KEY konusu

xxx52

KEY konusundaki bir yazım üzerine tasfiye halindeki Emlak Bankası'nın Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın Beyefendi beni aradı ve konut edindirme yardımının tamamen özel ve kamu kesimi işvereninden alındığını, çalışanların maaş ve ücretlerinden devletin kesinti yapmadığını (benim ifademle devletin onlardan ödünç almadığını) açıkladı.

Sayın Yunus Emre de bir mesaj göndererek şu açıklamayı yaptı:

“Saygıdeğer hocam merhaba,

“Bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışıyorum.

21.08.2008 tarihli Yeni Şafak Gazetesi'nin internet sayfasından, KEY ödemeleri ile ilgili yazınızı okudum. Yazınızın ana fikrini etkiler mi bilmiyorum ancak bildiğim bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.

“Konut Edindirme Yardımı; ifadesinden de anlaşılacağı gibi yardım. Yani maaş veya ücretten kesinti yapılarak oluşturulan bir değer değil. Oysa zorunlu tasarruf kesintisi böyle değildi; maaş veya ücretlerden belli bir oranda kesinti yapılıyordu. Böyle olunca da çalışan, kesinti kadar eksik maaş veya ücret alıyordu. Konut Edindirme Yardımı uygulamasında ise çalışanlar adına, maaş veya ücret eklentisi veya kesintisi olmadan tahakkuk ettirilen ve bankaya yatırılan bir meblağ sözkonusu. Sizin de vurguladığınız gibi devlet bunu kendi iradesi ile tek taraflı olarak yaptı.

“Kısaca burada bir kesinti değil bir yardım uygulaması var. böyle olsa bile yazınızın ana fikri değişmeyecek sanıyorum…”

Bahsi geçen yazıda ben, zorunlu tasarruf kesintisi olsun, KEY olsun bunlarda “devletin çalışanlardan ödünç para alıp sonra bunu faizi ile ödemesi” şeklindeki yorumu/değerlendirmeyi kabul etmediğimi ifade ettim. Her iki konu da sıkça sorulduğu için ikisini birden “devletin çalışanlara yardımı, çalışanların maaş ve ücretlerini fayda zarar esasına göre belirlemesi” şeklinde değerlendirmiştim. Yapılan açıklamalardan da KEY'in kaynağını öğrenmiş olduk; kamu ve özel kesim işvereninden kanunla sağlanmış bir kaynak.

Sonuç olarak bu yardımı almakta bir sakınca yoktur.

Son çıkan kitabımla ilgili bir tashih:

Hâkanî Mehmed Bey'in (v.1015/1606), Peygamberimiz'in şekil ve şemaili konusunda manzum olarak yazdığı Hilye'yi hem yeni Türk harflerine çevirdim, hem de yine manzum olarak yeni Türkçe'ye aktardım. Yakında Ufuk Kitapları arasında çıktı. Bu yılın Ramazan ayı için de uygun bir karşılama oldu.

Çıktıktan sonra bir daha okurken latinize edilen orijinal metinde rastladığım bir yazım hatası zevkimi kaçırdı, okurların aşağıdaki şekilde tashih etmelerini rica ediyorum:

375, 398 ve 405. beyitlerde geçen “cürm” kelimesi “cirm” olacaktır