Yıllar önce bir Deniz Feneri gönüllüsü Sertaç Hanım, bana kaç kızım olduğunu sormuştu. Verdiğim cevaptan sonra ise hayatım boyunca unutamayacağım şu sözü söylemişti; ”Ben kız babasını tanırım!”
Gazeteci Yusuf Ziya Cömert bir televizyon programında Mısır’da devam eden olayları değerlendirirken, “Esma’nın yüzüne bakınca kızlarımı görüyorum” diyordu.
Başbakan Erdoğan’ı Ülke TV’deki programda sarsıla sarsıla ağlatan da, Esma’nın öldürülmesi üzerine acılı babanın yüreğinden kopan kelimelerin gücüydü.
Kızını kaybeden dava adamı bir babanın mektubu, hayattayken bir kez olsun yüzüne karşı söyleyemediği duygularını bu vesileyle dile getirmesiydi bir yandan da.
Bu sebeple mektup tüm dava adamlarını ve bütün babaları derinden etkilemiştir. Annelerin bu acı karşısında neler hissettiğini ise ancak anneler anlatabilir.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) liderlerinden Muhammed el-Bilteci’nin, Rabiatul Adeviyye Meydanı'nda düzenlenen darbe karşıtı gösterilerde keskin nişancıların kurşunu ile hayatını kaybeden 17 yaşındaki kızı Esma'ya hitaben yazdığı mektubu bir kez daha hatırlayalım;
"Sevgili kızım ve değerli öğretmenim...
Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca âşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.
Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim, mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, "Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın" diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum" demiştim.
Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, "Bu gece senin düğün gecen mi" diye sordum. Sen de "Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak" demiştin. Çarşamba günü, öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi.
Son vedanda yanında olamamam, son bir kez seni görememem, alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cenaze namazını kıldırma şerefine nail olamamam beni derinden üzdü. Beni bunları yapmaktan alıkoyan, ölümden veya karanlık hücrelerden korku değil, uğruna canını verdiğin davayı (devrimin hedeflerine ulaşması) sürdürebilmekti.
Zalimlere karşı başın dik (göğsünü gere gere) direnirken gaddar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardı. İnanıyorum ki, sen Allah'a verdiğin söze sadakat gösterdin, Allah da sana verdiği söze... Öyle ki, şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti.
Son olarak, sevgili kızım ve değerli öğretmenim...
Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere.. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser'de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın, O'nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma..."
…
Ne mutlu Muhammed el-Bilteci’ye ki, O artık şehit babası. Allah sabr-ı cemil ihsan etsin ona ve yakınlarını kaybeden bütün Mısırlılara, Suriyelilere, Iraklılara..
Coğrafyamızda devam eden büyük acıların son bulması için saflarımızı sıklaştırmamızın tam zamanıdır.
Kardeşliğimizi bir kez daha hatırlayıp gereklerini yerine getirdiğimizde bam başka bir dünyaya uyanacağız. Birbirimizle uğraşmayı bırakıp kâfirlerle, zalimlerle, İslam düşmanlarıyla mücadele için kalplerimizin yakınlaştığı gün, İslam Dünyasında büyük değişim başlayacaktır.
Kaynaklarımızdaki “İslam kardeşliği” bahsini yeniden okumanın, hatırlamanın, anlayıp içimize sindirmek için derin derin tefekkür etmemizin zamanı geçmiş de olsa her şey bitmiş değil.
Şimdi kardeşlik zamanı.