İnsanların düşünceleri öylesine bulanmış ki, kabir azabı var mı yok mu? sorusu kafaları kurcalar olmuş. Ruhlar ve gönüller adeta darma duman olmuş. Ruhun varoluş sebebinden uzaklaşmasının bir sebebidir bu aslında. Bu, hayatını idrak etmeden yaşayan ruhların serzenişleridir.
Insan ölüm ve ötesi hakkında da kafa yorar. Yorması da iyidir çoğu zaman. Ama bu kafa yormalar insanı faaliyete geçirmiyorsa, bu kafa yormalar insana ağır gelir. Ölüm ve ötesi için hiç hazırlığı olmayanın, „Kabir de azap var mı yok mu?“ sorusu kendisine ne kazandırabilir ki?
Allah korkusu insanı O´nun sevmediği şeylerden uzaklaştırmalı. O´nun sevdiği şeylere de yakınlaştırmalı. Bu düşüncede hayat süren bir insan, kabir ve ahirete sağlam itikat eder, fakat bu konuda çok fazla kafa yormaz.
İnsanoğlu Allah´ın rızasını ve cenneti hak etmek için dünyaya imtihan için gönderilmiştir. İmtihanını anlının akıyla geçenler, önce Allah´ın rızasına daha sonra O´nun mükafatı olan Cennetine girmeye hak kazanacaklar.
Allah´ın rızasını elde etmeden, cennete yol gitmez!.
Öyleyse bizim hedefimiz ilk önce Rıza-i İlahi olsun.
Yaptığımız iyi şeyleri, uzak durduğumuz kötü şeyleri, cennet ve cehennem için yaparsak eğer, bunun bir anlamı kalır mı?
Kuran ve Sünnet kabir azabının var olduğunu ispat ediyor ise ve buna biz, „Yok öyle birşey“ diyorsak eğer, bu çok sakıncalı olur.
Kuran- İ Kerim´i kaynak olarak bilen bir Müslüman, hadisleride kendisine kaynak olarak görmeli. Sahih hadis, Kuran´dan sonra ikinci temel kaynağımızdır.
O halde Kuran´da yazmıyor deyip bazı şeyleri terk etmek veya inanmamak, ne kadar akıllıca olabilir ki?
Kabir azabı hakkında sahih hadisler vardır, onlarda şunlardır:
Hz. Peygamber (s.a.ş) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.ş) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabin hafifletilmesi umulur." (Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26) buyurmuşlardır.
Bir başka Hadis-İ Şerif:
"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26).
Kabrimiz cennet bahçesi olsun inşAllah…
Vesselam
pinarkibar@hotmail.com
https://twitter.com/i/connect