Arap ülkeleri için söylenen bir söz vardır, "İttifak etmemek üzere ittifak etmişler" şeklinde. Elbette bu söz her şart ve durum için geçerli değildir. Çok nadir de olsa bazen içten gelerek bazen de şartlar mecbur ettiği için ortak noktada buluştukları olsa da dediğim gibi bu hal esas değil, esas olan ittifak etmemektir. Bu ittifak edemeyişin çeşitli sebepleri olabilir. Ancak, ittifak edemeyişte Arap ülkelerinin bazı liderlerinin sürekli olarak liderlik yarışı içinde olmaları önemli rol oynar.
Derdim Arap ülkelerini anlatmak değil. Yazı için bilgisayarın başına geçerken konu olarak anayasa değişikliği tartışmalarını belirlemiştim. İstesek de istemesek de bu tartışmaları daha uzun süre izlemek zorundayız. Çünkü siyasiler bizi buna mecbur ediyor. Bu arada dünkü yazımda da dikkat çekmeye çalıştığım ülkenin çok önemli diğer koruları gündemimizde yer bulamayacak. Galiba tek yaptığımız iş de sonuç alınamayan tartışmalar. Tartışmaları şöyle bir gözden geçirince iki zıt kutbun laf yarışının medyayı kapladığını görüyorsunuz. Ortaya çıkan görüntü ise kesinlikle uzlaşma ve uyuşma niyeti olmayan CHP ve onunla aynı çizgide yürümeyi siyasetinin temeli haline getirmiş MHP bir tarafta, öbür tarafta iktidar ve iktidarın hazırladığı anayasa değişikliği ve bu değişikliğe bazı şartlar ileri sürerek de olsa destek veren muhalefet partileri var. Gelişmeler biraz daha yakından ele alındığında ve incelendiğinde görünen o ki özellikle CHP kendisi ile uyumlu ve barışık mıdır bilinmez ama kendi dışından gelen her teklife karşı çıkmayı, onların ak dediğine kara demeyi esas kabul etmiş görünüyor. Böyle olunca da CHP muhalefeti ile olayların tartışılması ve müzakere edilmesinden yapıcı bir katkı beklemek mümkün görünmüyor. İktidar partisinin CHP ve MHP ile bir takım uzlaşma arayışları ile vakit geçirmesinin ne anlamı var diye bir soru akla gelebilir. İlk bakışta bu tür bir soru akla uygun gibi gelse de sistem gereği, bazen de siyaset icabı sonuç alınamayacağı bilinmesine rağmen gerçekten bir uzlaşma ümidi varmış gibi parti sözcülerinin birbirlerinin kapısını çalmaları, görüşmelerin ardından tebessüm ederek medyanın karşısına çıkmaları ve açıklamalar yapmaları oyunun vazgeçilmez unsurları olarak ortaya çıkıyor. Halbuki yapılması düşünülen anayasa değişikliği konusunda her parti kendince katkı sağlamaya çalışsa, yanlış bulduğu hususları, nasıl olması gerektiğini de ortaya koyması gerekmez mi?
Halbuki günlerden beri özelikle CHP ve MHP'nin tek yaptıkları şey değişikliği başarısız kılmak. Bunun için taktik üzerine taktik geliştirmek. Karşı kampanya öylesine gözü kapalı yürütülüyor ki darbecilerin oluşturduğu Meclis'in anayasa yapabileceğini buna karşılık halkın seçtiklerinin oluşturduğu Meclis'in yapamayacağını bile ileri sürebiliyorlar. Bu savunma ile hem kendilerini hem de demokratik sistemi inkar edebiliyor, halkın iradesini yok sayabiliyorlar. Kamplaşma maalesef böyle bir noktaya gelmiş, tartışmalarda bu şartlar altında sürdürülüyor. Getirilen değişikliğin yanlış olduğunu ileri sürüyorlar ama doğrusunu hazırlayıp hem iktidar sözcülerine hem de millete sunmayı nedense düşünmüyorlar. Sadece bir takım yuvarlak laflar ediyorlar. Yargı bağımsızlığı zedelenecek, iktidarın güdümsüne girecekmiş.
Diyebiliriz ki bugüne kadar ki görüşmelerde gördüğümüz husus, işi sulandırmadan samimi olarak yanlış bulduklarını ve bunun doğrusunun nasıl olması gerektiğini ortaya koyan tek kişi Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş olmuştur. Şahsen anayasanın madde madde oylanmasının çeşitli sakıncaları olduğunu, pratik olanın toptan oylanması gerektiğini düşünüyor olmama karşılık Saadet Partisi Genel Başkanı Kurtulmuş'un paket halinde oylanmasının yanlış olacağını ileri sürmesi, maddelerin ayrı olarak oylanmasını teklif etmesi bunun için hazırlatılmış örnek bir oy pusulası ile nasıl yapılabileceğini de göstermiştir. Hatta anayasada ne gibi değişiklerin yapılması gerektiğini de bir bütün olarak iktidar partisi sözcülerine ziyaret sırasında sunmuştur. İyi niyetli yapıcı bir tavır sergilemiştir. Buna karşılık diğer partiler paketi görmeden, oturup görüşmeye bile gerek duymadan kapılarının kapalı olduğunu söylemişlerdir. Kısacası ülkemizde siyasette bazı partilerin tek noktada uzlaştıklarını, bunun da uzlaşmamak üzere anlaştıklarını gösterdiğini ortaya koymuştur.