Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ bir konuştu, pir konuştu: Kendisinden 'malum gazete' diye söz ettiği Taraf, dokuz sütuna manşetini pabuç gibi harflerle iki sözcüğe ayırmıştı dün: 'Malum General'... "Meclis'i bıraksın, dağa çıksınlar" tavsiyesinde bulunduğu BDP milletvekilleri kendisine 'istifa' tavsiyesinde bulundular. İktidar partisinin sözcüsü, "Hakemlik ona düşmez" dedi siper tartışmasıyla ilgili sözleri için...
Hukukçular kendisinin Ergenekon sürecinde yargılanan subaylarla ilgili sözlerini 'yargıya müdahale' olarak gördü. Org. Başbuğ'un şimdiki görevine gelişinin ilk günlerinde yaptığı konuşma ile tartışmaya yol açan son mülâkatı arasındaki çelişkilere dikkat çeken de oldu medyada, iki yıl içerisinde verdiği beyanatlarındaki tutarsızlıkları hatırlatan da...
Bütün bunlara bakıp, "İşte bunu yapmayacaktın Paşam" demekten kendimi alamıyorum.
Org. İlker Başbuğ Türkiye'nin en çalkantılı dönemlerinden birinde en önemli koltuklardan birini işgal ediyor. Çok partili sisteme geçilmesiyle birlikte Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin (TSK) sessizce benimsediği 'sistemin sübapı' olma görevini terk edip başında bulunduğu kurumu demokratik sınırlar içerisine çekme görevini büyük çapta yerine getirdi Org. Başbuğ...
Emeklilik hayatına başlamasına iki aydan daha az bir zaman kala neden kameraların cazibesine kapıldı ve bunca tartışılacak sözü neden sarf etti, insanın havsalası almıyor. Madem kameraların karşısına geçmeye karar verdi, keşke her zaman hayırla ve övgüyle söz edilmesini gerektirecek bir tavrı mülâkatında da benimseseydi bari...
TSK bünyesinde yer alanların gözü komuta kademesine kadar çıkabilmekte oluyor; bunda yadırganacak bir yön yok. Hep vatanın bağrına düşman hançeri dayandığında bahtı kara mâderi kurtarmaya odaklı bir görev tanımıyla yetişiyor subaylar ve çıkılan kademe basamakları bazılarını sonunda bu görevle karşı karşıya getiriyor. Şimdilerde etrafta fazla düşman kalmadığı için bütün ağırlık PKK'ya ve 'içimizdeki düşmanlara' veriliyor.
Dünya çatışmaların azaldığı ve hedefin demokrasi içinde topyekün kalkınmaya dönüştüğü bir geleceğe doğru yol alıyor. Bu yeni dünyada siyasiler, teknokratlar ve ekonomistler eli silâhlılardan daha önemli hale geliyorlar. Elbette savaşlar ve çatışmalar bütünüyle sona ermeyecek, silâhlı güçlere her zaman ihtiyaç olacak; ancak akıllı insanların ülkeleri kendi askerlerini kendilerine ait olmayan coğrafyaların çatışmalarıyla meşgul ediyorlar.
Yine de yeni dünyaya en az intibak edebilenler askerler... Çok değil, önceki hafta, ABD'nin Afganistan'daki birliklerinin komutanı Barack Obama ve kadrosu hakkında ileri-geri lâflar ettiği için görevinden alındı. Hâlâ eski dünyanın şartlarının geçerliliğini koruduğunu sanan askerler başka ülkelerde de benzeri gafları yüzünden hesaba çekiliyor ve başlarına geleni anlamakta zorlanıyorlar.
Artık yeni bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyanın değerleri eski değerlerden pek çok yönden farklı. Özellikle de demokrasi ve asker-sivil ilişkileri söz konusuysa...
Silâh taşıma yetkisini yasalardan alanların bugünün dünyasında fazla geniş bir hareket alanı yok. Türkiye'de terörle mücadelede kesin sonuç alındığında, sayıları az, kullandığı teknoloji üstün, ortalıkta pek görünmeyen, verimi yüksek bir orduya dönüşecek TSK da; dikkatini yalnızca savaş sanatına vermesi beklenen bir orduya...