"Kamu malını haksızca yiyen ateş yemiştir"
Bursa'dan bir takipçimiz, (M. MESTEN) bizim kamu malları ile ilgili hassasiyetimizin olduğunu bildiği için kamuoyunda 500'ün üstünde taltif alan polis ve şefleri ile ilgili olarak bize bunun caiz olup olmadığını sormuş. Okurumuzun facebook üstünden bize gönderdiği soru aynen şöyle:
*Hocam! şahsi işleri için vakıf arabasına binenleri cehenneme yolladın haklısın. Şu taltiflerle ilgili fetvalarını da bekler efkar-ı umumiye...
Cevap: Konuya yaşadığım bir olayı anlatmakla başlayayım. Malum Kaymakamlıklarda sosyal dayanışma vakfı vardır ki buralarda ciddi anlamda fakirlere dul ve yetimlere yardımlar yapılır. Müftü olarak biz de bu vakfın doğal üyeleriyiz. Birgün önümüze bir dosya geldi. Kaymakam kendi başına kudretli bir şahsın kardeşine vakıftan yardım yapmış. Olabilir adam fakirse ona da vakıftan yardım yaparız.
Ama adamın iki katlı evi var, geniş bir bahçesi var. Bir bakkaliye işletiyor. Kızını özel dershanede okutuyor. Bilmem kaç dekar arazisi var.
Kaymakam denen şahıs vakıf başkanı ya arkadaş bu adama vakıftan para çıkarıyor. Tabii ilçe Müftüsü sıfatıyla böyle bir cehennem evrakına ben imza atmadım. Benimle beraber, doktor ve belediye başkanı bir de mahalle muhtarı imzalamıyor. Diğer üyeler bize birşey olur deyip, kaymakamdan da çekindikleri için cehennemi satın alıp o ödeme evrakını imzaladılar.
Takip eden günlerde ben Cuma vaazında kamunun hukukunu çiğneyenlerin dulun yetimi hakkını yiyenlerin cenaze namazını Peygamberimiz kılmamıştır konulu bir sohbet yaptım. Bu tip kamu malını kendisine verilen idarecilik emanetini kötüye kullanarak yiyen ve yedirenlerin cehennemde yanacaklarını kürsümden söyledim.
Tabi ki konu olarak söyledim, herhangi bir isim filan vermeden harika bir sohbet yaptım.
Namazdan sonra kendisine illegal para transferi yapılan şahsın kudretli abisi odama gelip masamı yumruklayıp “böyle vaazlar yapmayacaksın” diye beni tehdit etti. Ben de haddini bilmesini, ben kürsümde ne konuşacağımı onun gibi cahillere sormayacağımı kendisine bildirdim hem kaymakamın hem de malum kudretli şahıs hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundum. Delil olarak o şahsa usülsüz para aktarıldığına dair belgeyi de savcıya verdim. Savcı takipsizlik verdi. Bize ne olduğu ile ilgili bilgi vermeyeceğim. Onu Ahirette ilgililerle görüşeceğiz. Netice-i kelam bu olay kamuoyunda duyulunca, benim gibi bu konularda hassas olan değerli büyüğümüz Milli Gazete Yazarı Mehmet Şevket EYGİ şunları kaleme almıştı.
** Cesur ve Vatansever Müftü**
Üzerinden altı ay geçmiş ama bazı haberler hiç eskimez. ….'nın …. ilçesi müftüsü Adnan Bıyık hoca Şubat ayında camide bir vaaz vermiş, özetle " Fakir fukaranın haklarını yiyen, yolsuzluk yapan insanları Yüce Yaradan Cehenneminde yakacak... Gulül yapanların cenaze namazlarını Hz. Peygamber kılmamıştır" demiş. Müftünün bu sözleri bazılarının hoşuna gitmemiş. Makamına gitmişler, masasını yumruklayıp, "Bir daha böyle konuşmayacaksın!" diye bağırıp tehdit etmişler.
Müftü de devlet bana halkı uyandırmam için maaş ödüyor, vazifemi yapacağım demiş.
Müftülerin ve din görevlilerinin temel vazifelerinden biri ahlaksızlıkla, yolsuzlukla, kokuşma ile, rüşvet, ihtilas ve ihtikâr ile, her türlü fuhşiyyat ile, israf ve lüks ile mücadele etmek, Müslüman halkı bu konularda bilgilendirmek, uyarmak ve aydınlatmaktır.
