saat süren bir toplantıda yaşananlar, kötü gidişatın sorumlusu ilan edilivermişti!
Şimdi ise Amerika’da başlayıp oradan dünyaya yayılan ve haliyle bize de etki eden bir kriz yaşıyoruz. Ne hikmetse Amerika aksırsa, dünya yataklara düşüyor. Bize ne kardeşim Amerika’nın krizinden, biz işimize bakalım demek pek mümkün olmuyor.
Sermayenin ipleri onların ellerinde, ekonomiyi kullanarak istediklerini kabul ettiriyorlar. Krizlerinden de ziyadesiyle etkileniyoruz. Piyasa oyuncuları parayı çekti mi, işte sana kriz!
Ülkemizin bu krizden nasıl etkilendiği hususunda yapılan yorumların fazlası, krizin çok ağır yaşandığını şeklinde. Bizi teğet geçti diyenler de var!
Evet!
2001 krizi her şeyi dozer gibi ezip geçmişti.
Kapanmış fabrikalar, bankalar, kepenk indirmiş mağazalar vardı. İstanbul harabe bir görüntü arz ediyordu. Etrafımızdaki insanların çoğu işten çıkarılmıştı. Arabayla beş dakikalık bir çarşı ziyaretinde bile tüh, vah, burası da mı kapandı diye, üzüntüden bir hal olurduk.
Şimdi ise çoğu çalışan işine devam ediyor ama üretim daraldığı için yeni elemanların istihdamı mümkün olmuyor. Çalışanlar ise daha az ücrete razı olmak zorunda kalıyorlar. Bunun gibi olumsuzluklar yok değil.
Her halükarda olan garibana oluyor, zengin ise krizde de para kazanıyor, servetine servet katıyor.
Dünya sermayesinin büyük kısmının sahibi olan adamlar, bu krizde epey kar etmişlerdir, zenginliklerini epeyce artırmışlardır diye düşünüyorum. İflas etmek üzereyiz diyen zenginlere, devletler 700 milyar dolar para verdiler.
Kriz çıkar, al parayı!
Kebap!
Dünya zenginlerin dünyası!
Kriz nedeniyle ortadan kaybolan paralar, para parayı çektiği için zenginlerin ceplerine inmiştir.
Bankalar onların!
Finans kuruluşları onların!
Paranın bütün yolları onlara çıkıyor!
Petrol satan ve bu işten iyi de para kazanan ülkeler son yıllarda petrol fiyatlarının zirve yapmasıyla iyi para vurdular. Bu krizi çıkaranlar bu paranın önemli kısmını da götürdüler. Nasıl olduysa petrol fiyatları tepe taklak oldu ve şu an 60 dolar seviyesinde seyrediyor!
Söylenecek söz çok ama!
2001 krizi ile 2008 krizi arasında kocaman bir fark var!!!