''Dünyadaki en önemli kişiye, kendinize inanın.''
Kişisel gelişime yönlendiren etkileyici, güzel bir cümle...
Son yıllarda Kişisel Gelişim uzmanları çoğaldı farkında mısınız?.. Hatta böyle bir uzmanlık dalı olduğunu dahi bilmezdik. Şimdi çeşit çeşit seminerler veriyorlar, il, ilçe demeden dolaşıyor, kişisel gelişim üzerine radyo ve televizyon programları yapıyorlar.
Nedir bu kişisel gelişim?..
Kişisel gelişim en basit anlamıyla kişinin kendi kendini geliştirmesiymiş. Hata ve kusurlarını farkedip kendini eğitmesi. Aklını kullanması, ruhunu eğitmesi, içindeki potansiyeli keşfedip ilerlemesiymiş. Bence de kişisel gelişim Allah'ın verdiği beden ve ruha nimetlerden nasıl istifade edileceğini öğretmektir. Örneğin bir çiçeğin güzel bir kokusu olduğunu anlayıp düşünmek, ve bu kokuyu burnumuz sayesinde hissettiğimizi anlamaktır. Böylece de burnumuzun işlevini öğrenmiş olup onun kadr-ü kıymetini bilmektir, mesela.
İnsanın kendini keşfetmesi kadar harika bir şey yoktur. İnsanlık bu sayede bu günkü günlere gelmiştir. Aslında her insanın içinde bir cevher gizlidir. Fakat bazıları bu cevherin ya hiç farkına varmaz ya da karartır, söndürür. Kişisel gelişim uzmanları da insanların kendi içindeki bu cevherleri farketmelerini sağlarlar. Bu yüzden kişisel gelişim, toplum üzerinde sürekli gözlem ve araştırmalar yapmayı gerektiren önemli bir uzmanlık alanıdır.
İlk defa on yıl önce böyle bir uzmanın programına katılmıştım. Gerçekten başarılı olmak hususunda motive edici bilgiler vermişti. Anlattığı konu yazmak hususundaydı ve önemli bir gazetede ilk yazısının nasıl çıktığının başarı hikayesini anlatmıştı.Daha sonra onun kitaplarıyla tanışmış olduk ve çocuklarımıza okumalarını tavsiye ettik. Bu kişi Oğuz Saygın'dı. İlk gördüğüm kitabı da Negatif Limanlardan Pozitif Sulara idi.
Sonra çocukların elinde çeşit çeşit Kişisel Gelişim kitapları görmeye başladık. Onlar bu kitaplardan faydalanma konusunda sanırım bizi çok geride bırakıyorlar. Bu kitaplar planlı ve düzenli çalışmayı öğretmesinin yanısıra derse nasıl motive olunur, başarmak için ne gibi stretejiler uygulanmalıdır konusunda faydalı bilgiler sunuyor. Hayata ve olaylara pozitif bakmayı öğretiyor. Sanıyorum iyi çalışma tekniklerini öğrenen bu gençler ilerki hayatlarında da başarıdan başarıya koşacaklar ve böylece hem kendilerine hem de bulundukları topluma faydalı birer birey olacaklardır.
Dün akşam ilçemiz, kıymetli bir Kişisel Gelişim Uzmanını ağırladı. Sıtkı Aslanhan beyi. Kadirli Sevgi derneğinin organize ettiği bir program çerçevesinde ilçemize davet edilen Akra Fm Duyarlı Gençlik radyo program yapımcı ve sunucusu (yayın: perşembe günleri saat 19.00) Sıtkı Aslanhan 9 Mart 2013, akşam 19.00 da Kadirli Öğretmenevinde aile içi iletişim konulu bir konuşma yaptı. Aynı gün saat 13.00'da da gençlere yönelik bir konuşma yapan Aslanhan'ın , ilçemize ilk gelişi değildi.
Sıtkı Aslanhan sadece yalın bir başarı değil ahlaki olgunluk konusuna da değiniyor. Zaten bence de ahlaki yönü olmayan bir başarı faydadan çok zarar getirir.
Çocuklarım Aslanhan'ın seçtikleri iki kitabının siparişini babalarına vermişler, program başlamadan alıp imzalattık.
Böyle programlara katıldığımda konuşmacılarda gördüğüm ortak özellik, konuşmacıların çok cevval bulunmaları ve anlattıkları konuları bol espri ile süslemeleridir. Kendi hayatlarından ve başkalarının hayatlarından canlı örnekler vererek sözlerini daha da etkin hale getiriyorlar. Sıtkı Aslanhan da çok canlı bir program yaptı. Salondakileri enerjik ve esprili anlatımıyla coşturdu. Umuyorum ki anlatttıklarından istifade edilecektir.
