KENTSEL VE KÂLPSEL DÖNÜŞÜMÜN ANAHTARI: LÂ

Kenan ÖZMEN

Bu binaları Mimar Sinan’ ın torunlarının yaptığına inanamıyorum.”

1999 depreminden hemen sonra İstanbul’ un durumunu incelemeye gelen dünyaca ünlü İtalyan mimar, İstanbul’ un malûm yapılaşmasını gördükten sonra şaşkınlığını gizleyememiş ve böyle söylemişti... 

Büyük bölümü birinci derece deprem kuşağında yer alan bir ülkede yaşıyoruz. Yapılarımızın durumu ise ortada. Büyük çoğunluğunu memleketteki mal-masat ve davarını satıp kendisine sermaye eden müteahhitler tarafından hiçbir bilimsel veri olmadan fay hattına, dere yatağına, heyelan bölgelerine, tarım alanlarına, temelsiz, malzemeden çalınarak ya da yanlış malzeme kullanılarak, hiçbir insanî yaşam alanı gözetmeden yapılan ayrıca çoğunluğu kaçak olan "müstakbel toplu mezarlarda" yaşıyoruz. 

Zamanında bu yapılara onay veren yönetimlerin üzerindeki vebal ise korkunç. Olası bir depremde toplu mezarlara dönüşecek olan bu yapılara izin verenler en az yapanlar kadar suçlu ve katliama ortak.

Beklenen İstanbul depreminde çok büyük bir bölümü kaçak olan çarpık yapıların yıkılması ya da büyük hasar görmesi kaçınılmaz.

99 depremini hepimiz yaşadık. Depremde büyük hasar gören ilçelerin başında zemini alüvyonlu olan Avcılar gelmekteydi. Özellikle ilçenin girişinde E-5 kenarındaki binaların çoğu yıkılmış ya da ağır hasar görmüştü. Kolonları patlayan, duvarları çatlayan, sıvaları düşen bu enkaz binaların yıkılıp yeniden yapılması gerekirken, iki sene içerisinde kolonlar sıvanmış, duvarlar boyanmış ve eskisinden daha janjanlı (!) hale getirilmişti. O dönemde ev fiyatları ve kiraları ucuzlayan bölgede nüfus artışı bile yaşanmıştı.

Görüldüğü gibi, neresini tutsak elimizde kalıyor.

Peki bu aşamada kentsel dönüşümle ilgili yapılması gereken nedir?

Elbetteki bu müstakbel toplu mezarların üzerinde lokal tedbirlerin alınması işe yaramaz. Sıvamayla, boyamayla, mantolamayla bu iş çözülmez. Toprak da olsa mermer de olsa, granit de olsa mezar; mezardır. 
Bize janjanlı toplu mezar değil, sağlam konutlar lâzım. 

Bu enkazların tamamen yıkılıp (yani LÂ denilip) , yerlerine ehil eller tarafından, uygun zemine, sağlam temelli, doğru malzemeyle, asgari yaşam alanları gözetilerek en fazla 3 katlı olan konutlar yapılmalıdır.  

 Biraz da kalpsel dönüşüm konusundan bahsedelim.

Kalpsel durumumuz da kentlerimizin durumundan bağımsız ve farklı değil. Değil midir ki;  kentlerdeki enkazı, kalplerdeki enkaz üretir. Kalpler yani ruh, yani vicdan, yani insanlık enkaz haldeyse, bu kalbin ürettiği her şey de enkaz olacaktır.  

Şeytan ve uşaklarının kuşatması ve işgalinde olan, hurafelerle ve bidatlarla doldurulmuş, mitolojik esanslı menkıbeler ve uydurulmuş rivayetlerle şeytan panayırına döndürülmüş kalplerimiz elbet maddî ve manevî enkazlar üretecektir.

 “İslâm’ ı Kur’ an’ dan değil de Müslümanlardan öğrenseydim asla Müslüman olmazdım" diyen Yusuf İslâm, “Bu binaları Mimar Sinan’ ın torunlarının yaptığına inanamıyorum.” diyen İtalyan mimarla aynı şeyden bahsetmektedir. Bu iki cümlenin birbirinden bağımsız olduğunu düşünüyorsak yanılıyoruz. 

Efendimiz (as) diyordu ya; "Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün vücut iyi olur; o bozulursa bütün vücut (yani toplum) bozulur. O, kalptir!"  Hani o iman ve ruhun, şeytan ve nefisle savaş halinde olduğu kalp.

Allah bir göğüste iki kalp yaratmadığına göre (Ahzab, 4)  insanın kalbi ya Allah' a tahsis edilmiştir ya da gayrıya. 

Peki dönüşüme en çok ihtiyacı olan enkaz kalplerimiz konusunda ne yapılmalı?

Yine bunu Kâinatın Efendisinden (as) öğreniyoruz. O (as), içinde bulunduğu toplumun şirk enkazına dönüşen kalplerini yamamaya, sıvamaya, boyamaya kalkışmadı. Kalpsel dönüşüm konusunda lokal tedbirlerin işe yaramayacağını çok iyi biliyordu. Çünkü kalplerdeki bataklık kurutulmadan sineklerin kökü kesilmezdi. Bataklık ise gayrıya tahsis edilmiş enkaz haldeki kalplerdi. Bataklık kurutulmalıydı.

Bataklığın kurutulması aşamasında ilk cümlesi şu oldu:

"Kûlû lâ ilâhe illallah, tuflihu." (Lâ ilâhe illallah deyiniz, kurtulunuz!)

Kalpsel dönüşümün de anahtarının LÂ demek olduğunu, -ki şehadet LÂ ile başlar- yani öncelikle gayrıya tahsis edilmiş enkaz kalplerin yıkılarak yerlerine Allah' a tahsis edilen kalplerin inşaa edilmesi olduğunu öğretti bize.

Bize, bizzât hayatıyla hayatın formullerini öğreten -ki bir formulle binlerce problem çözülür- Efendimizin (as) kalpsel dönüşümle ilgili olan yöntemi konusunda detaylı analizimizi bir sonraki yazımızda paylaşalım inşallah.
Vesselâm

kenanozmen@gmail.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.