Söylediklerimiz kadar sükûtumuzla da bir şey söyleriz.
Değerimiz tercihlerimizle ortaya çıkar.
Yediğimiz, içtiğimiz mamulleri, markaları seçtiğimiz gibi arkadaşlarımızı da, dostlarımızı da seçeriz.
Dostların seçimi başlayınca hemen sona ermeyen uzun bir maraton koşusu gibidir.
Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik iddiası büyük bir iddiadır. Her iddia sahibinden iddiasını ispat istendiği gibi “sevgi” iddiasının sahibine de çok iş düşer.
2009 yerel seçimleri öncesinde bir televizyon için yapılan sokak röportajında vatandaşlardan birisi, “Görevdeki başkana tekrar oy vereceğim. O düğünümüzde, cenazemizde yanımızda bir başkan. Şehrimize hizmet getirme konusunda da yeteri kadar çaba sarf ediyor. Daha ne beklenir ki, bir belediye başkanından” diyordu.
Deniz Feneri Derneği’nin 10. Olağan Genel Kurulu’nda “zor bir dönemden geçiyoruz” denildi ve davete icabet ederek salonda yerini alan dost kuruluş temsilcilerine teşekkür edildi.
Deniz Feneri haberleri bazı okuyucuları usandırmış olmalı. Haksız da sayılmaz bu vatandaşlarımız.
Bu konunun her gündeme gelişinde , “Yine mi Deniz Feneri” diyenlerin, Deniz Feneri’nin genel kurul toplantısında söz alarak kısa bir konuşma yapan genel kurul üyesi ve dernek gönüllüsü Orhan Kılıç’ın, Düzce’de dul bir hanımın yardımların kesilmesi sonrasında yaşadıklarına ilişkin anlattığı hikâyeyi kendisinden dinlemelerini çok isterdim.
Daha önce iki üç defa dinlediğim ve her defasında beni çok sarsan bu gerçek hikâyeyi buraya yazmayı da isterdim ancak buna gücüm yetmez, kelimelerim kifayetsiz kalır.
Biz detaylarına giremeyeceğimiz Düzce’deki hikâyenin bütün Türkiye’de binlerce benzerinin olduğunu acı ile tahmin etmekle yetinelim.
Deniz Feneri’nin son üç yılda üç defa detaylı denetimlerden geçtiğini, sonuçların her hangi bir suç isnadını gerektirmeyecek kadar temiz olduğunu hatırlayalım.
Deniz Feneri hakkında açılmış bir dava olmadığını dernek yetkilileri her fırsatta haykırıyorlar.
Yapılan Genel Kurul Toplantısı ile ilgili detayları paylaşmakta yarar görüyorum.
Deniz Feneri Derneği 10. Olağan Genel Kurulu, geçtiğimiz Cumartesi günü Derneğin Zeytinburnu’ndaki Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Genel Kurula, Deniz Feneri Genel Kurul Üyeleri, sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan geniş bir yelpazeden ziyaretçiler katıldı. TGTV Başkanı Av. Necati Ceylan, Sakarya Eski Milletvekili ve Aktivist Dr. Süleyman Gündüz, İGİAD Başkanı Şükrü Alkan, Müsiad Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Köse, Hayat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ahmet Özdemir, Yeryüzü Doktorları Başkan Yardımcısı Dr. Kerem Kınık, İnsan ve Medeniyet Hareketi Başkanı İkram Soltan, İnsan ve Medeniyet Hareketi Başkan Yardımcısı Raif Nas, iHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay, Hüdai Vakfı Halkla ilişkiler Sorumlusu Medet Bala, Senabil Hizmet ve Kültür Vakfı temsilcisi de katılımcılar arasındaydı.
Genel Kurul toplantısı Genel Başkan Av. Mehmet Cengiz’in açılış konuşması ile başladı. Cengiz konuşmasında geleceğe yönelik projelerini anlattı.
Hukuk, medya, iş dünyası, hanımlar ve gençlik ile ilgili alanlarda yeni çalışma gruplarıyla Deniz Feneri’ni güçlendireceklerini anlatan Cengiz, Deniz Feneri’ni daha geniş kitlelere açacaklarını belirtti.
Konuşmasının önemli bir bölümünü Deniz Feneri’nin maruz kaldığı linç girişimine ayıran Cengiz, uzun süredir Deniz Feneri’nin siyasi hesaplaşmalara alet edilerek insanların yardım duygularının istismar edildiğini, yapılan iftira kampanyaları ile toplumda kasıtlı olarak güvensizlik ortamı oluşturulduğunu, Türkiye’de yükselen sivil örgütlenmenin önünün kesilmek istendiğini vurguladı.
