Ortada vahim bir tablo var.. En fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda, yargı mekanizmamız tıkanmış bulunuyor.
Tıkanmanın da ötesinde tamamen kanserleşmiş bulunuyor.
Neden bu durumlara düştük? Neden olacak, uzun süren sorumluların ihmalleri üst üste yığıldı. Buna yetkililerin tecrübesizlikleri eklendi. Bazı adâlet organlarının, adâleti siyasallaştırması, işin üzerine tuz biber ekti.
Gâh, ciddi ithamlara muhatab olan sanıklar, bir formalite icabı beklenmedik şekilde serbest bırakıldılar. Gâh haklarında ciddi deliller bulunmayan kimseler, sessiz sedasız oldukları için, çok uzun süre cezâevinde kaldılar. Hükümsüz infazlara uğratıldılar.
Şayet, bu tıkanıklığın temeline inersek, milletimizin millî ve mânevî yapı ve karakterine uymayan hatta ters düşen Batıdan alınan kanunların, halkımıza dayatılmış olmasının, yıkıcı sonuçlar doğurduğunu görürüz.
Önce cumhuriyetimiz yeni kuruldu, henüz yeterince yetişkin hukukcumuz mevcud değildir, gerekçesiyle, İtalya'dan Ceza Kanunu, İsviçre'den Medenî Kanun, Fransa'dan Borçlar Kanunu, Almanya'dan Ticaret Kanunları alındı.
Sonradan bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi, başımıza bir Avrupa Birliği'ne girme fantazisi sarmalandı.
İşte bundan dolayı, şimdi ortada bir kör döğüşü yaşanıyor. Zinayı suç olmaktan çıkardılar, bir fuhuş patlaması başladı. İdamı suç olmaktan çıkardılar, cinayet patlaması başladı. Bırakınız, hasımlara karşı işlenen cinayetleri, artık bazı âile fertleri birbirini testere ile kesmeye başladı.
Mahkemeler adeta iş çokluğundan yıkılıyor. Cezaevleri tıklım tıklım kaynıyor, yeni tutukluları yatıracak yer bulunamıyor.
En önemli ve en büyük TARİHİ HATA ise bu idealist milletin zorla Batı'nın materyalist hayatına gitiftar olması için yapılmış olan ve yapılmak istenilen, Batı medeniyetinin tefessüh etmiş görüş ve inanışlarının ve hayat tarzçının kabul ettirilmesi konusunda inat ve ısrar gösterilmesidir.
Milletimize Çanakkale destanının yazdıran, her türlü maddî imkansızlıklar içerisinde, İstiklâl savaşını yaptıran, ruh ve iman, şehidleri şehid, gazileri gazi yapan ruh ve imandır. Bu ruh ve iman bizim medeniyetimizin en büyük kaynağı ve mesnedi olduğu halde, bizi birbirimize karşı yabancılaştıran ve ötekileştirilen, karakterimize ters düşen, Batı'nın materyalizme dayanan zihniyetinin bize kabul ettirilmeye çalışılmış olması işlerimizi daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
Bu kaos ortamından, ancak kendi millî ve manevi değerlerimize, yeniden sarılmak ve bu gaye ile YENİ BİR AHLAK REFORMU YAPMAK ile kurtulabiliriz.
Zira AHLÂK REFORMUNU gerçekleştirdiğimiz taktirde, kanunlara pek o kadar lüzum kalmaz. Ülkemiz, mahkemeleri işsiz, hapishaneleri bomboş bir SAADET ORTAMINA KAVUŞACAKTIR.