İnsanların çeşit çeşit kandil algısı var. Kandil denilince kimisi; insanları uyuşturmanın, onların toplumsal enerjilerini dine çevirerek köreltmeyi anlar. Kimisi; sonradan bidat olarak üretilmiş, manasız ve diğer günler gibi bir günken dini bir kisve giydirilmiş kültürel bidat anlar. Kimisi; yanlış bir söz söylerim de günaha girerim korkusuyla ne bu konuda ne de başka dini konularda herhangi bir tutumu ifade etmez. Kimisi; kandilleri fırsat bilip en çok neyi insanlarla paylaşmak istiyorlarsa bu günlerde onun sunumunu gerçekleştirir. Kimisi de her türlü gösterişten uzak bir dindarlık hissiyle imandan bir adım ilerideki saf “sevgi”yi arayarak “rahmet”e ermenin yollarını arar bu gecelerde.
Evet biliyoruz ki, İslam inancında Kadir gecesinden başka bir gecenin kutsallığı Kur’an’dan referanslı değildir. Kadir Gecesi'nin önemi de, Kur'an-ı Kerim'in bu gecede indirilmiş olmasındandır. Bunun yanında Cuma günü, Ramazan ayı ve iki bayram (Ramazan ve Kurban) da önemli günlerimizdir. Bunun dışında Mevlid, Miraç, Beraat, Kutlu Doğum Haftası gibi geceleri ve günleri kutlamayı biraz da Türk kültürü ve Türklerin islamı anlamalarından kaynaklanan güzel adetlerimiz olarak görmek lazım.
Öte yandan bu gecelerin İslam’dan doğrudan refaransı yok diye reddetmek de modern bir anlayış olamaz. Zira “Merhametlilerin en merhametlisi” tarafından insanlığın son ümidi olarak gönderilen Hz. Peygamber, birbirlerini sevme, birbirlerine merhamet ve şefkat göstererek bütünleşme konusunda “bir vücudun organlarından farksız olan” bir toplum oluşturmakla görevlendirilmiştir.
Bu vucutu oluşturma adına böylesi güzel toplumsal buluşma ve gelenekler elbette sağlıklı ve aksiyon içinde bir dini hayat için faydalıdır.
Bu düşüncelerim yetişkinler için, ya çocuklar kandilden ne anlarlar.
Kandil sabahı oğluma kandilin önemini hatırlatmak için bir soru sordum.
Oğlum biliyormusun bugün Mevlit kandili.
Oğlum gözüme biraz da anlamsızca bakarak;
İyide baba bu nasıl kandil, hani kimseler yok ortalıkta. Çocuklar hiç oynamak için ortaya çıkmıyor. Yemek yapılmıyor, hiç oyuncak yok. Ancak Amerika’da olsaydık şimdi herkes oynamaya gelirdi. Yemekler yapılırdı. Bir sürü oyuncaklar görürdük. Diye cevap verdi.
Anladım ki onun kandil ile ilgili dünyası, eğlence, yemek ve oyundu. Ancak maalesef ülkemizde böylesi bir kandil geleneği yok. Oysa Amerika ve Avrupa’da insanlarımız bu günleri birbirlerini görme, çocuklarını tanıştırma, sevindirme ve büyük bir kollektif şuur oluşturmak için başarıyla kullanıyorlar. Oysa ülkemizde, On asır öncesinin kandil kutlama alışkanlığı ve adeti aynen devam ediyor. Peki ne yapmalı ?
Çocukların da düşünüldüğü, dini kültürümüzü “tüketim”e dayalı bir kutlamaya indirgemeden, hem büyüklerin manevi haz duyacağı, gönüllerin rahmetin katmanlarıyla çoşacağı bir atmosfer hem de çocukların ve gençlerin bu geceye ilgi duyacakları bir manevi ortam hazırlanabilmeli. Yoksa çocuklar için bir mana ifade etmeyen geleneklerimizin ileride yaşama şansları çok zordur. Veya öyle insan tipleri ortaya çıkar ki; içinde yaşadıkları manevi iklimin kutsalları konusunda tutuk ve umursamaz olurlar.
Bu yıl ne tevafuktur ki “Valentine Day (Sevgililer günü)” Gerçek Sevgili'nin dünyayı onurlandırdığı bir tarihe denk geldi. O zaman biz de yazımızı Hz. Mevlânâ’nın gerçek sevgiyi anlattığı dizeleriyle bitirelim. "Bir gareze dayanan sevgi geçicidir, eğretidir; çürümüş, üzülmeye yüz tutmuş ipe benzer; ona yapışırsan kopuverir. Amma garezsiz, gerçek sevgi, Allah ipidir; asla kopmaz."
Not: Bütün büyüklerimin, dostlarımın ve okurlarımın Mevlit kandillerini kutluyorum. Umuyorum ki bu Mevlit Kandili Müslümanların ve ülkemizin dünyada yeniden güçlü doğuşuna vesile olsun.