Çalışanlar harcanabilir kaynaklardır. Unvanınız, makamınız, ne olursa olsun günah keçisi ilan edilebilirsiniz. Rasyonelleştirilme, ya da tatlı dille uyumlulaştırma, yani çalışanların çoğu kovulacaktır anlamına gelir. Bu söz, ortakların, yatırımcıların kulağına hoş gelir. Bayat bir gerçekte olsa, genel müdürün ya da yönetim kurulu başkanının güvenebileceği bir yanlıştır, ama bir doğrudur. Şirketlerin testere danışmanları vardır. Yani çalışanların sayısını azaltmak için dışarıdan getirilen uzmanlardır. Aslında görünüşte ustalık ve yetenek sahibi olmayan ama zirveye çok rahatlıkla ve kolayca çıkan kimseleri görmüş ve duymuşsunuzdur. Bu tür insanları, aslında, başarıyı hak eden, çoktan yükselmeyi bekleyen, ona layık olan diğer pek çok insanı ezip geçtiklerini görmüşsünüzdür. İş dünyasında çok rastlanılan bir durumdur. Bu dünyada hiç bir şey hakkında fikirleri olmayan insanlar vardır. Bir şey bilmeyen bir şey unutmaz. Başarının ne demek olduğunu, başarınca da mutluluğun ne olduğunu bilmezler. Zira, hiçbir zaman övülmeye değer bir şey yapamamışlardır, başarmamışlardır. Bir yerlere gelebilmek için, birilerinin sırtına basmaları gerekir. İşin ters tarafı da akılları gereği bu yükselmeyi hak ettiklerine kendilerini inandırmalarıdır. Karşılarındakileri inandıramasalar da, kendilerini kandırmaya ısrarla devam ederler. Bu yeteneksiz kimseler bunu nasıl becerebiliyorlar? Hiç düşündünüz mü? Bu deneyimi nasıl çabuk kazanabilmişler? Yakın dövüş ve işini korumaya alma, şirketler dünyasında hayatta kalmanız için tek yoldur. “Ya öldür ya da öl” deyişi, “ya başkalarının kariyerini mahvet, ya da başkaları senin kariyerini mahvedecek” şeklini alır.
Bütün hayali ve duygusal zırvalıkları unutun. Kendinizi inandırmayın ve kandırmayın. Onlar markalı giyinirler, sizler idare edeni tercih edeceksiniz. Onlar Rolex’i tercih ederler, sizler Timex’e razı olacaksınız. Onlar Porsche kullanırlar, sizler, belediye ve metrobüs duraklarında toplu taşımaya binebilmeniz için sıkıntıya katlanacaksınız. Onlar deniz kıyısında, ya da yüksek dağ eteklerinde villalarda otururlarken, sizler önünüzdeki ayın sonunda kiranızı nasıl ödeyeceğinizi düşüneceksiniz. Onlar yıllık izinlerine çıkarlarken iki aylık birden alabilecekler, sizler eğer verirlerse avansa razı olacaksınız. Onlar kışları kayak merkezlerinde karın tadını çıkarırlarken, sizler oturduğunuz yerde karın zevkini yaşayacaksınız. Onlar şirketin organize ettiği hizmet içi eğitim seminerlerine gezmek ve saunalarda, buhar odalarında, havuzlarda zevk-i sefa yaparlarken, sizler akşamın mesai bitiminde evinize gitmeyi düşüneceksiniz. Seminer sizin ne haddinize ki! Nasıl kandırıldığınızı mı öğrenmek istiyorsunuz? Sizi nasıl kandırabileceklerinin semineridir. Bugüne kadar organize edilen hizmet içi eğitim seminerlerinde verilen seminerler, çalışan alt düzey personele yönelik olmuştur. Üst düzey personele seminer adı altıda tatil fırsatları tanınmıştır. Alt düzey çalışanlarının, neler ve nasıl çalışması gerektiğini söylerlerken, üst düzey çalışanlarının alt düzey çalışanlarına karşı nasıl davranmaları gerektiğini, haklarının neler olduğunu söylemezler. Sizler evlerinizde ancak çaylarınızı ve suyunuzu yudumlayabilirken, onlar uçağın business clas kısmında şampanya çekerler. Bütün bunlar size tamamen yozlaşma gibi gelebilir. Ama gerçek budur. “Çalışanlar keman teli gibidir; en başarılı performanslarını, sıkıca gerdirildiklerinde gösterirler.”
