CHP'nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu Mehter takımının 'bir adım ileri iki adım geri' yürüyüşüne hepimizi alıştıracağa benziyor. İki dudağının arasından çıkan sözcükleri kendisinin onayını bir kez daha almadan yayımlamak gazeteler açısından tehlike arzediyor; eğer hassas bir konudaysa söyledikleri, sonradan kendisini tekzip etme ihtimali büyük çünkü...
Görüşleri henüz 'standart görüş' ile tam senkronize olmamış yeni liderlere, eskiden, ya yanına bir 'şaperon' verilerek ya da uzun bir süre sözlü mülâkat yapması engellenerek yardımcı olunurdu; otokratik partilerde... CHP'nin otokrasisi günümüzde de liderine 'Mehter yürüyüşü' yaptıracak kadar güçlü olmalı...
Son geri adım önemli bir 'memleket meselesi' ile ilgili: Radikal gazetesinin "Kızlar üniversiteye türbanla girecek" özetiyle manşetine taşıdığı görüşleri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin geleneksel 'yasakçı' söyleminden hayli farklıydı. Sonradan gazetenin özet manşetine itiraz etse de, muhtemel bir CHP iktidarında "Herkesin okumasına olanak sağlanacağı, kimsenin endişe etmemesi gerektiği, türban sorununun kendileri tarafından çözüleceği" sözlerinin ağzından çıktığını hâlâ kabul ediyor Kılıçdaroğlu...
Partisinin 'nomenklaturası' bu sözlerden de rahatsızlık duymuştur.
Kendisini rahatlatacak bir katkım olabilir: Show-TV'de yayınlanan 'Siyaset Meydanı' programında, henüz CHP lideri sıfatını taşıyan Deniz Baykal da, aynı konuda, Kılıçdaroğlu'nun sözlerine benzeyen bir yaklaşım sergilemişti. Soru üzerine verdiği cevabın "Bugün üniversitelerde böyle bir yasak zaten uygulanmıyor" anlamına geldiğini program arasında bizlere açıklamıştı.
Yasaklar yasalara yanlış söylem ve eylemleri engellemek üzere konulur. 'Türban yasağı' olarak bilinen uygulama da, lâikliğin bir yorumuna dayanarak, 'siyasal İslâm'ın simgesi' olduğu kanaatinin bir sonucudur. Başını örten kızlar/kadınların, bunu, yasak olan bir düşünce tarzının 'simgesel bir tavrı' olarak yaptıkları yargısı, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarında en önemli gerekçedir.
Türkiye her türlü fikrin serbestçe tartışılabildiği, kimsenin kimliğini gizlemek ihtiyacı duymadığı demokratik bir platformdur bugün ve şiddet ile flört etmediği, halkın bir kesimini diğeri aleyhine kışkırtmaya kalkışmadığı taktirde herkes her görüşünü rahatlıkla ifade edebilmektedir.
'Siyasal İslâmcı' kategorisine girenler de bu özgür platformdan yararlanıyorlar.
Kendisi yasak olmaktan çıkmış bir görüşün 'simgesi' yaftası yapıştırılarak yasakçılık sürdürülebilir mi?
Bu soruyu 'hukuki' anlamda soruyorum. TCK'da 141 ve 142. maddeler varken 'komünizm' yasaktı; o yasak yüzünden komünist partiler de kurulamıyor, ismi kullanmak bir tarafa 'simge' sayılan orak-çekiç simgesi yüzünden bile insanlar hesaba çekilebiliyordu. Kalktı TCK 141 ve 142, bugün isminde 'komünist' sözcüğü bulunan parti bulunuyor, 'orak-çekiç' serbestçe resmediliyor...
Hangi yasada 'siyasal İslâm' yasaklanıyor ki?
Daha da önemlisi şu: Yıllarca 'siyasal İslâm' ile ilintilendirilerek yasakçı bir zihniyetle üzerlerine gidilen başı örtülü genç kızlar/kadınlar, bütün bu süre içerisinde, kendilerine atfedilen davranış kalıbıyla taban tabana zıt demokrat bir tavır sergilediler. Bugün düşünce suçundan yargılanan veya düşüncesi yüzünden hapse düşmüş tek bir başörtülü/türbanlı kadın/kız var mı?