“KIRMIZI KİTAP” REVİZYONU YA DA “VESAYET” REJİMİNİN SONU…
“Kırmızı Kitap” denen bir şeyin varlığından Vehbi Dinçerler’in açıklamalarına kadar haberdar değildik.
“Kırmızı Kitap” adıyla kamuoyunun tanıdığı belgenin ismi aslında “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”ydi. (MGSB)
Vehbi Dinçerler’in : “gelirler size bir kitap okuturlar orada ne yapmanız/ya da yapmamanız gerektiği yazılıdır” mealinde tarif ettiği “ “Kırmızı Kitap” la tanışma hikâyesini kısaca hatırlayalım.
Vehbi Bey Milli Eğitim Bakanı olduğu zaman Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden telefonla aranır. Bir Albay tarafından kendisine bir belge getirileceği ve okumasının bekleneceği, okumasından sonra da alıp götürüleceği söylenir.”
Okuyun, öğrenin, uyun…
O günlerde sadece TSK bünyesinde hazırlanan iç ve dış tehdit değerlendirmesinin yapıldığı bu belgenin cep kitabından biraz büyükçe 30 sayfa civarındaki kırmızı kapaklı belgeye ilişkin Vehbi Bey şu sözleri söylemişti.” Öyle ayarlamışlar ki, fotokopi çekersen onlar anlıyor. Aklıma çektim. Kuralları var, gizliliği olan belge. Okuyun, öğrenin, uyun deniliyor. Hatta o belge hakkında konuşmak bile aslında yasaktı. Yasaklar çoktan kalktı da ben cesaretle konuşabiliyorum.”
Vehbi Dinçerler’in bu konuda bugüne kadar bu belgeyi gören diğer insanlar neden hiçbir şey söylemedi diye hayretle okuduğumuz açıklamalarını Zaman Gazetesinden okumaya devam edelim.
“Dinçerler, her hükümet döneminde bu metni gören insan sayısının bir elin parmaklarını geçmediği iddiasında. Kendi kararnamesiyle ortaya çıkan bir metnin hükümetten saklandığını, herhangi bir ihtilaf çıkınca da, "Siz talimat verdiniz, şimdi karşı çıkıyorsunuz." denildiğini aktarıyor. Gizliliğin uygulamacıların hareket alanını genişletmeye yönelik olduğunu belirtirken, ekliyor: "Yani hükümet adına uygulama yapılıyor, tehdit ve dereceleri belirleniyor. Terör ikinci, irtica birinci sıraya alınıyor ama hükümetin haberi yok. Hükümete haber verilmeden, o metnin içindeki yetkilerle güvenlik güçleri özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tehdit değerlendirmesini kendi yapıp, kendi uyguluyor. Hükümetle tartışılsa, hiçbir hükümetin hatta hayatta olsa İsmet İnönü'nün bile katılmayacağı bir sürü tehdit değerlendirmesi var orada. İrticanın birinci önceliğe çıkmasına dönemin hükümeti mecbur edildi. Hiçbir şey söyleyemiyor; böyle hükümet kararı mı olur?"
Siyasetçiye yasak çeteciye serbest…
Siyasetçilerin bile sadece Başbakan-Bakan olduklarında görebildikleri ve bir nevi “Devletin Gizli Anayasa’sı” olarak nitelendirilen Kırmızı Kitap’ın Ergenekon soruşturması sırasında pek çok sanığa yönelik aramalarda ele geçtiğini basından hayretle izlemiştik.
Ankara’da üst düzey siyasetçi ve bürokratlara şantaj yapmak dahil pek çok şuça karışan Sauna Çetesi lideri olduğu gerekçesiyle tutuklanan Kasım Zengin’in evinde “Kırmızı Kitap” da bulunmuştu.
Ergenekon sanığı emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in Kadıköy’deki evinde yapılan aramada da ele geçirilen gizli belgelerin arasında “Kırmızı Kitap” da yer alıyordu.
