Bazen “halkın yöneticilerini” anlamak mümkün değil…
Öyle bir zamanda “pot” kırarlar, öyle zamanda “faka” basarlar ki, “oldu mu şimdi?” demekten başka bir şey gelmez elinizden…
Seçmenden oy alacağım diye, seçmenin canını yakan bir belediye reisi olur mu?...
Valla olur!...
“İşgüzarlığın” tarihi de yok, sınırı da, nasılsa!...
Özellikle de seçime ramak kala, “hizmete soyunan” öyle “örnek” “reislerimiz” var ki sormayın!...
Gazeteler, çeşitli nedenlerle “belediyelerinin” “garabetine” uğramış, “hakkını arayan” vatandaşın eylemleriyle dolu…
Televizyonlara bakıyorsunuz, öyle...
Radyoları dinliyorsunuz, farksız…
*
Mahallesine “hizmet” yapılıyor diye sevinen ancak bir türlü tamamlanamayıp “hezimete” dönen hizmet karşısında artık “bıçağın kemiğe dayandığı” mahalleli Hüseyin Emminin, Ali Dayının; “yapacağın hizmetin de!...” diye kurdukları “alengirli” cümleleri çok duydum, ben!...
*
Yazık ki, “diyalog ve hoşgörü” “gönüllere köprü kurmak” için çıkılan “insana hizmet” “yolunda”, devasa “yol makinelerinin dişlileri” arasına sıkışarak “insanla” köprüleri çoktan atmış…
Hizmetin bir ‘oy’a tahvil edildiği vatan toprağının bir çok yerinde bunların yaşandığı su götürmez bir gerçek, biliyorum!...
*
Sadece belediyeler mi?...
Elbette değil…
Sözümüz; bilcümle “ehl-i hizmete”…
Kaldı ki, “insana hizmet” içinse, işte tüm o makam ve mevkilerde de bunu görmek ve yaşamak olası…
*
Dolayısıyla…
Hüseyin emmileri, Ali dayıları, Ayşe teyzeleri, Hatice nineleri kızdırmayacaksın arkadaş!…
Onların “gönüllerini alarak” “fethederek” yapılan hizmet en makbulü ve en “pirim” yapanı…
Kızdırdın mı?...
Cümlelerini Türkçemizin zengin deyimleriyle süslerler de, “İş işten geçtikten sonra, kına yak” derler adama!...
*
Kına yakmak da öyle, “mum” yakmaya benzemez hani!...
Görüyoruz!...
Ben yaparım, olur!...
Ben atarım, vurur!...
“Ali’yi kırar, başını da keserim” dedin mi?…
Tetikte olacaksın!...
Birileri çıkar, bir avuç kınayı eline verir!...
Sen de artık kınayı,“eline” mi yakarsın yoksa“diline” mi orası sana kalmış!...
*
Bunda “şaşılacak” bir şey yok…
Her şey normal seyrinde aslında…
Yeter ki sen,“eşyanın tabiatına ters” davranmayacak…
Vatandaşın “ayarlarıyla” oynamayacak!...
“Sınırları” zorlamayacaksın, yeter!…
*
Hep söylüyoruz ama…
“Yüzseksen kere dahi olsa tekrar iyidir” kabili, hadi, “yüz doksanıncıyı” da söyleyelim…
*
Bakın muhteremler!...
Değerli hizmet ehli!...
Hizmet, esnafı“rahatlatır”…
Vatandaşa “huzur” verir…
Kenti“gülümsetir”…
Peki, aksi olursa;
Ardından“kına” gelir!...
*
Başkan,“yol” açar…
Halka, “kucak” açar…
Etrafına “ışık” saçar…
“Gönüllerde” yaşar…
Peki, aksi olursa;
Ardından “kına” gelir!...
*
Hizmetin“büyüğü”, “küçüğü” olmaz…
Olursa,“hizmet adamının” olur!...
Şehrini“sever”, halkını “korur”!...
Peki, aksi olursa;
Ardından“kına” gelir!...
*
Başkan olan, halkını“üzmez”…
Hizmet yapıyorum diye“ezmez”…
Kendini “adam” edeni“sokağa dökmez”…
Peki, aksi olursa;
Ardından“kına” gelir!...
*
Hizmet;“taşlatılmaz” alkışlatılır…
Gözden“düşürülmez” çıkartılır…
“Yüz sirke satmaz”, “dil zehir” olmaz!…
Peki, aksi olursa;
Ardından“kına” gelir!...
*
Yani “kına yakmak…”
Mum yakmaya benzemez beyler!...
Görüyoruz!...
Ben yaparım, olur!...
Ben atarım, vurur!...
“Ali’yi kırar, başını da keserim” dedin mi?…
Tetikte ol!...
Sonra birileri çıkar, eline bir avuç kına verir!...
Bizden söylemesi...!