Kıbrıs'ta yapılmakta olan "ikili görüşmelerin" birinci yılı dolmuş bulunmaktadır. Taraflar 60 def'adan fazla bir araya gelip, olayları tartışmış ve "Kıbrıs sorunu" olarak tanımlanan problemleri, altı ana başlık altında ele alarak çözüm yolları üstünde bir mütabakat sağlamaya çalışmışlardır. Bütün bu toplantılarda fazla bir başarının kaydedildiği söylenemez ama genel olarak bakıldığında, eşit ve dengeli olması gereken "mütaabakat konularında" eşitlik ibresinin daha çok Kıbrıs Rumları lehine bir kayma gösterdiği de gözden kaçmamalıdır.
Kıbrıs Rum Tarafının karşı olduğu hususlar:
1- Müzakerelerde takvim ve hakemlik durumları:
Rum tarafı, takvime ve her türlü hakemliğe karşı çıkmaktadır.
Diğer taraftan Kıbrıs devleti üstünde ki "garantiler" ve "güvenlik garantileri" konusunda sorulan sorulara karşılık "21. yüz yılda, bir AB ülkesi olan Kıbrıs için garantilerin gereksiz olduğunu, AB üyesi olmanın yeterli garanti sayılacağını ve böyle sorularla vakit kaybedilmemesi gerektiğini " ifade etmiştir.
"Türkiye'nin garantörlük hakkı gibi şeylerin artık modası geçmiş şeyler olduğunu" vurgulamıştır.
2- Müzakere sonuçlarının hukuki statüsü: Anlaşmanın AB birincil hukuku haline gelmesi konusunda Rumların isteksiz davranmaları ve Türk taleplerine karşı çıkmaları:
Türk tarafı, müzakereler sonucunda varılacak çözümün, iki kesimli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı yapısını güvence altına almak amacıyla bunların mutlaka AB hukuk sistemi içinde birincil hukuk haline getirilmesini talep etmektedir.
Rum tarafı ise bu talebe karşı çıkarak, buna lüzum olmadığını ve mevcut 10 no'lu protokol'ün anlaşmanın hukuki güvenilirliğini sağlamada yeterli bir enstrüman olduğunu ileri sürmektedirler.
3- Federal devletin yürütülmesinde ki ayrılıklar.
Yönetim ve Güç paylaşımında hiç bir yakınlaşma sağlanamamıştır. Seçim usulü iki taraf arasında çok farklı konseptler içermektedir. Rum tarafı 1960 usulüne yakın bir teklifte bulunurken, Türk tarafıdaha çok İsviçre sistemini hatırlatan ve Senato tarafından ve tek liste üzerinden ayrı ayrı çoğunlukla seçilecek başkan ve başkan yardımcılıklarını teklif etmektedir.
4- Toprak ve halklar konusunda ki farklılıklar:
Rumlar mümkün olduğu kadar Türk'ü yerinden göç ettirecek bir plana bağlı kalırken ( yukarıda Celebis'in de ifade ettiği gibi 40- 50,000 kadar Türkün göç'ü),
Türk tarafı ise bu konuda çok farklı bir yaklaşım içinde bulunmaktadır. Türkler,nüfusu ve mevcut dengeleri bozmayacak bir formülün bulunması ve en az sayıda kişinin yerlerinden edilmesi gerekliliğini savunmakta ve daha şimdiden haritaların çizilmesine rıza göstermemektedirler.
5- Yeni devletin oluşumu konusunda ki farlılıklar:
Türk tarafı, ideal olmamakla beraber, BM de daha önce hazırlanmış olan Annan Planında ki devlet formül ve önerisini kabul etmeye hazır olduklarını ifade etmişlerdir.Türk tarafı, birleşik Kıbrıs'ta var olacak tek vatandaşlığın yanı sıra ilaveten kurucu devletlerin "iç vatandaşlığının" da olması gerektiğini savunmaktadır. Rumlar bunların hiçbirini kabule yanaşmamaktadır.
6- Mülkiyet konusu da hiçbir şekilde uzlaşılma sağlanılmayan bir konu olarak devam etmektedir.
Rum idaresi, Güney Kıbrıs'ta kalan tüm Türk malları veya Türk Kamu yapı ve alanların tamamını kendi devletleri içinde kamulaştırılarak, şekillerini değiştirmiş ve böylece üstünde konuşulacak bir konu bırakmamışdır.
Diğer taraftan, Kuzeyde kalan Rum mallarının da değerlerinin çok üstünde fiyatlarla ve 30 yıllık kullanma faizi ile ödenmesini talep etmekte olan Rumlar, bu uygulamadan vaz geçmeye niyetli görünmemektedirler.
7- Garanti sistemini çağ dışı kabul etmek:
En vahim ve tehlikeli teklif budur. Rum tarafı uluslar arası antlaşmalarla belirlenmiş olan ve Türkiye'nin garantörlüğünü ve haklarını tescil eden Londra ve Zürih uluslararası antlaşmaları tamamen "çağdışı"kabul eden ve onlara böyle adlandıran Rum kesimi, artık bu anlaşmaların "yok sayılması" gerektiğini ve bundan böyle AB'nin bu konuda yetkili olması gerektiğini savunmaktadır.
