Bir önceki yazıyı şöyle bitirmiştik: “İşin aslı şudur: Bugün çağdaş batı değerleri dediğimiz 'kutsallar' insanları köleliğe razı etmiştir. Geçmişte toplumsal statü olan kölelik, günümüzde 'yasal' zemine terfi (!) etmiştir, o kadar… Milyonlarca köle karın tokluğuna (asgari ücret) oligarkların servetine servet katmaya devam etmektedir.”
İlkel zamanlarda insanlar inanç hayatlarında dokunabilecekleri türden yontma yöntemiyle ve kendi elleriyle yaptığı şeylere yer veriyordu. Şimdilerde bu denli ilkel, yani ilk haliyle puta tapıcılığın pek örneği yok doğrusu... Ama insanların hayatlarına yön veren ve fakat beş duyu ile hissedilemeyen 'değerler' var; insan aklının ürünü olduğu ileri sürülen... Allah'ın hayatındaki karşılığı da bu ‘değerlerin' izin verdiği ölçüde... Yani değişen tek şey; dokunulabilen 'kutsalların' ‘çağdaş değerler' adı altında beş duyunun kapsamı dışına çıkarılmış, hard olanın soft olanla, görünenin görünmeyenle değişmiş olması... Bunun adı kölelik değildir; kulluktur…
Ne midir bu değerler… Sözgelimi insan hakları, demokrasi, hukuk devleti, basın özgürlüğü, din özgürlüğü bunlardan bazıları... Kadın hakları, özgürlük, feminizm, pozitivizm, realizm de öyle… Oysa komünizm fevkalade tehlikeli olarak anlatılır(dı). İşin esasında her ikisi de aynı menzile götürür sizi... Komünizmin narkozsuz yaptığı işi kapitalizm narkozlu halletmektedir. Bir başka deyişle işini profesyonelce yürüttüğünden ensemizdeki nefesini, elindeki ipimizi farkedemiyoruz bile…
İnsan işte… Değerlerine düşman kimseye karşı mesafeli durur doğal olarak... Komunizm bu yüzden ayakta kalamadı. Ama kapitalizm ya da her neyse adı bugün gerçekte insanlık ve medeniyet düşmanı batının önümüze koyduğu değerler dizisi sizi kendi kutsalınızla ikna ediyor. FETÖ de böyle DAEŞ de… En kutsalını koyar önünüze... Sizi Kur'an’la, Allah'la aldatır bir başka deyişle... Oysa o da sizi aynı yere götürüyor.
Hadiseye bir başka açıdan bakarsak; asgari ücretle çalışan ve rızkını patronla ilişkilendiren bir kimse sadece bedenen köleleşmemiş, aynı zamanda inancını da kaybetmiştir. Buradaki inanç hem itikad anlamındaki inanç, hem de hayata dair inancıdır. ‘Rızkını patronla ilişkilendirmek…’ Ne demektir biliyor musunuz… Zira rızkı veren Allah’tır. Eğer ‘ben veriyorum senin ekmeğini (rızkını)…’ diyorsa bir patron ve siz de buna razı iseniz, bunun adı ruhun köleliği, yani kulluktur.
Kölelerin özelliği 'karın tokluğuna' çalışmaktır. Peki, asgari ücret nedir... Karın tokluğuna çalışmak değil mi... Yani hayatını asgari şartlarda idame ettirebilecek bir gelire layık görülmek... Statüsünü kıyaslayabilir mi sizce patronuyla… Hangi işte olursa olsun, kendi işinin patronu olan kimse en azından topluma yük olmaz. ‘Patron’a çalışarak da düşmanının değirmenine su taşımaz.
Zannetmeyin ki bu kölelik düzeni sadece kişiler düzeyinde... Bugün Afrika’daki açlık ya da Fransa’daki refahın kaynağı nedir sizce… Gerçekten sömürge düzeni bitti bu ülkeler bağımsız oldu ve de kaynaklarını kendileri mi yönetiyor. Belki küçük bir pay alıyorlardır. Türkiye’nin Afrika açılımına Fransa’nın tehdidi neden sizce… Ortak istemiyor çünkü… Durumun deşifre olmasını da…
Bizim açımızdan da durum yeterince iç acıcı değil… Zira kapitalist sermayedar da, bu ülkeyi ucuz işgücü gören de düşmandır. Şükür ki bu ezberler tartışılır hale geldi ve kendisine güvendiğinde neler yapabildiğini gördü. Ve millet olarak farkında bile olmadığı kölelik düzenini yıkma adına pozisyon aldı. Afrika’da da olacak inşallah… Kara kıtanın kaderi ak olacak…