Hafta sonu İzmir 3. Kitap Günleri’ne SELÇUKYA Kültür Sanat Derneği Yazarları olarak katılmak nasip oldu. Başkanımız Fatma Şeref Polat tarafından belirlenen dokuz şair-yazar, kısa adı İZYAKO olan İzmirli Yazarlar standında misafir edildik.
Tek kelimeyle “Muhteşemdi” diye özetleyebileceğim dolu dolu masal gibi iki gün geçirdik. Evet, kitap günlerine bir gün katılmış olsak da yol uzun olunca cumartesi sabah erkenden yola çıktık. İki araba yol boyunca hem fiziksel hem duyuşsal olarak birbirinden hiç ayrılmadı. Her birimiz farklı karakterde de olsak bizi birleştiren büyük bir güç vardı: “Edebiyat”
Hatta “Bu uzun yolculuğun sonunda karakterler de birbiriyle hemhal olursa, olaylara bakış açılarımız ve tepkilerimiz değişirse hiç şaşırmam,” diye düşüncelerimi söze döktüğüm de olmadı değil.
Yolda takip edenler de edilenler kadar mutluydu. Arada haberleşmek için telefonla iletişim kurduğumuzda “Serçeden kartala, öndeki arabayı takip edin!” diye başlayan cümlelerim dönüş yolculuğunda Yakup Çak Hocamızın “Serçe büyüdü, güvercin oldu, takipteyiz,” esprisiyle zirve yaptı.
İZYAKO Başkanı Sayın Serkan Esen, Yazar Burhanettin Senli ve ekibi bizleri öyle güler yüz ve ilgiyle karşıladılar ki tarifi imkânsız. Başkanımız Avukat Fatma Şeref Polat Hanımın gönderdiği bir buket eflatun gül stanttakilerin yüzlerine ayrıca bir aidiyet duygusu kazandırırken Selçukyalı yazarlar Tayyar YILDIRIM, Kazım Öztürk, Salih Sedat Ersöz, Hasan Uktem, Yakup Çak, Sevil Köse, Saliha Değirmenci Yavaş, Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Hocalarımızla kocaman bir aile olmanın mutluluğunu gönülden hissettik. İlk gün İzmir'in bilinen yerlerini hatırlamak amaçlı kısa bir tur attık, deniz havası soluduk. O da lazım...
Çayımız, yemeklerimiz hem yolculukta hem stantta hem bizi misafir eden kız ve erkek yurdunda hep hazırdı. İlim yayma cemiyeti yurdunda Erzurum’da kalmıştım ve “insanlar bu kadar iyi olabilir mi?” sorusunu o zaman da sormuştum kendime. Çayın, güler yüzün, ikramların, pasta böreklerin arkası kesilmeyince “Biz yarın kaçta burada olalım?” diye sordum. Eh, ne demişler, “deli düğüne gitmiş burası bizim evden rahat.” Yemeklerden arta kalan vakitlerde kitap imzaladık, şiirler okuduk, yeni dostlar edindik. Siz haydi denildiğinde sokakta şiir okudunuz mu ya da dinlediniz mi? Selçukyalı şair yazarlar olarak biz okuduk, dinledik. Hatta “Mutsuz Köy” isimli Zeytin’i anlatan masalımı hem yurtta kahvaltı yaparken hem de şiirden önce stant önünde Sevil Hanımı kıramadığım için anlattım.
İnsan başka şehre gidince üşür ya… Biz hiç üşümedik. Dostluklar ısıttı bizi.
Yazar arkadaşlarımızın arkadaşları, akrabaları, tanıdıkları, öğrencileri… Ayrıca rektörler, Belediye Başkanı, Konya televizyon kanalı temsilcisi…. 43 Numaralı standın önü daima heyecanlı, neşeli ve mutlu insanlarla doluydu. Selçukya’nın İzmir’e geldiği belli oldu.
Bu arada on yedi yıldır köşe yazarı olmaktan gurur duyduğum habername.com sitemizin editörü sevgili Berkay Kardeşimin ve Seyyah Salim adıyla bildiğimiz yazar arkadaşım Salim Yılmaz öğretmenimin ziyareti beni sevindirdi. Hem İzmir’de olduklarını bilmediğimden dolayı tevafuka şaşırmış hem de ilk kez yüz yüze tanışmaktan mutluluğum gözlerime yansımıştı. Berkay’ın genç yaşındaki başarılarıyla birlikte üniversiteye başlamış olmasını, Salim Hocamın kırk ülkeyi gezen biri olarak anılarını dinlemek beni mutlu etti.
Sevil Köse Hanımın anaç tavrı, Tayyar Yıldırım’ın güzel türküleri, Saliha Değirmenci Yavaş Hanımın kısık ses tonu ile yaptığı navigasyon ve muavinliği, bizim arabaya renk getirirken araba korkumu unutturacak bir yolculuk geçirdiğimi de ifade etmeliyim. Tabi bu iki günde yapılan muhabbetler sadece neşeli muhabbetler değildi. Birbirimizi tanırken benim arama korkumun, Hüseyin Muşmal hocamın ceket sevdasının, Hasan Uktem’in bu kadar güzel yazmasının sebebinin, Sevil Köse hanımın bazen fevri olan hazır cevaplarının, Tayyar Yıldırım’ın sabrının ve disiplinin, Saliha Değirmenci Yavaş’ın büyüyen çocuklara karşı şefkatinin nedenlerini de öğrenmiş, tabiri caizse denizin diplerine inmiş olduk. Diğer arabada ise Sayın Salih Sedat Ersöz hocamız, Prof. Doktor Hüseyin Muşmal Hocamız, “Dişi kuştan bir tüy düşse üstüme, bu cana tonlarca yük hükmündedir,” mısralarıyla Abdurrahim Karakoç Konya şubesi olarak gördüğümüz Hasan Uktem şairimiz, Yardımseverliği ile bize insanlık dersi veren, çalışkanlığı ve kalemi ile gönüllerde taht kuran Yakup Çak hocamızdan bahsetmek de görevimdir.
Dönüşte birkaç gün kendimize gelemedik, tatlı yorgunluklar diyerek geçtik; Selçukya’nın üstünde nazar mı var nedir, hepimiz hastalandık. Çok yedik çok… Hele Turgutlu’da bizleri lokantasında ağırlayan Hasan Uktem şairimizin Konya Araplar Mahallesinden arkadaşı gönlü güzel Ali Osman Bey’in lokantasında tıka basa yemesek iyi olacaktı. Gamalı Köftecisi dizaynı, yemekleri, tatlıları, servisleri ve el üstünde tutmaları ile ayrı bir yer edindi gönüllerde.
Velhasıl…
İnsan başka şehre gidince üşür ya, biz hiç üşümedik… Dostlar, kitaplar, şiirler ısıttı bizi.
Emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyoruz, birlikte nice kitaplara, kitap günlerine…