Genel kurulu Divan Başkanı olarak yöneten Av. Rıza Saka, Deniz Feneri ailesi olarak öncelikle genel kurul üyeleri başta olmak üzere, bağışçılar ve gönüllülerle birlikte daha sıkı bir dayanışma içinde olmanın gerekliliğine vurgu yaparak, Deniz Feneri’nin kuruluşundan bugüne kadar katkı sağlayan herkese teşekkür etti.
Gündemin okunması ve Deniz Feneri’nin 11 yılının anlatıldığı sunumun ardından TGTV Başkanı Av. Necati Ceylan yaptığı konuşmada “Deniz Feneri’ne yapılan iftiralar tamamen kurumun yok olması içindir. 28 Şubat sürecinde yaşananların bir paraleli bugün Deniz Feneri için uygulanmaktadır. Her şeye rağmen insani yardım örgütü olarak yapılması gereken pek çok şeyi Deniz Feneri’nin yaptığını gördük” dedi.
Sakarya eski Milletvekili Süleyman Gündüz, 500 yıllık vakıf medeniyetinin öneminden bahsederek başladığı konuşmasını “Bu milleti yok olmaktan kurtaran imdat diyen herkesin yardımına koşmasıdır, vakıf medeniyeti olmasıdır. Deniz Feneri’nin yaptığı iyiliğe aracılıktır. Yurtdışında yaptığı yardım faaliyetlerini bizzat müşahede ettim. Türkiye’de Deniz Feneri davasında kurumsal bir linç yürütüldüğü açıkça görülmekte ” diyerek sürdürdü.
İGİAD Başkanı Şükrü Alkan konuşmasında Deniz Feneri’nin işadamları ve iş dünyası dernekleriyle yakın irtibata geçmiş olmasını olumlu bulduklarını, sivil kuruluşların bu sayede ortak projelerde birleşebilecekleri gibi, daha sıkı bir dayanışma içerisinde olmalarını önemsediklerini belirtti.
MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Köse yaptığı konuşmada Deniz Feneri’nin yaşadığı sıkıntılı süreci Müsiad’ın 28 Şubat sürecinde aynı şekilde yaşadığını, Deniz Feneri’ne yapılan haksız taarruzlar karşısında her zaman mağdur durumda olan Deniz Feneri’nin destekçisi olacaklarını, endişe edilecek bir şey olmadığını, Deniz Feneri’nin bu süreçten kazanımlarla çıkacağına inandığını ifade etti.
Genel Kurul’da başta Deniz Feneri’ne bugüne kadar genel başkan olarak hizmet etmiş Uğur Arslan, Av. Yusuf Atalay ve Engin Yılmaz olmak üzere bugüne kadar Deniz Feneri Yönetim Kurulu’nda yer almış, Turgut Durmuş, Hamza Elmas, Mevlüt Koca, Osman Acun, Nurullah Bayhan, Hamit Kunt ve Halit Volkan Cengiz’e de teşekkür plaketi sunuldu. Plaket töreninde söz alan eski yöneticiler, Deniz Feneri’nde görev yaptıkları döneme ilişkin duygusal konuşmalar yaparak yeni yönetime başarı dileklerini ilettiler ve yeni yönetime her zaman destek olacaklarını ifade ettiler.
Deniz Feneri ile hangi siyasi görüş sahiplerinin uğraştıklarını, hangi zihniyet sahiplerinin bu hayır kurumunu ortadan kaldırmaya kararlı yayınlar yaptıklarını hatırlamakta yarar var.
Partiler CHP, SHP, İşçi Partisi ve son olarak da -inanmakta zorlananlar çıksa bile- MHP, DP ve Türkiye Partisi.
Doğan Medya Grubunun bütün yayın organları, Cumhuriyet Gazetesi, Evrensel, Birgün, -inanmakta yine zorlansanız da- Yeniçağ Gazetesi, Ortadoğu Gazetesi.
Bu listeler uzatılabilir, özetle böyle.
İyi günde kötü günde hayra hizmet eden kurumların ve dostlarımızın yanında olmaya, yanlış tarafta yer almış ve kendi kalesine gol attığının farkında olmayan “dost”ları da uyarmaya ihtiyaç var.