Malumunuz birkaç gün evvel İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif’in ebedi hayata göz açmasının 79. seney-i devriyesiydi.
Aziz milletimizin son 10-20 yıllık vetirede kendisinden neşet ettiği ecdadına, yani hüviyeti asliyesine dönmeye başlamasıyla beraber, kadirşinas olma hasleti hissedilir bir şekilde artmaya başlamış bulunmaktadır. Bunu değerli şairimiz Akif’e ve diğer kıymetli münevverlerimize verilen ehemmiyetten anlamamız mümkün.
Akif’in şairliği tartışılabilir; lâkin mevzu bahis İstiklal Marşı olunca orada milletimizin kahır ekseriyeti, bu şiirin fevkalbeşer bir üslup ve hissiyatla yazıldığı hususunda hemfikirdir. Mazlum ve bir o kadar da azamette hudutları zorlayan haşmetli bir milletin, tarih sahnesindeki mevcudiyetini koruması için vücuda getirdiği o eşsiz direnişi muhteva eden bu şiir, mana ve hissiyattaki füruhat(ayrıntı) ve kelimelerin birbirleriyle müthiş bir surette ahenkle raks etmesi gibi hususiyetleriyle muazzam bir eserdir. Eğer diğerlerine şiir diyecekseniz İstiklâl Marşı'na başka bir isim bulunması lazım gelir. Bir münevverimizin deyişi ile İstiklal Marşı, “tek taşı bile yerinden oynatılmayacak muhkem, harikulâde bir ses, söz ve mana mimarîsi” ne sahiptir.
Şiirde kullanılan harikulade üslup, muhtevadaki derunilik, retorikteki ustalık, şiirin kendi içindeki eşsiz insicamı gibi hususiyetler, bu şiirin en bariz hususiyetleri olarak göze çarpıyor olsa da, şiir ilk bakışta görülemeyecek başka hususiyetleri de sahiptir. Mısraların hece sayısının birbirleriyle aynı olması, hece sayılarının toplanıldığı vakit peygamber efendimizin doğumu olan 571 sayısına tekabül etmesi ve şiirde kullanılan harfler toplanıldığı vakit İstanbul’un fethedilme yılı olan 1453’e ulaşılması, bahsini ettiğim zımni hususiyetlerdendir.
Lakin ne yazık ki eşi menendi olmayan ve harikulade bir destansı şiir olan İstiklâl Marşı'na layık görülen beste, tam bir fecaattir. Allahaşkına söyleyin, böyle muazzam bir esere, bu beste reva mıdır? Bu ninni tıkırtısından farksız olan bu zevksiz ve basit beste, hangi estetikten yoksun bir sanat anlayışı tarafından kabul edildi? Sanki bir millete ulviliğini ve mazisini hatırlatmasına mani olmak için taammüden notalanmış! Sanki şiirin azametine gölge düşürmek için kasten notalanmış! Sanki milyar dolarlık bir arabanın anahtarı bir çocuğa teslim edilmiş ve o ve çocuk ilk kavşakta kaza yaparak arabanın pertini çıkartmış! Evet, nasıl bir “milli marştır ki” okurken uykusu geliyor insanın! Çocuklarımızı gece uyutmak için bizleri ninni ezberleme zahmetinden kurtarıyor adeta! Kapımızın önüne geldiğini haber veren seyyar dondurmacının melodisi bile beni daha çok heyecanlandırıyor inanın! Bu bestenin alelacele değişmesi gerekiyor! Yeni nesil elhamdülillah pek bir mahir, iki günde size müthiş bir beste yapıp çıkarlar karşınıza…
Bu beste tarih boyunca kendi kabuğunda dışarı çıkmamış uyuşuk Çinlilere revadır. Biz cengi, hareketi sevdiğimizden üç kıtada fütuhatta bulunmuş bir milletiz. Bize ayaklarımızı yere vura vura, göğsümüzü gere gere haykıracağımız bir beste gerek. Bu beste, benliğimize, özümüze velhasıl kelam kendimize küfür manasına gelir.
Hepinizi Bosna Hersek ve Irak milli marşlarını dinlemeye davet ediyorum. Bilhassa Bosna'nınkini behemehâl dinleyiniz lütfen! Müthiş!