İş hayatında veya normal hayatta öyle işler vardır ki, tek başına yapılmaları mümkün değildir. Mutlaka yardımlaşma gerekir. Bir masayı tek başınıza kaldıramazsınız. Kestiğiniz ağaçları tek başınıza kaldırıp götüremezsiniz. Bunun için karşılıklı yardımlaşma gerekir.
Bir adada yaşayan iki kişi anlaşıyor. Biri diğerine yardım ediyor. Biri bir gün 3 saat yardım ettiyse, diğeri de başka bir gün ona 3 saat yardım ediyor. Bunun için ilk çalıştıran kimse diğerine bir gün borçlu olduğuna dair bir "belge" veriyor. Sonra çalıştıran yeni belge tanzim etmiyor, önceden aldığı "belge"yi iade ediyor. Sonra birincisi tekrar yardım ettiğinde aynı "belge"yi veriyor. Böylece "belge" ikisi arasında gidip geliyor.
Şimdi, diyelim ki "belge"nin üzerinde ad yazılı değil, kimin önce çalıştırıp verdiği belli değil. Sonunda "belge" ikincisinin elinde kaldığı takdirde, ikinci bir gün veya o kadar saat birinciye bedava çalışmış olur.
Bir adım daha atalım: Bu iki kişi arasında olan "belge/para" çok kişi arasında olabilir. Adada on kişi varsa, biri on kişiyi de çalıştırıyor ve onlara on kadar "belge"yi dağıtıyor. Adadakiler artık birbirlerini çalıştırdıkları zaman o "belgeleri" verip alıyorlar. Kimse ilk çalıştırana gidip sen de çalış demiyor. Böylece ilk çalıştıran on kişiyi böyle çalıştırıyor.
...
İşte, dünyada tedavülde olan "karşılıksız dolarlar"ın anlamı budur.
Durum aynen yukarıda anlattığımız örnekte olduğu gibidir.
İşte bu şekilde sömürüldükçe sömürülüyoruz...
...
Karşılığı olmayan doları ilk çıkaran bizden alın terimizi yani emeğimizi alıyor ama sonra o bize bir şey vermiyor! Biz onun verdiği o kâğıt parçası ile aramızda alıp veriyoruz. O ise bizi kandırmış olmanın zevkiyle karşıdan bize bakıp kıs kıs gülüyor...
İş bu kadarla kalsa yine iyi. Başlangıçta bizi sadece bir kereliğine bedava çalıştırmış olmuyor. Bir de üstüne üstlük, karşılığı olmayan o kâğıt parçasını bize "FAİZ" ile veriyor! Biz onun boş kağıdına önce alın terimizi yani emeğimizi veriyor, bir de faiz ödüyoruz! Yani bizden istediklerini "katmerli" olarak karşılıksız alıyor!
Böylece sömürü katmerleşerek ve katlanarak devam ediyor...
Ama karşı tarafın sömürüsüne bu da yetmiyor...
Sömürü başkalaşıp devam ediyor...
Durmadan karşılıksız kâğıt para çıkararak "ENFLASYON" yapıyor...
Cebimizdeki paraları çalıyor, sabah uyandığımızda cüzdanımız eksiliyor! .
O ise enflasyondan yararlanarak durmadan yeni paralar çıkardıkça çıkarıyor!
...
Başka bir şey daha yapıyor: Dolar çıkarmıyor, dolara kote edilmiş TL çıkartıyor; Türkiye yeni para basınca, ona karşılık olan doları Merkez Bankası'na koyuyor! Böylece biz sadece dolar kullanmış oluyoruz!
Sonra Türk Lirası'nı batırıyor, sıfırları attırıyor, yeni para ürettiriyor. O da dolara kote edilmiş olduğu için biz yeni parayı çıkardığımızda aslında doları çıkarmış oluyoruz! Bunu yapan hükümet, maliye bakanı veya sözde iktidar, bu yaptığını bize "ekonomik başarı" diye yutturuyor!
Yani; birileri karşılıksız kâğıt parçası para basıyor ve bizden karşılığını alıyor; emeğimizi alıyor/çalıyor, fahiş faiz alıyor, enflasyonla bizi soyuyor, ulusal paramızı IMF ile kendisine kote ettiriyor ve bizim çıkardığımız yeni TL'ler sadece ona hizmet ediyor.
Demek ki, doları kullandığımızda, Merkez Bankası dolar alıp sattığında, sömürülmeye devam ediyoruz demektir. Hep sömürüldük, hâlâ katmerli bir şekilde sömürülüyoruz... Son sekiz-on yılda da değişen bir şey yok; daha çok sömürülüyoruz...
Hem de katmerli bir şekilde sömürülüyoruz...