Kadın ve Annelik
İnsanların çoğunun yaradılışları itibariyle açlık, susuzluk, cinsellik ve zamanımıza bağlı olarak da tatminsizlik dürtüleri vardır.
Ancak kadınların, tüm insanlardan farklı olarak annelik dürtüsü vardır.
Annelik, Allah’ın kadınlara lütfettiği fevkalade bir duygu.
Düşünün ki bir kadın doğum yaparken her türlü acıyı çekiyor ama bebeğini kucağına aldığı zaman tüm acıları bir anda unutuyor.
Uzmanlar hem acı hem de sevginin bir arada olmanın açıklamasını şöyle açıklıyorlar; Doğum sırasında annenin beyni, sevgi hormonu denilen “oksitosin” salgılıyor. Bu hormon, bedensel ve ruhsal yapı üzerinde olumlu etki yapıyor. Rahim kaslarının ritmik bir şekilde büzülmesini ve sızıların dinmesini sağlıyor.
Annelik duygusu kız çocuklarının yapısında vardır. Bu duygu sonradan kazanılmış bir duygu değildir.
Biz erkekler silahlarla, misketlerle oynarken, top peşinde koşarken, karşı cinslerimizin elinde mutlaka bir oyuncak bebek vardır. Her kız çocuğu o oyuncak bebeği sahiplenmekte ve ona şefkatle yaklaşmaktadır.
Kız çocuğu biraz büyüdüğünde gerçek bir bebeğe mama verir ve onu bağrına basar. Hele bir de abla olursa ona kardeşinden öte bakmaya başlar.
Bir kadın gerçek anne olduğu zaman daha da farklılaşır o masum yavruya karşı.
Onun nefesini bile takip etmeye başlar.
Bebeği hasta olduğu zaman o da sanki hasta olur ve onun acısını yüreğinde hisseder.
Artık bir anne için gece nedir, gündüz nedir bilinmez.
Sadece bildiği evladıdır.
Analarımız bizi böyle büyütmedi mi ey dostlar?
Biz annemizin o şefkatli kollarında kendimizi güvende hissetmedik mi?
Onunla mutlu olup onunla yaşamanın tadına varmadık mı?
Analarımız bizim için birçok zevkten kendilerini alı koymadılar mı?
Hele ki şu aşağıdaki hikâye ne kadar da güzel anlatıyor anneliği?
Bir delikanlı bir kıza âşık olmuş. Ama kız sert mizaçlı, dediğim dedik, merhametten yoksun bir kızmış. Delikanlı pervane olmuş etrafında benimle evlen diye. En sonunda kız demiş ki; “Eğer annenin kalbini keser bana bir mendilin içinde getirirsen teklifini kabul ederim.” Çok düşünmüş delikanlı ama sonunda kararını vermiş annesinin kalbini kesmeye. Bir mendile koymuş annesinin kalbini ve koşa koşa sevdiği kıza giderken ayağı bir taşa çarpmış. Kendisi bir tarafta mendilden düşen kalp bir tarafta. O anda bir ses gelmiş yere düşen kanlı kalpten, “Ah evladım, canın acıdı mı?” diye.
...
Uzmanlar anne olmakla beraber kadınların ruhlarında ve karakterlerinde fark edilir değişiklikler olduğunu belirtiyorlar. Anne olmakla beraber kadınlar; çok kısa sürede karar vermeyi ve sabırlı olmayı da öğreniyorlar, artık evladı için farklı şeyler üretmenin telaşına düşüyorlar ve başarılı oluyorlar. Anne olmakla beraber kendi güçlerinden yararlanmaya başlıyorlar kadınlar. Anne olan kadın koşullara uymayı prensip ediniyor ve işlerin önem sırasını kavrıyor. Dedik ya kadınlar sabırlı olmayı öğreniyorlar diye. Onun için hemen öfkelenmemeye çalışıyorlar. Artık anne olan kadının kendine güveni artıyor. Çünkü ona güvenecek biri var, evladı. Evladını güvende hissettirmesi için öncelikle kendisinin güvenmesi gerekmez mi?
Bir kadın anne oldu mu en çok neyi anlıyor biliyor musunuz?
Kendi anne ve babanızın nelerle karşılaştıklarını.
İşte annelik böyle bir ulvi duyguyken günümüz kızlarının bazıları bunu geciktirmenin telaşı içindeler.
Eğer bilseler, anneliğin ulvi bir duygu ve birçok faydaları olduğunu hemen anne olmak için çaba sarfedeler. Eş beğenmeyen kızlarımız fazla detaya kaçmadan evlenmenin telaşına girip bir an önce anne olmak isterler.
Bir de evli olup da sosyal statüsünün bozulacağını, fiziğinin deforme olacağını düşünen kadınlarımız var ki, onlar büyük hata yaptıklarının farkına ancak anne olduktan sonra varacaklar.
Allah neden sadece kadına annelik dürtüsü vermiş.
Kadın, her şeyden önce annedir.
Çocuğunun eğitiminden sorumludur.
Anneler yetiştirmedi mi nice peygamberleri, nice sultanları, nice yazarları, nice bilim adamlarını..
Belki dünyada söz sahibi erkeklerdir ama perde arkasında her zaman bir kadın vardır. O kadın da annedir.
İslama göre de anne hakkı baba hakkından daha fazladır.
Bunu şu hadis-i şerif ne kadar da güzel ifade ediyor?
Peygamber Efendimiz "kime iyilik yapayım?" diye üç defa soran bir sahabeye, üç defasında da, "annene" cevabını verdikten sonra dördüncü soruda, babasına iyilik yapması gerektiğini söylemiştir. (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1).
Buradan da anlaşılacağı üzere babanın bir hakkına karşılık annenin üç hakkı vardır, evladı üzerinde.
İşte annelik böylesine ulvi bir duygudur ve dinimizde de hak ettiği yeri almıştır.
...
Kendilerine model olarak günümüz modernizmini, modasını, sosyal statüsünü (kariyerini) seçmiş olan kadınlarımız çok iyi düşünmelidirler.
Kariyer olsun, moda olsan bunlar geçici heveslerdir.
Ama annelik hiçbir zaman geçici bir heves değildir.
O Rabbimizden kadınlara verilmiş hususi bir makamdır.
Bu duygu olmasaydı hiç "cennet annelerinin ayağının altındadır" buyurulur muydu?
Genç kızlarımız ve evlenip de anne olmayı erteleyen genç kadınlarımız; ne duruyorsunuz anne olmak için?
Dünyevi çabalarınız kariyer, moda, popülist düşünceler olmasın. Dünyadaki tek önemli hedeflerinizden biri de anne olmak ve evladınızı en güzel yetiştirmek olmalı.
Dünyada en büyük mutluluk vesilelerinin başında annelik vardır.