İhtiyacımız kalp kültürünedir.
Belki de her şeyden fazla… Her zamankinden daha acil!
Hava gibi, su gibi kalp kültürüne ihtiyacımız var.
Başkasına acıyabilen bir kültür bu!
Merhamet duyabilen, şefkatin kanat çırpışlarını içinde hissedebilen bir rikkat…
Dostunun gözüne korkusuz bakabilmektir kalp kültürü… O gözde gerektiğinde eriyebilmek aynı zamanda.
Garazsız ivazsız olabilmek! Onu anlamak mümkün olamasa bile bütünüyle bu çabanın içinde olabilmektir kalp kültürü!
Kalp kültürü, yüreklerin eşduyumudur. Empati yapabilme yeteneğine erişmektir.
Zira kalp kültürüne ne kadar uzak düşersek o kadar buz kesiyoruz. Donuyoruz.
Kırılıyoruz.
Suçluyoruz, suçlanıyoruz.
Kılıçlar kuşanıyoruz. Baltalar biliyoruz. Acımasızca dostları darağacında son sözünü bile dinlemeden sallandırıyoruz.
Açığa çıkarıyoruz, sırlamıyoruz.
Yaftalıyoruz, affedemiyoruz.
İstediğimiz yerde habbeyi kubbe yapıyoruz, dilediğimiz zaman kubbeyi habbe gösteriyoruz.
Sözü yerinden oynatıyoruz. Söylendiği maksada bakmaksızın anlamak istediğimiz yere çekiyor ve paralamaya başlıyoruz.
İşin vahim yanıysa bunun farkına varamıyoruz. Kim bilir belki de varmak istemiyoruz.
Kendi düşüncemizi, görüşümüzü hakikatin değişmezliğine eş tutuşumuz kalp kültürü coğrafyasının dışına düştüğümüzün bir belirtisidir.
…
Kalp kültüründen uzak düşenler daha çok aklına güvenenlerdir. Aklını gerçeğin merkezi ittihaz edenlerdir.
Bu kabulden hareket edildiğinde yürek duyumları, ahret kardeşliği, vatan ortaklığı, kültür dokusunda aynı nakış olmak gibi verilerin hiçbiri bir kıymet ifade etmemeye başlıyor.
Akıl kendi bulunduğu yeri tüm doğruların başlangıç noktası gördüğünden bunun dışında olanları karşı cephe, düşman mevzileri olarak tanımlamaktadır.
O zaman geriye ne kalmaktadır?
Taarruz!
Genellikle yaptığımız nedir şeklinde bir soruyu sorarsak vicdanımıza yine vereceğimiz cevap budur!
Taarruz!
…
Kalp kültüründe taarruz yoktur.
Kalp kültüründe imha düşünülmez.
Kalp kültüründe top yekün düşman algısı kabul edilmez.
Kalp kültüründe ayıp aranmaz, bulunsa da görülmez, sırlanır!
Kalp kültüründe bugün dost olan yarın düşman bellenmez.
Kalp kültüründe ötekileştirme davranışı onaylanmaz.
Kalp kültüründe küfür yoktur, gönül ışıtan cümleler revaçtadır.
…
Kalp kültüründe damgalamaya, etiketlemeye tenezzül edilmez. ‘Kamu âlem birdir bize’ irfanı vardır. Orada herkes ‘İyalullah’tır. Ayrı görmek şaşılık olarak değerlendirilir.
Kalp kültüründe kem sözler devre dışıdır, asla sarf edilemez. Duyulması halinde ise işleme alınmaz, buradan bir karşı söz üretilmez.
Kalp kültüründe slogan yoktur. Hakikatli sözler vardır. Gönülden dönüle yansır çoğu zaman, lîsana gelmez.
Kalp kültüründe sıkılı yumruk olmaz, başkası için niyaza açılmış eller vardır.
Kalp kültüründe kendini düşünme yoktur, başkası için ağlamak vardır.
Kalp kültüründe kendinde kalmak yoktur, kendinde ısrar etmek makbul değildir. Yekdiğeri esastır.
Kalp kültüründe yıkıcı eleştiri ‘düşkün’lüktür. Hakikat deminden dûr olmaktır. Savrulmaktır.
Kalp kültüründe öncelik ‘ben’ değildir, ‘sen’dir.
…
Ne vakit kalp kültüründen uzaklaştık, aramızda tefrika kol gezmeye başlamıştır.
Kuşkular sökün etmiştir. Şüpheler güveni geride bırakmıştır, itimat sadece bir kelime olarak kalmıştır.
Kalp kültüründen uzaklaşmak onulmaz dertlere gönüllü düşmek gibidir.
Diz dövmektir kalp kültüründen ırak kalmak.
Yürek parçalamaktır. Gayyalara yuvarlanmaktır.
Çaresiz bırakmaktır kendini. İlaçsız kalmaktır. Kapanmaz yaralar açmaktır.
Kalp kültüründen uzak kalmak dalından kopmaktır. Hedefsiz kalmaktır. Deli rüzgarların insafına kalmaktır.
…
Yetişir artık!
Toparlanma vaktidir.
Yeniden kalp kültürüne dönmek gerek.
Gayrısı olmaz.
Hiç olmaz.
Yakışık almaz!