Efendim merhabalar.
Ben Uğur Canbolat. Kireç Badanalı Kerpiç Ev'den bildiriyorum.
Yiğidin harman olduğu yer olarak tariflenen Yozgat’tan…
Sarıkaya İlçesinin Kafkas kökenli Karaelli köyünden…
Değerli dostlar. Sizi habersiz koymayacaktım. Söz vermiştim.
Sözümde durabilmiş değilim tam olarak aslında…
Bu görevi şimdi yerine getiriyorum. Bu şekilde umarım durumu telafi edebilirim.
…
‘Kireç Badanalı Kerpiç Ev’…
Ne çok şeydir aslında… Fotoğrafta durduğu gibi donuk değildir.
Dökülen sıvası mıdır sadece dersiniz?.. Hayır!
Hayat orada çilelidir. Soğuk da olur, yakıcı da…
Orada hayat daha bir sahicidir. Sanallıklar barındırmaz.
Acısı acıdır gerçekten… Yokluğu yokluktur tam anlamıyla…
Yalnızlık çökmüşse bir hanenin bacasına duman tütmez artık orada! ‘Yalnızlık Allah’a mahsustur’ cümlesinin en yerli yerinde söylendiği ve en derin biçimde hissedilip yaşandığı mekândır orası.
İçinde ne çok hasret barındırır bir bilseniz!
Varlığa hasret vardır orada! Işığa, hayata tutunmaya hasret vardır! Büyümeye, ayaklarının üstünde durmaya, kendine yetmeye hasretler!..
Hatta başkalarına destek olmaya, baş okşayıp gönül almaya hasret çekilir!
‘Bende varım ey hayat’demeye hasrettir insanlar!
‘Kireç Badanalı Kerpiç Ev’de en çok hasret büyür bilir misiniz?
Bir de ümit!
Katran karası günlerden gün aydınlığına çıkmanın kapısı aralanmak istenir.
…
Hasretin ve ümidin büyüdüğü bu ‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’de kadir kıymet bilinir. Selamın sıcaklığı yaşanır. Merhabanın kuşatıcılığı ve sağladığı ferahlık hissedilir.
Kapı açılır gelene sonuna kadar! Kapı duvar değildir zira orada! Zilin sesi duyulmadı bahanelerine sığınılmaz.
Yoksulluk içinde müthiş bir zenginlik barınır! İmkânlar dardır ama gönüller geniştir. Ferahtır!
Gelen rahat eder. Huzur bulur. İkram görür!
Işıldayan göze eşlik eden tebessümle aydınlanırsınız. İçiniz ısınır. Meğer ne kadar da soğukmuş gönlüm dersiniz gizlice…
Bölüşmenin ne demek olduğunu anlarsınız. Paylaşmanın aslında yaşamın en büyük zevki olduğunu yaşarsınız iliklerinize kadar!
Mekân dardır ama içindekiler geniştir. Yürekleri fezanın derinliklerine eştir adeta!
Bu evlerden hangisinin kapısını çalsanız, ‘Yazın ayransız kışın ise yorgansız’ kalmazsınız!
Yokluk içinde varlığın ne demek olduğunu görürsünüz.
Ve eğer daha evvel varlığı zenginliğin yeter sebebi olarak görme gafletine düşmüşseniz kafanız ‘Dank’ eder adeta!
‘Bu ne yaman yanılgı/ bu ne yaman çelişki anne’ diyeceğiniz gelir!
…
‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’den çıkıp ülkenin pek çok yerine dağılmış, mekân tutmuş kişilerin buluşma günü vardı geçen hafta… Bu aktardıklarım o haberin iç sesi, alt metnidir.
Buna buluşma ve bilişme günü de diyebiliriz aslında. Çünkü yeni nesil burada bilişiyor, tanışıyor. Babaların, dedelerin bilişmesi yetmiyor artık. Yeni jenerasyon da bilişmeli, buluşmalı…
Kafkas geleneğinin 3 Z’si olarak bilinen ‘Ziyaret, zerafet ve ziyafet’ in gerçekleştiği önemli bir toplantıydı…
Herkesin bir pozisyonu, bir görevi ve titri var ama burada bunlar önemsizleşiyor, sıfırlanıyor.
