Kadının iş hayatında yer almaya başladığı 1950’lerden bu yana çalışan kadın sayısı hızla artıyor. Özellikle kadın erkek eşitliği savı ile kadınlar çalışmaya teşvik ediliyor. Aynı zamanda dünyada ve ülkemizde ekonomik ve sosyal şartlar da kadını çalışmaya zorluyor. Kadının, evinde yeterince işi gücü varken, birde dışarı işinde çalışmasın, demeyi çok isterdim, kişisel tercihim de bu yönde. Lakin geldiğimiz bu noktada kadını çalışma yaşamının dışında tutmak imkânsız hale geldi. Kadının hiçbir güvencesi yok. Kadını mağdur edecek hareketler çokça olmaya başladı. Evlilikler pamuk ipliğine bağlı hale geldi. Çok basit bir sebeple aile kurumu dağılabiliyor, yirmi beş otuz yıllık evli adam, kadını kapının önüne koyuveriyor. Kadın bir başına sahipsiz ortada kalabiliyor. Bu olumsuz örnekleri gören kadın çalışmasın da ne yapsın?
Toplum da değişti. Öyle ki, çalışmayan kadınları yadırgar hale geldi. Hele hele tahsil yapmış kadınlara çalışmaları hususunda baskı yapılıyor. Çalışmayacaktınsa niye onca yıl okudun… Falanın kızına, karısına bak güzel güzel çalışıyor, şusu var, busu var… Bir maaşla geçim kolay mı, emekliliğin olsa fena mı olur, bir emekli maaşıyla nasıl yaşarsınız…
Erkeklerin önemli bir kısmı da, özellikle çalışan bayan ile evlenmek istiyor. Bu isteklerine hak veriyorum. Ne yapsın alacağı maaşla kirasını, faturasını ancak ödeyebileceğini görüyor ve başka yol bulamıyor! Hiç olmazsa birimizin maaşını kira, fatura vb. için harcar diğeriyle de diğer ihtiyaçlarımızı karşılar geçinip gideriz diye düşünüyor… Erkeklerin, evlenmek için tercihi, çalışan bayandan yana kullanmaları, genç bayanları çalışmaya teşvik ediyor…
Kadınların üstlenecekleri her işi erkekler kadar iyi yapabileceklerini, hatta bazen daha başarılı olacaklarını ben de düşünüyorum. Fiziki güç gerektiren işler hariç. Ama bir işte çalışan kadın, aynı zamanda ev kadını ve anne! Canım istemiyor yemek yapmıyorum, ütü yapmıyorum diyebilir mi? Çalışmayan kadınların bile akşama kadar canım çıkıyor, işim bitmiyor diye şikâyetçi oldukları ev işlerini yapacak, anne olarak görevlerini yerine getirecek! Çocuklarının yemeği, giyimi, dersleri, onlarla kaliteli zaman paylaşımı, zamanında uyutup kaldırma… Birde dışarıda çalışacak. Hele hele kadının tam zamanlı bir işte çalışması, kadının yükünün çok daha fazla artması anlamına geliyor. Gece çalışması, ağır ve tehlikeli işlerde çalışması canına okuyor. Buna rağmen çalışmayın evinizde oturun diyemiyorum. Çünkü sonlarının hayır mı şer mi olacağı şansa kalmış!
Kadını çalışma hayatının dışında tutmak artık olası değil (keşke olsa). Maalesef anne az bir para için dışarıda çalışırken, çocuğu saatlerce aile ortamından uzakta duygusal yönden yetersiz bir ortamda büyüyor. Çocuk ailede özenle titizlikle yetiştirilirse toplum için faydalı olur. Yediği önünde, yemediği arkasında deyip eğitilmeden sadece büyütülürse, topluma faydalı olması şöyle dursun, külfet olur. Bunu dikkate almak gerekir. Hiç olmazsa ilk üç yılı annelerin çocuklarını elleriyle büyütmeleri için yardım edilmeli. Her fırsatta en az üç çocuk sahibi olunmasını tavsiye eden başbakan, Çalışan kadına, çocuğu üç yaşını doldurana kadar ücretsiz değil, ücretli izin hakkı tanımalıdır. Çalışmayan kadına çocuğu üç yaşını doldurana kadar, çocuk bakım desteği sağlamalıdır. Devletin desteğini alan kadın, maddi kaygı taşımayacağı için çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeye yoğunlaşır.
Bekâr, çocuksuz kadınlar “uygun iş” olmak şartıyla çalışsınlar ama küçük çocuğu olan anneler çok çok mecbur olmadıkları takdirde çalışmayı düşünmeseler. Benim gönlüm, çocuğun kişiliğinin şekillendiği okul öncesi dönemde, çocukların anneden ayrı büyümesine razı değil.
Ya sizin?
Kadına dair…
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.