Ortalama bir şirketin parasını nereye harcadığına bakalım, sonra da çalışanın haklarıyla karşılaştıralım. Maaşlar ve yan ödemeler %40; İnternet ücreti %20; Kişisel telefon görüşmeleri %15; Tüm diğer işlem giderleri %10; Personelin aşırdığı ofis kırtasiyesi %5; Personel molaları için kahve ve bisküvi %5; Bina giderleri için %5; Yönetimin tuhaf uygulamalarından dolayı fazladan bir %20 danışmanlara harcanır. Bu zekice bir plan kabul edilir. Pek çok şirketin en büyük gideri maaşlar ve yan ödemelerdir. Bir de onlara bakalım: Patronun maaşı %20 Patronun arabası %5; Patronun aldığı yan ödemeler %15; Patronun harcamaları %40; Diğer tüm çalışanların maaşlarının toplamı %10; Tüm çalışanların aldığı yan ödemelerin toplamı %10; Okullarda okutulan iktisat (ekonomi-kısma) dersleri, kaynakların oluşumunu ve dağılımını inceler. Tabloya baktığımızda patronların mevcut şirket kaynaklarının fazlasını kendilerine ayırdığını ve ya ayırmak için çaba gösterdiklerini görmekteyiz. Siz soramazsınız, ama size sorulur. Bir patron veya idareci düşünün, personelin maaş, sgk, ikramiye, tazminat (taban-orta-tavan kademeleri vardır) vs. hesapları iki dudağı arasındadır. Personelin maaşının tam beş-yedi katı maaş alan bir idareci, sizce adil, merhametli, vicdanlı hakkaniyetli olabilir mi? “Her patron, meslektaşları tarafından çok sevilmeleri için, çalışanlarının yardımcı olmalarını ister.”“ Patronlar ve üst düzey yöneticiler için hızlı karar verilmeyecek tek zaman, çalışanın performans, maaş ve yan ödemeler için yapılacak değerlendirme toplantılarıyla ilgili olduğu zamandır.” Şunu unutmayın: Küçük kaz için iyi olan şey, büyük kaz için de iyi olmak durumunda değildir. Yani patronunuza uygulanan standartlarla sizi değerlendirilmeyi beklemeyin. Mesela, patronunuzla aranızdaki farkı şöyle anlayabilirsiniz: Siz fazla zaman harcadığınızda, yavaşsınızdır, patronunuz fazla zaman harcadığında sistemli ve titizdir. Siz iş arkadaşınızla sohbet ettiğinizde, ofiste dedikodu yapıyorsunuzdur, patronunuz iş arkadaşıyla sohbet ettiğinde, yürüyen işleri konuşuyordur. Siz masanızda uyuya kaldığınızda tembellik ediyorsunuzdur, patronunuz masasında uyuya kaldığında şekerleme yapıyordur. Siz önemli bir toplantı kaçırdığınızda dikkatsizliğinizdendir, patronunuz önemli toplantıyı kaçırdığında, başkasının ona bu toplantıyı hatırlatmamış olmasındandır. Siz çok konuştuğunuzda gevezesinizdir, ayıp olmuyor mu olur. Patronunuz çok konuştuğunda halkla ilişkiler uzmanı, bir iletişim ustası olur. Siz bir şeyi yapmadığınızda tembelsinizdir, patronunuz bir şeyi yapmadığında çok meşguldür. Siz ofis partisinden kendinizi komik duruma soktuğunuzda şımarık ve soytarısınızdır, patronunuz ofis partisinde kendisini komik soktuğunda karizmatiktir. Siz hata yaptığınızda ahmaksınız, patronunuz hata yaptığında o da insandır. Siz söylenmeden bir şey yaptığınızda yetkinizi aşıyorsunuz, patronunuz söylenmeden bir şey yaptığında inisiyatif kullanıyordur. Bütün bunlardan sonra hala patronlarla aynı olduğunuzu düşünmüyorsunuzdur eminim. “Patronlar verimliliğin arttırılmasından bahsettiklerinde, her zaman başkalarını kastederler.”