Herkes o zerafet gereği ünvanlarından, pozisyonlarından, apoletlerinden çıkıyor bir oluyor, eşitleniyor.
…
‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’den önemli insanlar çıktı.
Zorluklarla mücadele ettiler. Yılmadılar. Yıkılmadılar.
Düştüler belki… Çamurlara battılar, yüzleri, elleri kanadı ama kalkmasını bilebildiler.
Ayaklarını daha sağlam bastılar. Krizlerden, zorluklardan fırsatlar çıkarmayı denediler ve başardılar.
Bu kerpiç evlerden iyi aşçılar çıktı.
Basiretli tüccarlar çıktı kendi işini yapan...
Zeki yatırımcılar çıktı başkalarının da evine ekmek götürmesini sağlayan...
Sağlık sektöründe başarılı malzeme üretici ve ithal edicileri çıktılar.
Hizmet sektörünün pek çok alanında önemli başarılar elde edenler oldu.
Din adamları çıktı.
Polisler, askerler çıktı.
Devletin yükünü çekerek halkına hizmet götürmesini sağlayan memurlar, işçiler çıktı.
Kireç badanalı bu evlerden öğretim üyeleri, akademisyenler çıktı.
Ziraat mühendisleri, çevre mühendisleri, mimarlar çıktı.
Gazeteciler, yazarlar çıktı.
Siyasetçiler çıktı.
‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’den bakan çıktı.
6. cısı yapılan ‘Kireç Badanalı Evden Çıkanlar Buluşması’na bu sene ev sahipliğini Devlet Eski Bakanları’ndan Mehmet Çevik yaptı.
Sayın Çevik yukarıda tanımlamasını yapmaya çalıştığım imkânsızlıkları imkana çeviren kişilerin öncülerinden oldu. Ağabeyleri Mahmut ve Ahmet Çevik de ‘Kireç Badanalı Eve’ sâdık olanlardan…
O evlerden çıkıp hayata tutunmaya çalışan pek çok kişiye iş imkânı sağladılar. İşe girmelerine ön ayak oldular. Evlerine ekmekle beraber huzur da götürmesine öncülük ettiler.
Ben de geçen hafta Gölbaşı’ndaki çitliklerine ağabeyim Duha Boduroğlu tarafından götürüldüm. Sayın bakan gelememişti ama Çevik kardeşler her zaman ki gibi mükrim idiler. İkramları boldu. Sohbetleri de… Dalından kaysılar, kirazlar ve dutlar sunan ağaçların ikramını almak muhteşemdi.
…
İnanır mısınız bilmem ama ‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’den çıkanların sancısını en fazla türküler dile getirir. Yaralarını bu türküler sarar. Onarır onları!
“Bülbülüm bağ gezerim/Avcıyım dağ gezerim/ Yüz yerimde yârem var/ El sanır sağ gezerim” ifadeleri tam da bu kişileri anlatır.
Yine o meşhur Yozgat türküsünde dile gelen;
“Çarşıdan aldırdım yeşil aynayı/ Boşa çiğnemişim yalan dünyayı/ Ne İstanbul koydum ne de Konya’yı/ Kendime münasip yâr bulamadım” cümleleri de bu evlerde yaşanın duyguların haykırılmış hâlidir!
…
Ne diyorduk?
Acıların, yoklukların, imkânsızlıkların, kederlerin en koyu ve katmerli şekilde yaşandığı ‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’de en çok hasret biriktirilir.
Ümidin kandilleri yakılır. İyi haberler beklenir. Sevinçlere davetiyeler çıkartılır.
Bu ise hayatın kabuğunu kırmakla mümkündür! Anadolu insanının yiğitliği biraz da buradadır. Hayatın gerçekleri ve zorluklarıyla harman oluş buralarda aranmalıdır.
‘Kireç Badanalı Kerpiç Evler’den çıkıp hayatın kabuğunu çatlatarak yaşamaya tutamaklar bulan cesur yüreklere selam olsun!
HABER NAME/ 16.07.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolat/ https://www.facebook.com