Müftüler, vâizler, imamlar bu vazifeyi yapmazlarsa vazifelerine ihanet etmiş olurlar.Din görevlileri devlet memurudur, binaenaleyh emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesini polis müdürü, savcı veya namuslu gazeteci gibi yapamaz. İsim vermeden, kimlik belirtmeden ahlaksızlığı ve ahlaksızları teşhir eder ve kınar.
Bu haber vesile oldu, bendeniz de bir kere daha tekrarlıyorum: Rüşvet alanlar ve verenler Cehennemliktir. Haram kazanç ve servet edinenlerin yeri Cenennem ateşidir. Harama helal diyenler kafir olur. Gayr-i meşru komisyon alanlar ahlaksızdır, suçludur. Devletin ve belediyelerin bütçelerini hortumlayanlar hırsızdır. Yardım paralarını zimmetlerine geçirenler hâindir, merduttur. Saçı bitmedik yetimlerin, fakir ve miskinlerin haklarını yiyenler alçaktır, şerefsizdir, namussuzdur, eşkıyadır.
(M. Şevket Eygi/Milli Gazete)
Konuya dönersek, ben dürüst olmam hasebiyle birçok maddi manevi acılar çektim. Hepsinin hakkı ahirette mahfuzdur. Söke söke alacağım. Kaymakam, o kudretli şahıs, olayı kapatan savcı, vakıftan fukaranın parasını alıp zıkkımlanan kudretli şahsın akrabası, beni dürüst olduğum için koruyacağı yerde taciz eden zevat, hepsi Arasat Meydanın önümde diz çökecekler ve yalvaracaklar. Bir mazlum olarak kafalarını ezmek için Rabbimden yetki isteyeceğim…Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır.Allah âdil-i mutlaktır.
Mevzuya dönecek olursak; , Beytül mal denilen devletin hazinesinin makam ve mevkilerinin emanet edildiği bizler (Devlet başkanı-bakan-mebus-daire başkanı -vali-kaymakam müftü-deftardar-Emniyet Müdürü vs.) Allahın bize kamunun hakkını korumak üzere verdiği bu yetkileri kötüye kullanıp beytül mali ( kamu mallarını ) zarara uğratırsak veya taltif ya da haksız harcirah olarak rant sağlarsak hepimiz cehenenmdeyiz.
Neden ? Çünkü işgal ettiğimiz mevkiler 70 milyonun hukukunun olduğu mevkilerdir. Örneğin; bir şahıs hiçbir iş yapmadan kağıt üstünde yapılmış gösterip harcırah veya taltif alırsa bu haramdır. Buradan kazanılan para ile beslenen çocuklar birer eşkıya namzedidir.
Nasıl bir memleket ki 25 senedir devlete çalışırım. 4 tane üniversite bitirdim, 2. 5 yıllık ihtisas yaptım, bir tane master yaptım, on binlerce vaaz-sohbet vesair din hizmetleri namına kamuya aktif yararlılıklar gösterdim.Şuan internet ortamında 1 milyonun üstünde vaaz-konferans-konser-makale- vs videolarım bulunmaktadır. Muhtelif kurs ve hizmet binaları inşa ve restorasyonunu yaptım. binlerce makaleye can verdim. binlerce meccanen kültür faaliyeti olan konserler tertip ettim.
Daha birkez bile devletten aldığım bir taltifim yokken bazı kamu personelinin 700 civarında taltif alması oldukça düşündürücü...
Kardeşim ! Zaloğlu Rüstem mi ki bu adamlar bu kadar ödüle mazhar olmuşlar onu da anlamış değilim.
Sonuç olarak, bir emek çekilmeden, uyduruk kağıt üstü manevralarla alınan paralar haramdır. Cehennemdir. Yeri gelmişken söylemek isterim; devletin yani kamuya ait araçları makam arabası adı altında özel işinde kullanan cehennem yiyicileri ciddi anlamda sinirimi bozmaktadırlar. Bu kamu araçlarını özel işlerinde kullananların Ahirette vaziyetleri berbattır. Onları ne namazı ne de orucu kurtaramaz.
