Bir gün Aziz Peygamberimiz’e sahabesi sordu.
--Ey Allah’ın Elçisi Kıyamet ne zaman kopacak?
--Emanetler ehil olmayan kimselere teslim edilmeye başladığında kıyameti bekleyiniz.
Peygamberimzin bu uyarısı Kur’an’ın şu emrinden mülhemdi.
Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emrediyor.
(Nisa- 58)
Bu emrin ciddi anlamda çiğnendiğine, ahbap çavuş tertibiyle Kur’an’ın bu talimatına ihanet edilmesine dair yüzlerce, binlerce değil on binlerce örnek gösterebiliriz, bu talimat-ı ilahiyyeye uyulmadığından yapılan iş ve işlemlerin kötü akıbeti de maalesef tüm kamuyuz hızla inkıraza yani çöküşe götürmektedir.
Bu konuyu defalarca yazdığım için çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim, zaten din adamı veya yazar olarak eğer bir araştırma yapılsa bu torpil konusuna sanırım benim kadar değinen yoktur, ilk başlarda geleceğime inanıyorum. Peki sonuç ne?
Kardeşim benim görevim uyarmak, elimden gelen de bu.
Muhtelif yakınlarını torpille bir yerlere atattıranlar var ya elbet Allah’ın bu ayetini söylemek onların işlerine gelmeyebilir, ama Ahiret yurdunda kıvırtma yapılmayacağını bu ‘ademlere bir kez hatırlatıp ehliyetsiz-liyakatsiz şahıslarla ilgili hem güldürücü hem de düşündürücü iki olayla sizi baş başa bırakıyorum.
*****
Bir hırsız bir evi gözüne kestirir ve etrafı kolaçan ettikten sonra balkondan içeri girmeye karar verir, biraz tırmandıktan sonra balkonun korkuluğu kopar ve hırsız düşüp ayağını kırar, bunun üzerine Kadı Karakuş’a gider ve ‘kadı efendi, soymak için bir eve girecektim; ama balkon korkuluğu koptu ve düşüp bacağımı kırdım, ev sahibinden şikâyetçiyim.
Tamam, hırsızlık suç ama cezası balkondan düşüp ayak kırmak değil’ der. Kadı da ev sahibini çağırtır ve “Be adam, niçin balkonunun korkuluğunu sağlam yaptırmıyorsun? Sağlam yaptırsan bu adam düşüp bacağını kırmaz” der.
Ev sahibi “Aman efendim; korkuluğu marangoz yapmış, benim günahım ne” diye karşılık verir, bu defa marangozu çağırtır ve “Neden sağlam korkuluk yapmıyorsun” diye sorar.
Marangoz “Efendim, ben balkonun korkuluğunu çakarken yeşil başörtülü bir hanım yoldan geçiyordu, başörtüsü o kadar yeşile boyanmıştı ki gözüm ona daldı, çiviyi de boşa çakmış olacağım” der. Kadı Karakuşî emir verir “Hemen yeşil başörtülü kadını getirin” der. Neticede kadıncağızı getirirler.
Kadın tir tir titrer, Karakuşî’nin karşısında. “Benim suçum ne, boyasın diye boyacıya verdim, o boyadı” der kadın. Bu defa boyacı çağırtılır. Kadı Efendi boyacıya çıkışır “Başörtüleri göz alıcı renge boyuyorsun sonra marangoz çiviyi boşa çakıyor ve hırsız tırmanırken düşüp bacağını kırıyor”
Boyacı verecek cevap bulamayınca Kadı Karakuş hükmü verir:
“Asın bunu”
Biraz sonra cellât gelip der ki: “Kadı Efendi, bu boyacının boyu sehpaya uzun geldiği için onu asamıyorum’ der. Kadı Karakuş kafasını kaşır ve çözümü bulur: ‘
"Git kısa boylu bir boyacı bul ve onu as.
**************
"Adamın biri Müslüman mezarlığına ölü bir köpeği gömer...
Görenler onu, zamanın kadısına şikâyet ederler.
Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.
Adam:
-Doğrudur, öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim, der.
Kadı:
-Sen bizim aklımızla alay mı ediyorsun? diye çıkışır.
Adam:
-Hayır efendim, aynı zamanda kadıya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti.
Bunu duyan kadı:
-Rahmetli köpeğin ölümü bizi fazlasıyla üzdü, der.
İnsanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.
Kadı onlara der ki:
-Bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, Ashab-ı Kehf köpeği Kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim.
**********
Dünyaya fatih olmaz zulüm ile rezâlet
Yeryüzünün faitihi adâlettir adâlet.
Büyük hükümdar Fatih Sultan Mehmet’e ait şu vecize ile yazımızı bitirelim.
"Kadıyı satın aldığın gün, adâlet ölür.
Adâleti öldürdüğün gün, devlet de ölür."
Hayırlı, bereketli Ramazanlar.