Kim, kiminle, nerede görüştü?

xxxx111

Duydunuz mu a dostlar: Askerler Abdullah Öcalan'la görüşmüş... Sakın “Bir yaşıma daha girdim” demeyiniz. İddia Hürriyet gazetesinde çıktı; hem de 'pop sosyolog' diye de bilinen genel yayn yönetmeninin kaleminden... Pop sosyologumuz, Abdullah Öcalan'ın avukatlarına şu sözleri sarf ettiğini öğrenmiş:

“Hem Atilla Uğur hem Emre Taner bana şöyle dediler: 'Biz bu sorunu KDP, YNK ve Amerika ile değil sizinle çözelim.' Bana konuşmaları olumlu geldi. Ama onların durumu şimdi ortada. Benim sorguma katılan paşa cezaevinde yatıyor ve neden tutuklandığını bilmiyor.”

Yazı, “Evet, Öcalan'ın sözleri böyle” diye bitiyor.

Bu cümlede “Benim sorguma katılan paşa cezaevinde yatıyor ve neden tutuklandığını bilmiyor” diye anılan kişinin Org. Hurşit Tolon olduğunu yazdı Hürriyet yönetmeni. Ergenekon tutuklusu Org. Tolon'un avukatı ise, müvekkilinden öğrendiğini, “Asla böyle bir görüşme olmadı, külliyen yalan” sözleriyle yansıttı. Tolon Paşa İmralı'da yatan Öcalan'ın beş kilometre yanına bile yaklaşmamış...

Bu bilgi doğru. Konuyla ilgili benim tanıklığım önemli; çünkü askerle Öcalan'ın görüşmesi konusuna değindiğim bir yazıda, görüşen kişinin Org. Hurşit Tolon olduğunu önemsediğim bir kaynağa atfen yazmıştım. Yazım üzerine o dönem önemli sorumluluklar taşıyan ve konuyu bilebilecek durumdaki bir kaynak, “Yanlış biliyorsun, Tolon Paşa görüşmedi, görüşen bir başkasıydı” dedi bana.

'Bir başkası' dediği, o sıradaki görev alanı İmralı'yı da kapsayan 28 Şubat'ın ünlü simalarından Org. Çevik Bir'di.

Abdullah Öcalan, yanlış anlamalara sebep olan cümlesinin o bölümüyle Hurşit Tolon'u değil, İmralı'da kendisiyle görüştüğü kayıtlara geçmiş olan Atilla Uğur'u kast ediyor olmalı. Albay rütbesinden emekli Atilla Uğur'u general sanıyor herhalde Öcalan...

Amiral gemisinin kaptanı yazısını şöyle bitirmiş: “Bu konuda ilk yazı 4 Ekim'de çıktı. Üzerine iki yazı daha çıktı. /Bugün ayın 10'u.../ Bizi, golf oynarken kendisine haber verilmeyen paşa yerine koymayın.”

Ah canım! Ne kadar iç yakıcı.

Konu 1999 yılından beri Kulis'in yakın takibinde.

Şimdilerde, Abdullah Öcalan kendisiyle görüşenler arasında Çevik Bir'in olmadığını söylüyor. İddiasına güç kazandırmak için de, “Onu televizyonlardan tanırım, beyaz tenlidir; oysa benimle konuşan general esmerdi” gibi sözler sarf ediyor. Ancak, Çevik Bir'le İmralı'ya yerleştirilmesinden çok önce başlayan bir diyalogu bulunduğunu ilk söyleyen yine kendisiydi.

Bir zamanlar Arap medyasını daha yakından izlerdim. O dönemlerde, Türkiye'deki kitapçılara da gelen 'el-Vasat' adlı dergide (25 Ocak 1999 tarihli nüshada) bir röportajı çıkmıştı Öcalan'ın... Şam'dan ayrılmış, bir süre serseri mayın gibi dolaştıktan sonra Roma'da karar kılmıştı terör örgütü lideri. O zamanlar Türk medyasından birileri de gidiyor ve kendisiyle “Sayın Başkan” saygı ifadesiyle başlayan röportajlar yapıyordu.

Herhalde hatırlamışsınızdır.

Vasat dergisinde çıkan röportajında, Öcalan, son iki yıldır Türk Genelkurmayı'nın da kendisiyle temasta olduğunu anlatıyordu. 28 Şubat döneminde adı gazete manşetlerinde dolaşan bir generalin adını andığını (adını andığı general Çevik Bir'di) ve “Altı maddelik bir siyasi çözüm planı üzerinde mutabık kaldık” dediğini o günlerde yazmıştım.

Ne zaman ve nerede? 3 Mart 1999 tarihli Kulis'te...

Abdullah Öcalan 16 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye getirilip İmralı'ya yerleştirilmişti; ben bu konuyu 15 gün sonra yazmışım. Bir yazıyla bırakmadığımı da tahmin edersiniz. O gün bugündür ne zaman fırsat düşürsem, “Mutabakatın maddelerini öğrenebilir miyiz?” diye sorup dururum.

Bir fikriniz olsun diye 22 Ekim 2003 tarihli Kulis'in son satırlarını buraya aktarayım: “Neden kimse İmralı'daki mahkuma, 'Sana hangi siyasetçi 'Kaç' diye haber göndermişti?' diye soru yöneltmiyor? Neden, 'Altı madde üzerinde anlaştığını söylediğin general kimdi?' diye sormuyor? / Bu ülkede tek meraklı ben miyim?”

Artık yalnız olmadığımı, yayın yönetmeni düzeyinde Hürriyet'in de aynı merakı duymaya başladığını görmekle mutluyum.

Bazıları geç uyanıyor, farklı sebeplerden uyanıyor, ama uyanıyor işte. Geç olsun da güç olmasın, başka ne diyebilirim?

Bu tür iddiaların Yeni Şafak'ta ve Kulis sütununda çıkması başka bir olay, Hürriyet'te ve gazetenin yayın yönetmeninin sütununda kendisine yer bulması başka... Nuriye Akman'a konuşan Aydın Doğan'ın, “Hürriyet devlet gazetesi” dediğini unutmayalım. Nitekim, pop sosyolog, bu kadar basit bir iddiayı sütununa aktarırken üç farklı kişiyi tanık gösterme ihtiyacı duymuş...

Öcalan'a “Kaç” diye haber gönderen siyasetçiyi mi merak ediyorsunuz? Bekleyin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.