Son referandumla ülkeye bir rahatlama geldi ve bu rahatlama neredeyse her alanda kendini hissettiriyor. İnsanlar daha fazla çalışıp kazanmaya gayret ettikleri gibi daha fazla harcamaya da başladı, bu sayede piyasalar da canlandı.
Yine de karamsarlığını sürdürenler var.
Karamsar olanların hareket noktası, ülkenin var olan sosyal içerikli veya hukuka ilişkin sıkıntılarının anayasa değişikliğine rağmen ortadan kalkmaması... 12 Eylül (1980) askeri müdahalesiyle hesaplaşmayı mümkün kılan bir değişiklik yapıldı anayasada, halk da bunu onayladı; ancak hesaplaşmaya ilişkin herhangi bir gelişme görülmüyor.
Hrant Dink davasında yaşandığı gibi yol kazaları da oluyor. Taş atan çocuklara verilen cezaları hafifleten yeni yasanın ilk uygulamalarından biri Hrant Dink cinayeti oldu; cinayeti işleyenin eylemi sırasında yeni yasanın 'çocuk' saydığı yaşta bulunmasından hareketle dava başka bir mahkemeye aktarıldı.
Dahası da var: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bir dönemin karanlık sayfalarını işgal eden fâili meçhul cinayetlerin üzerindeki örtünün kaldırılması için CHP'liler tarafından Meclis'e sunulan yasa teklifi iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
PKK terör örgütüyle ilişki kurularak tutuklanmış aralarında bazı belediye başkanlarının da bulunduğu kişilerle ilgili KCK davası başladı, sanıkların Kürtçe savunma yapma talebi mahkeme heyetince kabul edilmedi. İlk tutuklandıklarında herkesi rahatsız eden kelepçe uygulamasından sanıklar hâlâ şikâyetçi...
'Kürt sorunu' diye bilinen konuda da fazla bir ilerleme görülmüyor. Bölgeden başlayarak bütün ülkeye rahatlama getirmiş 'eylemsizlik' kararının kaldırılması ve terörün yeniden başgöstermesi ihtimali herkesi ümitsizliğe sevk ediyor.
Basına yönelik davalar da her geçen gün artıyor ve dışarıdan bakıldığında Türkiye 'basın özgürlüğü' konusunda özürlü ülkeler listesinde en tepeleri zorlamaya başladı.
Eksiği olabilir, ama belli bir çevreyi karamsarlığa sürüklediğini düşündüğüm konu başlıklarında bir fazlam olduğunu sanmıyorum.
Ne oluyor?
Olan şu aslında: Ak Parti iktidarı, hükümet, ülkeyi dönüştürme çabasında çok hızlı giderken aldığı kararları uygulamaya geçirmede hızıyla mütenasip olmayan bir gevşeklik içerisinde; bu da kendisini yol kazalarına açık hale getiriyor. Bu arada hız yüzünden yapılmış hatalar da kendini şu günlerde daha fazla hissettirmeye başladı.
Hız yüzünden yapılmış hataların en göze batan iki örneğinden biri Hrant Dink davasındaki son gelişme, diğeri de basına açılan davalar... 'Taş atan çocuklar' ile ilgili çıkan yasanın Hrant Dink davasına da uygulanacağı nedense öngörülememiş; davaların etkiden uzak görülebilmesi için öngörülen tedbirin basına binlerce dava açılmasına yol açabileceği ise hiç düşünülmemiş...
Bazı konularda sergilediği hız ek sorunlar doğuran Ak Parti, 12 Eylül'le hesaplaşma ve fâili meçhul cinayetlerin üzerine gitme konusundaysa fazlaca yavaş; hiç değilse görüntü böyle. Oysa bu görüntüyü tersine döndürmek şart.
Galiba işe bir öncelikler listesi yaparak yeniden başlamak gerekiyor. Fâili meçhuller hakkında CHP'lilerin teklifi hoşa gitmediyse, Ak Parti kendisi daha ciddi bir tasarıyı Meclis'e sürsün. Yanlış uygulamalara sebep olan Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun ilgili maddeleri üzerinden yeniden geçilsin. 27 Mayıs sonrasında yaşanan olağanüstülüklerle hesaplaşmayı mümkün kılan uyum yasası çıkarılsın ve 'gerçek komisyonu' fazla gecikmeden kurulsun.