Türk tarafı ise 1960, Garanti ve İttifak anlaşmaları'nın devamını, Londra ve Zürih anlaşmalarının geçerliliğinin her anlaşmada tescil edilmesini hedef tutmaktadırlar.
Rumlar ise bu garantileri artık "çağ dışı garantiler" olarak saymakta olup, AB üyesi veya aday ülkeler için AB mevcudiyetinin yeterli garanti olacağını iddia etmektedirler. Adada yabancı güçlerin kalmaya devam etmesini kabul etmeyeceklerini iddia etmektedirler. Ama İngiliz üslerine, ABD kuvvetlerinin oraları kullanmasına, Yunan güçlerinin varlığına dair hiçbir söz sarfetmemektedirler.
8- Hava ve Deniz sahaları ve uluslararası antlaşmalar:
Rum Kesimi olarak Kıbrıs adasının etrafında ki bütün sularda hak iddia etmekte ve istedikleri her yerde petrol arama çalışmaları için uluslararası antlaşmalar yapabileceklerini iddia etmektedirler.
Türk tarafı da bunun tam aksini iddia ederek, böyle bir hakkın asla Kuzey Kıbrıs kıyı sularına ve hatta açıklarına kadar uzanamayacağını belirtmektedirler.
Kıbrıs Rum kesimi yapmaya çalıştığı bu açık sularda petrol arama gayretleri veya kıta sahanlığı iddiaları ile ORTAY hatlar yaratarak Türkiye'nin etrafında bir hukuk çemberi örmeye çalışmaktadır.
Ayrıca, bunlarla bağlantılı olarak da hem Yunanistan ve hem de Güney Kıbrıs Rum devleti hava sahasını da FIR hatları ile bölerek, uçuşların Türkiye üzerinden olmasına mani olabilmek için her türlü gayret içerisinde bulunmaktadırlar.
Rum Kesiminin Gizli hazırlıkları:
Bir taraftan "ikili müzakereleri" sürdürüp diğer taraftan da hukuki ve diplomatik girişimleri yapıp, gayret ediyor gibi görünmeye çalışan ama aslında pek bir şey yapmayan Rum tarafı aslında bazı gizli hazırlıklar içinde bulunmaktadır.
1998 yılından itibaren Rum tarafının herhangi bir askeri çatışma durumunda günlük, aylık ve üç aylık silah ve cephane stokları tamamlanmış bulunmaktadır.
1999 yılında S-300 PMUI Füze sistemi satın alınmış fakat Türkiye'nin yoğun baskısı altında bu füzeler Rodos adasına yerleştirilmiştir. 2003 yılında da Rum Milli Muhafız ordusunun saldırı gücünü arttıracak olan MİLAN füzeleri satın alınarak, Kıbrıs adasının muhtelif noktalarına yerleştirilmiştir.
2007 yılında kısa menzilli TOR-M1 top ve Slovak yapımı 155mm. Zuznan topları satın alınarak yine Kıbrıs adasına yerleştirilmiştir. Bunların hepsinde Yunanistanın destek ve yardımı ile işlemler gerçekleştirilmiştir.
2008 de NORNICON adlı Çin devlet şirketinden 84 adet 155mm. Top satın alınması içinsipariş verilmiş, ancak Türkiye'nin baskısı sonucunda antlaşma iptal edilmiştir.
2009 yılı içerisinde Rus yapımı 42 adet T-80 tankı, TOR M2 uçaksavar füze sistemleri, KORNET tanksavar füze sistemleri ve 3 askeri helikopter sipariş edilmiştir.
Yine 2009 da ilaveten seyyar aydınlatma sistemleri , seyyar hastane ve havan topları ve mermileri de sipariş edilmiştir.
Güney Kıbrıs'ta yapılan bir kamu oyu yoklamasında Rumların çoğunluğunun Türklerle birleşmeye karşı oldukları da ortaya çıkmıştır. Türk tarafında da "müzakerelerden herhangi iyi bir sonuç çıkacağına" dair umut azalmıştır. Bunlara ilaveten, 2009 yılı içinde KKTC deki Üniversitelere eğitim maksadı ile giden Türkiyeli öğrenci sayısında da dörtte bir oranında bir düşüş gerçekleşmiştir.
AB toplantılarını ve Avrupa Parlamentosu (AP) toplantılarında sürekli yalnış propaganda yapan Rumlar, en son olarak Avrupa Parlamentosun'da Kıbrıs konusunda bir karar aldırtmayı başarmışlarıdır.
Türk hükümeti olayları dikkatle izlemeli ve kesin bir lisanla gereken diplomatik cevapları vererek, durumu açıklığa kavuşturmalıdır.
Türkiye Kıbrıs konusunda yeni ve daha etkin bir strateji ve taktikler serisi geliştirmelidir.