Tarih konusunda zerre miktarı mürekkep yalamış olanlar bilirler:
Tarihi bir olay hakkında en doğru yorumlara ulaşabilmek için; incelenen olayın geçtiği dönemin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı başta olmak üzere, olayın içinde yer alan kişilerin dînî inançlarının, örf, adet ve buna bağlı gelişen değer yargılarının ve olayın geçtiği coğrafyanın iklim yapısı … gibi değişkenlerin de dikkate alınması gerekmektedir.
Söz konusu olayla ilgili bütün bu değişkenler, önyargısız ve tarafsız bir şekilde harmanlanarak sonuca gidilmelidir.
Büyük bir çoğunluğumuzun düştüğü, tarihi, günümüz değer yargılarıyla anlamlandırmaya çalışma yanlışına düşülmemelidir.
Bir yol haritası, bir formül kitabı olan; hayatın kullanma kılavuzu, prospektüsü Kur’ an vahyini anlamaya çalışmada da yola, günümüz değer yargılarıyla çıkılmamalı, nüzûl döneminin ve Kur’ an’ da bahsedilen kıssaların geçtiği dönemlerin bütün değişkenleriyle enine boyuna çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu, hayatı anlama ve anlamlandırma konusunda olmazsa olmazlardandır.
Kur’ an’ ın vücud bulmuş şekli olarak tanımlayabileceğimiz efendimiz Hz. Muhammed’ in sünnetinin anlaşılmasında da yine bu yöntemler benimsenmelidir.
Aksi takdirde bir hidayet kaynağı olan Kur’ an ve efendimizin sünneti hakkında 180 derecelik yanlış anlaşılmalara maruz kalınabilir.
Konuyla ilgili olarak aklıma gelen ilk örneklerden biri kaşların alınmasıyla ilgili rivayet edilen hadistir.
Hadis aynen şöyle: "Allah şu kişilere lânet etsin: Kaş aldıranlara ve alanlara, dövme yapan ve yaptıranlara, güzellik için dişlerini seyreltenlere. (Buhari, 'Libas', 84; Müslim, 'Libas', 120)
Şimdi bu Hadis-i Şerif’ i; ötesine, berisine bakmadan, hangi olay üzerine ve şartlarda söylendiği üzerinde kafa yormadan, salt günümüz değer yargılarıyla anlamaya çalıştığımızda doğru bir şekilde anlamak mümkün olamayacaktır.
Hatta bir çok kişinin dinden soğumasına bile sebep olabilecektir.
Bu hadisin konumuzla ilgili kısmı olan kaş aldırmayla alâkalı bölümünü doğru anlamak için, o dönemde kimlerin, ne için kaşlarını aldırdığını bilmemiz gerekmektedir.
Hadiste lânetlenen kaş aldırma olayı; o dönemde bedenlerini satan kadınların yaptığı bir eylemdi. Bu tür kadınlar kaşlarını olduğu gibi alırlar ve yerine kalemle kaş yaparlardı. Onların kaşlarına bakan bu pislik yolunun müdavim müşterileri ise, bu kadınları kaşlarından tanırlardı.
İşte Allah Resûlü’ nün lanetlediği kaş aldırma olayının özü budur.
…
Bu örnek sonrasında yazıda anlatılmak istenenlerin anlaşıldığını umarak kendi tecrübelerimle edindiğim şu hakikatleri sıralayabilirim:
Alemlerin rabbinin yarattığı hiçbir şeyde zerre kadar yamuk olmadığı gibi, kitabı Kur’ an da zerre kadar yamuk yoktur.
Yine Efendimiz Nur Muhammed’ in sünnetinde de zerrece yamuk yoktur- ki o Allah’ ın bilgisi olmadan hiçbir şey söylemedi-
Ayetleri ve sahih hadisleri anlayamadığımızda, yanlış anladığımızda sorun Kur’ an’ da ya da sünnette değildir; sorun kesinlikle bizdedir. Eksik; kesinlikle bizdedir.
Bu bilinç ışığında bize düşen Kur’ an ve sünnetle hemhal olmaya çalışmaktır.