Efendim merhabalar…
Benim adım Sevda Türküsev. Soy ismimi çok seviyorum ama hemen belirtmek isterim ki, soy isminin anlamı “ Türk milletini sevme” manasındadır. Yıllardır her gittiğim yerde “ Türkü mü seviyorsunuz yoksa Türkleri mi” sorunu cevaplamaktan bıktım usandım…
Evet, hoş buldum eminim ki siz kıymetli okurlarımız da beni hoş karşılayacaksınız…
Türkiye de yaşamak güzel ama son yıllarda modernlik ve gelişmişlik adına bir başka deyimle “batılılaşmak” adına toplumun ahlaki yapısının aldığı hasarlar karşısında endişeleniyoruz.
Biz örf ve adetlerine bağlı insanlardık, ne oldu bize?
Özenti midir nedir bilmem fakat son on yıldaki hızlı modernleşme sürecinde toplumun ahlak olgusu delindi ve bu delik gün geçtikçe büyümekte. Gerek televizyon programlarıyla gerek ailelerin kendi içlerinde modernleşmek adına feragat ettikleri değer yargılarından dolayı yeni nesil gençlik açıldıkça açıldı. Bu açılım bizi ahlaki değerlerimizi göz ardı etmeye ve daha da kötüsü ahlaki bozuklukları normalleştirerek hayat tarzıymış gibi benimsemeye kadar götürdü.
Kimseye de bir şey söyleyemiyorsunuz çünkü: Herkes herkesten daha namuslu ve ahlaklı…
Durum öyle bir hale geldi ki herkese özgü bir ahlak anlayışı var oldu. Bir hayat kadını - hırsız- katil- dolandırıcı- yalancı hepsi kendine göre ahlaklı…
Fakat şunu unutanlara hatırlatmak isterim; Kime göre neye göre ahlak diye bir şey yoktur.
Genel ahlak vardır…
Kimse kendini kandırmasın ve yediği haltlara kendine göre kılıflar uydurarak milleti aptal yerine koymasın. Böyle yapanlar ancak “züğürt tesellisi” dediğimiz manevi çöküntünün enkazı altında kalmış zavallılardan ibarettirler.
İlkemiz şu olmalı: Yapamıyorsak veya yapmıyorsak dahi asıl olan gerçekleri inkar etmeyeceğiz. Başörtülü bayanları savunduğum için bazıları çıkışırlar “sen önce kendi başını kapat” derler, hatta bazıları bu kadınlarımızı “savunma” bile derler…
Bu insanlar bana bunları değil de, “bacım sen de başını kapat, Allah senin de içine sundursun” deseler daha memnun oluyorum.
Ve kim ne derse desin, ben kendim yapmadığım yapamadığım gerçekleri sonuna kadar savunurum. Modernlik aslımızı yozlaştırıp dilimizden çıkanları etkisi altına almamalı ve bizler bilinçli insanlar olarak inandığımız dinin gereklerini toplumsal ahlakın gerekliliğini sonuna kadar savunmalıyız.
Modernlik demek, çıplaklık demek değildir…
İlişkilerin bu kadar vıcık vıcık olması modernlik demek değildir…
17 yaşındaki çocukların sevgili muhabbetine girmesi de modernlik değildir…
Bu gün tecavüz- cinayet- taciz- gasp vs… gibi olumsuzlukların bu kadar artmasının en büyük sebebi bizler gibi örf ve adetlerine bağlı toplumların bilinçsizce inançlarını genişletmelerinden ve haliyle inançlarını yozlaştırmalarından kaynaklanmaktadır…
Bu gidişata birilerinin “DUR” demesini beklemek yerine bizler birey olarak durduracak önlemleri almalıyız, yoksa bu kadar rahatlama ve çirkinlikleri normalleştirme süreci hızla devam edecek. Sonrasında oturup kim kimin haline ağlayacak acaba çok merak ediyorum…
Bir düşünürümüz çok güzel söylemiş,
Ne bedenden hastayız, ne de candan hasta…
Ne vücutça ne ruhça ne de kandan hastayız…
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık…
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız…
Kıssadan hisse; Pencerenin birini acilen kapatmamız gerekiyor…
www.sevdaturkusev.com