Sizden kendinizi yalnızca iş yaşamına odaklanmanız beklenir. Sosyal hayatınızın önemi yoktur. Çünkü işiniz olmazsa çevreniz, sosyal hayatınız da olmaz. Patronunuz için önemli olan şey, her şeyi işinize feda etmenizdir. Sizi ne kadar önemsediğini söylerse söylesin, aslında önemsemez. “Çalışma, yapacak daha iyi bir şeyi olmayan insanların sığınağıdır.”
Meslektaşlarınızla samimi ve arkadaş canlısı olmanız çokça tavsiye edilir, ancak mesafenizi koruyarak. İşteki arkadaşlarınız ailenizin bir parçası değildir. Onlar, her koşulda ve hangi nedenle olursa olsun, güvenilecek insanlar değildir. Başka türlü düşüncelere sakın kapılmayın. İşte gelişen arkadaşlıklardan kuşkulanın. Sizi desteklemesi için işte bel bağladığınız arkadaşlar, eğer kendi amaçlarına uyuyorsa, bir anda sizin aleyhinize dönebilirler. Bunun nedeni paranın, iktidarın ve makamın, en iyi iş arkadaşlarına büyük hasarlar verebilmesidir. Bir koltuk varsa, sizin oraya oturmanız için, hiçbir arkadaşınız bir adım geri çekileceğini mi zannediyorsunuz? “Dürüst yüzler gördüm, genellikle yalancılara aittiler.” İngiliz oyun yazarı ve romancı Somerset Maugham şöyle der: “İnsanlara her zaman ilgi duydum, ancak hiçbir zaman onlardan hoşlanmadım.” Meslektaşlarınız, departmanlarınızda, servisinizin ilgi odağı olmanızdan, herkes tarafından sevilmenizden memnun olmayacaklardır. Sizi yürekten tebrik edebilir, samimiyetlerini gösterebilirler. Hatta iş çıkışı ikram ve çay muhabbetine davet edebilirler. Ama sizden nefrete varan duyguyu beslemektedirler. Bunun nedeni, onları geçmiş olmanız, geride ve gölgede bırakmanızdır. Çıta farkı oluşturmanız, sizden nefretin celbine sebep olacaktır. Aslında onlar gerçekten öyledirler. Bu yüzden sizi küçümserler. Oluşturulan kolektif oluşum, sizi devirmek olacaktır. Siz ne yaparsınız bu durum karşısında! Kendinizi onlardan daha iyi olarak göstermeye kalkıştığınız için onların dostluğuna ve arkadaşlığına layık olmadığınızı göstermiş oluyorsunuz. “Sırtınız sıvazlandıktan hemen sonra kıçınıza tekmeyi yersiniz.”
Çok şey bilmenizin yanında çenenizi kapalı tutmuş olsanız bile muhtemelen çok şey söylemişsinizdir! olur. Bütün fikirlerinizi içtenlikle paylaşmanız yanlıştır. Meslektaşlarınızla uzun uzun laflamanız doğru değildir. Bildiğiniz her şey, biliniyorsa, bildiğinizin kıymeti yoktur, orada çalışmaya devam etmenizin de esprisi yoktur. Her zaman bir şeyleri saklı tutun. Akıllı kafanın ağzı kapalıdır. Öğretmenin isyankar öğrencisine söylediği sözü hatırlayalım: “Sana senin bildiğin her şeyi öğretmiş olabilirim; ancak benim bildiğim her şeyi öğretmedim.” Yaşantımızın temel taşıdır bu sözdür. Sükut, hayatta kalma stratejimizin kaçınılmaz bir parçasıdır. Her söylediğin doğru olsun, ama her doğruyu söylemek doğru değildir. ÖLDÜRÜRKEN KEYİF VEREN TEK SİLAH İLTİFATTIR. E-mail:naimozguner81@gmail.com