Kamu hakkı yiyenin şehitliğini bile iptal eden bir din, yukarıda saydığım kamu hukukunu fütursuzca devşirenlerin akibetlerini varın siz tahayyül edin. Kurumunu söylemeyeyim bir çakal, devleti söğüşlemek için yıl boyu kendine denetim görevi yazıyor, yüzde doksanına da gitmiyor, ve buradan aldığı yolluklarla 3 tane dairesi vardı bu çakalın.
Bakınız ben 25 senedir hizmet veririm daha bir evim bile yok. Benim üçte birim kadar görev yapmamış şahısların gazetede okuduğumuza göre çokça dairesi ve arsası var imiş. Bir memur maaşı ile bunlar nasıl bu kadar daire sahibi olabilmişler anlamak mümkün değil. Ama şu unutulmasın ki hak etmeden kazanılan her kuruş haram yiyen eşhasın fitil fitil burunlarından getirilecektir...Büyük bir kısmı da dünyada zelil olacaktır.
Bu sözlerimiz, kamunun mallarını zimmetine geçiren tüm haramzadeleredir. Ayrım yapmaksızın kendilerine bir Arasat Müftüsü olarak bunları hatırlatmayı Kur’ani bir vazife addederim. Bu şekilde olan kimler varsa, derhal kamunun hakkı olan bu müktesebatı beytül mâle iade etsinler. Ve mülkün yegâne sahibi Ulu Allahtan af dilesinler. Tabi Rabbim bağışlarsa....
Nice makam araçlarını marketlerde veya hafta sonu pikniklerinde gördüm, bir sorumlu vatandaş, onurlu ve şuurlu bir Müslüman olarak hepsini ilgili yerlere bildirdim. Yetkililer haklarında işlem yapmayıp olayı kapatmışlarsa aynı hırsızlığa onlar da ortaktırlar.
Bu makam arabası rezaletini umarım büyüklerimiz sona erdirir. Dünyada ençok makam arabası olan ülkelerdenmişiz. Ne gerek varsa. Batılı ülkelerde birçok bürokrat, kamu çalışanı yetkili niceleri, bisikletlere binerken bizde en kıytırık müdürün altına bile audı-mercedes-toyota lüks arabaları veriliyorsa ben diyecek laf bulamıyorum. Satın hemşehrim bu araçları. Fabrika yapın....Ağır sanayiye yönelik üretimlerde kullanın bu paraları. Yazıktır günahtır, bu fakir milletin paralarını çarçur etmenin ne dinle ne imanla bir alakası olmadığı gibi hiçbir mantıki sebeple de bu durum izah olunamaz.
Ben de idareciyim hep kendi aracıma biniyorum. Ama nefis bir kez harama alışmışsa kan onu çekermiş.Adama tuvalete bile kamu aracı ile gidiyor.Pazar günü piknikte ailesiyle makam arabasıyla arz-ı endam ediyor. Yazıklar olsun. Zehrolsun. Bu tip haram yiyip hacda nasıl olsa kendimi bağışlatırım mantığında ve inanışında olan varsa avucunu yalasın. Çünkü Kâbe, kul hakkı yiyen mülevves insanların temizlendiği yer değildir. Kutsal topraklar, kul hakkı dışında pişmanlık duyan tüm günahkârların iltica merkezidir. Allah kendisine yönelen tevbekârların yönelişine icabet eder. Kamu hakkını peynir ekmek gibi yiyip sonra da tavaf ve arafat vakfesiyle kendini kandıranların suratlarına yaptıkları riyakâr davranışları bir paçavra gibi vuruluverir.
Allah postu deldirmeyen tüm mümin kardeşlerimi kamu malı yemekten muhafaza etsin.
Eğer inanan varsa işte konu ile ilgili bir ayet bir de hadis,
“Kim emanete hıyanet ederse (ganimet veya kamu malından aşırırsa), kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir” (Âl-i İmran-161)
“Kişi namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak Allah’ın huzuruna gelir. Bununla beraber öyle günahlarla gelir ki kimine sövmüş, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine de iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplar kendisinden alınarak hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri, ihlal ettiği kul haklarını ödemeye yetmezse, hak sahiplerinin günahlarından alınıp kendisinin günahlarına eklenir. Böylece sevapları gitmiş, günahları artmış, neticede iflas etmiş olarak cehenneme gönderilir.” (Müslim Birr)
Allahın sevgisi ve himayesi kanı helalle beslenen tüm güzel insanların üstüne olsun...
Adnan Zeki Bıyık-Garip Gurebânın Müftüsü