Aslanhan konuşmasına ülkemizde özellikle genç kesimin duyarsızlaştığına dikkat çekerek başladı. Anne ya da babalarını öldüren gençleri buna örnek gösterdi.Gençlerin anne- babalarına karşı saygısız olduklarına değindi. Anne babaya saygısızlık ve duyarsızlığın sebebinin ise çocukların başına buyruk ve aynı zamanda maddi, manevi olarak rahat bir ortamda yaşatılmasına bağladı.
Babasının otoriter biri olduğunu ve gençliğinde babasının bu özelliğini yargıladığını fakat şimdi ise babasının otoriter olmasının kendisi için bir kazanç olduğunu ifade eden Aslanhan, ''Çocuğumla arkadaş olmalıyım'' düşüncesinin artık eksik olduğunun anlaşıldığını, muhakkak anne-babanın çocuklarıyla arasında bir mesafe bırakmaları gerektiğini söyledi.
Aslanhan'ın üzerinde en çok durduğu konu ise internet oldu. İnternet ve televizyonun zararlarını anlattı, aileledeki bireyleri birbirinden kopardığını vurguladı. Çağın en güçlü eğitim ve iletişim aracı olan televizyon ve internete o kadar yüklendi ki internet kullanan biri olarak kendimi suçlu hissedeyazdım.
Kendisine sormak istedim; kötülediği internet ve televizyonun acaba hiç mi iyi tarafı yoktur?
Hem de o kadar iyi tarafları var ki, mucize bir icaddır. Zira bu gün bunlar olmasaydı sadece okul ve kitaplardan öğrendiğimiz bilgilerle yetinmek zorunda kalacaktık. Dünyadaki gelişmelerden bu kadar çabuk haberdar olamayacaktık.
Aslanhan konuşmasını tam tersinden alıp bunların faydalarını dile getirerek sürdürse idi daha iyi bir şey yapmış olurdu, diye düşündüm. İnternet onlarca, yüzlerce güzellik sunuyor bizlere. Örneğin dünyanın bütün kütüphaneleri elinizin altında. İletişim daha kolay...
Aslanhan gençlere,''Bakın bu internet çok kıymetli, çok faydalı bir alet. Konu anlatımlı ders siteleri var. Anlamadığınız konuları tekrar tekrar dinleyebilir, en çetrefilli ders konularını burdan daha kolay öğrenebilirsiniz.'' dese..
''Bakın hanımlar yemek yapmayı öğreten, sofra dizaynını öğreten siteler var. Görgü kurallarını öğreten siteler var. A-dan Z-ye ne isterseniz var. Siz yeter ki bilgisayar kullanmayı öğrenin. Her konuda çok faydalı bilgiler var, bilgisayar kullanmayı öğrenin...'' dese, daha iyi olmaz mıydı?..
Hem çocuklarınız artık hep internetteler; onlarla internet ortamında da birlikte olun. Birlikte okuyun, araştırın demeliydi.
Aslında sadece Aslanhan'ın yaptığı bir şey de değil bu. Genel olarak internet hep kötüleniyor. Anne babalara öcü gibi gösteriliyor. Artık bir çok kişi internet kafelere uğrayanlar hakkında sui zanna düşmektedir.
Neden yani? Evlerimizde internet bağlantısı olması kötü mü? Ailecek hepimizin birer bilgisayarı olsaydı kötü mü olurdu? Siz çocuğunuza güzel temeller üzerinde bir eğitim vermişseniz, onlara Allah korkusu, kötülükten sakınma duygularını yerleştirmişseniz bence bırakın o çocuğu.. Böyle yetişmiş bireyler değirmen taşının altına girseler sağ çıkarlar Allah'ın izniyle.
Aslanhan bir uzman fakat bizler de ebeveyniz. Öncelikle kendi kendimizi eğitiyoruz. Bununla birlikte öğrendiğimiz kıymetli şeyleri en başta aile içinde mütalaa ediyoruz. Özellikle 2011'den beridir internet ortamındayım. Öğrenme düzeyim eskiye oranla üçe, beşe katlandı. Bilgisayarla bilgiye daha çabuk ulaşıyorum. Ben bilgisayarı herkese tavsiye ediyorum.
İnternet ve televizyon sayesinde kişi her türlü pespayeliği öğrenebileceği gibi gene bunlar sayesinde en ulvi şeylere de yönelebilir. Unutmayalım ki kötülük her yerde mevcuttur. Kötülüğe meyilli kişi için her zemin müsaittir.