22 Ocak 2008’de tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün evinde yapılan aramada da “Ergenekon” yapılanmasının belgeleri yanı sıra yine “Kırmızı Kitap” da ele geçirilmişti.
Bu kozmik belge nasıl bu kadar ayağa düştü o da bir yazı konusu. Belgeyi hazırlayanların karanlık ve derin ilişkilerine işaret ettiği kesin. Çetelerle tarif edilen “tehdit” lere yönelik birlikte çalışılma ihtimali de hiç akla aykırı gelen bir tahmin değil tabii ki…
19 Ağustos 2010 tarihinde İlker Başbuğ’un Genel Kurmay Başkanı olarak katıldığı son Milli Güvenlik Kurulu’nda Başbakanlık tarafından hazırlanan yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi taslağının üyelere dağıtıldığı ve Ekim toplantısında karara bağlanarak Bakanlar Kurulu’nun onayına sunulacağı basında yer aldı.
Yeni MGSB’ne göre:
· “irtica” iç tehdit olmaktan çıkıyor,
· Anayasa ve yasalarda suç olarak tanımlanmayan hiçbir eylemin tehdit olarak görülemeyeceği ifade ediliyor, (fişleme yasak)
· Komşu ülkeler dış tehdit olmaktan çıkarılacak,
Daha önceki MGSB’lerinin aksine Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde değil Başbakanlıkta hazırlanan bu metin ilgili kuruluşların fikri alınmak ve ABD, Rusya ve Fransa gibi ülkelerdeki örnekler incelenerek hazırlanmış.
Normalleşmenin adımları…
Evet Türkiye’de güzel şeyler oluyor. Ülkenin ufkunu kendi iktidar hırsları için karartmaktan kaçınmayan legal ve işbirlikçileri olan illegal güçlere rağmen… Her darbe döneminde onlarca yıl geriye gitmemize umursamadan iktidarlarının tadını çıkaranların keyiflerinin kaçtığı günlerdeyiz.
28 Şubat sürecinde MGSB’de de vurgulanan hayali “irtica” tehditleri yaratarak nasıl bir yağma ekonomi izlendiği onlarca bankadan milyarca doların “iç” edildiği, oluşturulan korku havası içerisinde ülke geleceğinin nasıl karartıldığını hep birlikte izledik.
Sarıkız, eldiven, yakamoz… Tezgah hep aynı tezgahtı.
Darbecilerin planlarına dayanak yaptıkları EMASYA protokolü ortadan kaldırıldı.
Darbeleri ve girişimlerini gönülden destekleyen medyanın yanında var olma imkânı bulmuş yeni ve bağımsız seslerin katkısıyla darbe planlarından, TSK içerisinde yer alan illegal yapılanmalardan haberdar olmaya başladık. Yanlış bilgilendirmeler anında sorgulanmaya başladı. Her konuda bülbül kesilen ve gece yarılarında bildiri yayınlamaya meraklı Genel Kurmay Başkanlığı’nın “heron” sessizliğine kamuoyu izin vermedi.
Siyasilerin “figüran” oyuncu pozisyonunda sadece “itirazi kayıt” düşebildikleri YAŞ’lar geride kaldı.
Şimdi sıra “Kırmızı Kitap” da… Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Hindistan’a giderken “Anayasa’nın üstünde görüldüğü dönemlerin” olduğunu ifade ettiğini ve “sağlıklı bir analizden geçirilmesi” gerektiği yolunda değerlendirmesinin hayat geçirilmesine ramak kaldığını umuyorum.
Anayasa değişikliğinden hemen sonra önce “Kırmızı Kitap” ı yeniden kurgulamak ve sonrasında da İç Hizmet Kanunun 35. maddesinin tamamen ortadan kaldırılarak “vesayet” rejimlerinden demokrasiye geçişi tamamlandığını görmek istiyoruz. Bunu çoktan hak ettik…
unalsade@mynet.com