Son bir ay içerisinde bir yakınımın sağlık problemi sebebiyle tekrar tekrar hastaneye gittim.
Sağlıkla ilgili merkezlere gittiğimizde hastaneler ve doktorlar için yaptığımız duayı hatırlarım hep;”Allah kimseyi buralara düşürmesin, yokluklarını da vermesin!”
Nüfusumuz hızla artarken üretimimiz ve istihdam alanlarımız aynı ölçüde büyümüyor. Gelir dağılımında toplum katmanları arasında ciddi uçurumlar var.
Böyle bir ülkede bazı alanlarda iyileşmelerin hızlı yürüdüğünü görüp sevinsek bile genel durumumuzun, “bileşik kaplar kanunu” gereği aynı süratle yüz güldürür hale gelmediği aşikâr.
Her şeye rağmen sevinmemizi gerektiren güzel örnekler var çevremizde.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hastamızın doğrudan ilgili olduğu Doç. Dr. Bahadır Güllüoğlu ile birlikte diğer doktorları, sağlık görevlilerini ve personelin genel tavrını gözlemleme fırsatı buldum.
Girişteki ismini bilmediğim danışma görevlisi hastaneye gelen herkese içtenlikle yol gösteriyor, yardımcı oluyordu.
İnancımız, kültürümüz bizlere, “İşlerin güzel yapılması”nı emrediyor.
Bir işi güzel yapan insanlarla karşılaşmışsak o güzelliğin zikredilmesinin bir görev olduğunu düşünenlerdenim.
İyi insanların, güzel işlerin artması ve daha huzurlu bir toplum için insana değer veren nadir şahsiyetlerin kadri bilinmeli, onlara teşekkür etmekte cimrilik yapılmamalı.
Dr. Güllüoğlu’nun kimlerden olduğunu, memleketini, ailesini, onu yetiştiren hocaları, arkadaş çevresini ve yetiştiği muhiti bilmiyorum. Ama hastamız ve biz yakınları, diğer hastalar ve yakınları ondan nasıl nezih bir muamele gördüler onu biliyorum. O sebepten, Güllüoğlu’nun yetişmesinde emeği, katkısı olan herkesi yürekten tebrik ediyorum. O’na ve ekip arkadaşlarına da teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
Güllüoğlu güler yüzlü bir insan. Odasından çıkan hasta ve hasta yakınlarının neredeyse hepsinin yüzü gülüyordu. Hepsi samimi bir ilgi, dikkat ve candan tebessümle karşılanıyor çünkü. Tıp tahsili görmediği halde hasta ve yakınlarının problemi doğru anlaması için yeteri kadar net ve anlaşılır ifadelerle bilgilendirme yapıldığına şahit oldum.
Odasından çıkan iki yaşlı hanım, yüzlerinde kocaman gülücüklerle dışarıda bekleyenlere, “Merak etmeyin, emin ellerdesiniz!” diyordu.
Ameliyat sonrası dikişlerini aldırmış 60 yaşlarındaki bir hanım, yanında akrabaları ile birlikte Dr. Güllüoğlu’nun yanından çıktı. Bekleyenlerden daha önce tanıştığı birkaç kişiye, aşı sonrası arkadaşlarını teselli eden bir ilkokul öğrencisi edasıyla, “Hiç acımadı” diyordu.
Hastamızı ve yakınları olarak bizleri bilgilendirirken doktorun sadece yönünü değil gönlünü de bize dönerek yaptığı etkileyici izahlar sırasında çok duygulandım. İçimden, “Allah senin gibi doktorlarımızın sayısını artırsın” diye dua ettim.
Hastanede işimizi tamamlayıp çıktık. Yolda hasta yakınımın, hepimizin duyacağı şekilde, “Doktor ne kadar iyi insan. Allah böylelerin sayılarını artırsın!” dediğini duydum.
Bir camiayı tek başına bir insanın bile insanların gönlünde nasıl yüceltebileceğine dair güzel bir örnek Dr. Güllüoğlu.
Tam tersi örnekler için hafızamızı yoklasak, epeyce isim ve hikâye bulmakta zorlanmayız.
Deniz Feneri Derneği ülkemizde ve dünyamızın dört bir yanında Dr. Güllüoğlu’nın taşıdığı insana hizmet anlayışı ve herkese eşit tebessüm, eşit ilgi prensibiyle çalıştı.
Bu yazıyı hazırlarken Deniz Feneri’nin kayıtlarından son üç ayda ve son 10 ayda gerçekleştirilen yardımların rakamları talep ettim.
Deniz Feneri, 01.01.2009-24.10.2009 tarihleri arasında 24.500 aileden 103.000 kişiye yardım etmiş.
01.08.2009-24.10.2009 tarihleri arasında ise 7.173 aileden 35.024 kişiye yardım ulaştırılmış.
Bizler, çölde susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe kuyudan su çekip içirdiği için manen kurtulmuş bir insanın hikâyesini dinleyerek büyüdük.
Bir kediye tekme attığı için helak olmuş bir insanın ibretlik öyküsünü okuduk kaynak kitaplarımızdan.
Her canı aziz bilmenin ve canlara hizmet etmenin mübarekliği öğretildi bizlere.
Ocak 2009 tarihinden Ekim 24 Ekim 2009’a kadar bile 103 bin insana hizmet götürmüş, onların duasını almış, yüzlerini güldürmüş bir dernek üzerine bilgi sahibi olmadan sadece dedikodu ve yalan haberlerden yola çıkarak konuşmak isteyenlerin, önce ellerini vicdanlarına koymalarını öneriyorum. Aksi takdirde, yardım almış milyonlarca gönlü kırık insanın âhlarının Deniz Feneri’ni karalama kampanyalarına fütursuzca destek verenlere erişeceğinden zerrece şüphem yoktur.
Bir yardım kuruluşunun iftiralarla yıpratılması bu kadar kolay olmamalı.
11 yıldan beri yardım ve hizmet götürülen milyonlarca insanı bir yana koyalım, Deniz Feneri'nin en yaralı zamanında bile yardım götürdüğü 103.000 insanın bir değeri, hatırı olmalı.
Onlara ulaştırılan bağışları yapan hayırseverlerin, yardımların ulaşmasında emek ve vakit desteği veren gönüllülerin bir kıymeti olmalı.
Deniz Feneri ya da başka bir yardım kuruluşuna destek vermek suretiyle, iyilik hareketlerine bir tuğla koyan, bir kuruş ekleyen, iyiliğin yaşaması için bir adım atan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Ben, Doç. Dr. Bahadır Güllüoğlu’nun örnek hekimliğini anmak ve anlatmaktan geri duramadığım gibi, bizim vicdanlı insanlarımız da Deniz Feneri’nin milyonlarca insana götürdüğü iyiliklerin bir değerinin, hatırının olması gerektiğini unutmazlar diye ümid ediyorum.
İyiler ve iyilikler değerleri bilinirse yaşar.
gumuslale@gmail.com