İsveç'te sözde soykırım anıtına onay çıktı...

Atila ALTUNTAŞ

Türkiye’nin yarım asırdır bütün dünyada milyonlarca “gurbetçisi” var. Uzun yıllar içinde, büyük değişimler yaşanırken, aralarında holding kuranlarda oldu. Farklı alanlarda başarıları öyküleri ile geleceğe örnek gösterilenler de oldu. Gerçekte onların öyküsü ekonomik olduğu kadar, sosyal, kültürel analizleri de gerektiriyor.

Bir çok ülkede, Türkiye'den göçün 50. Yıl etkinlikleri icra edilirken, tek başarısızlığımız yaşadığımız ülkelerde diğer göçmenlere nadiren siyasette çok etkisiz kalmamız. Zira zaman zaman da bunun eksikliğini hissetmiyor da değiliz...

Hafta içinde İsveç'te yaşadığım talihsiz bir olay, siyasette ne kadar geri kaldığımızı gözler önüne serdi. Stockholm'ün en büyük ilçesi Botkyrka'da, sözde Ermeni ve Süryani soykırımı anıtı dikilmesine izin çıktı.

Stockholm'de yaşayan Süryani derneklerinin çatı kuruluşu 'Seyfo Komitesi'nin talebi üzerine Botkyrka Belediyesi'nde yapılan oylamada 54 belediye meclis üyesi, ''evet'' derken, sadece 5 üye ''hayır'' oyu kullandı.

Meclis kararı, sözde soykırım anıtının özel bir mülke dikilmesine izin veriyor.

Süryani derneklerinin çatı kuruluşu 'Seyfo Komitesi' Başkanı Fehmi Behramo tarafından hazırlanan tasarı, Belediye Meclis üyeleri tarafından 3 ay önce görüşülmek üzere kabul edildi. Bu 3 aylık süreç içinde siyasetçileri adeta abluka altına alan 'Seyfo Komitesi, değişik partilerden içeri de bulunan 15 kadar Süryani asıllı Belediye Meclis üyesiyle, hemen hemen bütün partileri ikna ettiği gözlendi. 

Görüşmeleri titizlikle baştan sona takip ettim. Özellikle Süryani olmadığı halde bazı Türkiye karşıtlarının Seyfo Komitesine sağladıkları lojistik destekte gözümden kaçmadı. 

Yeşiller partisinden Türkiye kökenli Belediye Meclis üyeleri Bayram Uludağ ve Deniz Bulduk bütün baskılara rağmen yiğitçe çıktılar ''hayır'' oyu kullandılar. Ellerinden gelenin fazlasını yapan 2 genç siyasetçimiz, maalesef karşı tarafın sayısal üstünlüğü karşısında etkisiz kaldı.

Eskiden en önemli sorunumuz üniversitede okuyan gençlerimizin oranı yüzde 2-3'lerde olmasıydı. Şimdilerde bu oran yüzde 50'yi buldu. Önümüzde ki dönemlerde bu oran aratarak devam edeceğini düşünürsek, yeni hedefimizin siyaset arenasını kazandıracağımız gençler olmalı...

Sonuç olarak şunu belirtmeliyim ki, Avrupa ülkelerinde siyasettin çözmeyeceği sorun yok gibi. Siyaset, devletin idaresini belirlemek, eğitimin felsefi temellerini ortaya koymak, sosyal politikalar oluşturmak, ülkenin felsefi kabullerini yeni kuşaklara aktarmak, , güç dengesini kurmak, sosyal bağları güçlendirmek gibi düşünülürse, oldukça geniş bir konu olduğu söylenebilir...

Tarihçilere, akademisyenlere, bilim adamlarına bırakılacak alanları bile politikacılar belirlemeye başladıysa, bu dev arenayı boş bırakmamak gerektiğinin altını çizmek lazım. SHAKESPEARE'ın ''Koca selleri meydana getirenler, küçük dereciklerdir.'' Sözünü hatırlatırken, Avrupa'da yaşayan gençlerimizi yaşadığı ülkelerde siyasete girmeye davet ediyorum...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.