İlk insanlar arasında başlangıçta 'aile ekonomisi' vardı. Aile fertleri birlikte işyerlerine gider, birlikte çalışıp meyve toplar, elde ettiklerini birlikte tüketirlerdi. Avcılık döneminde ise sadece genç ve güçlü erkekler avlanmaya gidebildi; kadınlar, çocuklar ve yaşlılar evde kaldı. Bu dönemde birlikte üretim yani avlanma ve sonunda bölüşerek ailede ayrı ayrı tüketim yapılmaya başlandı. Daha sonraları köleler de çalıştırılır oldu. İlk uygarlaşma köleler sayesinde mümkün oldu. Sanayileşme döneminde köleler yeterli olmadı, güya 'kölelik' kaldırıldı ve onun yerine 'işçilik' geldi veya 'işçilik sistemi' adı altında insanlar köleleştirildi.
Bugünkü konumuz 'işsizliğin ana sebebi' olan işte bu 'işçilik sistemi' olacaktır.
İşçilik sisteminde işverenler vardır, bunlar işçileri çalıştırır ve onların ücretlerini öderler. Yirminci yüzyılın sonlarına gelindiğinde hiç kimse kendi ürettiğini tüketmiyordu. Herkes birilerinin işçisi olmuştu. İşverenler bile artık işçi idiler; sermayenin veya devletin işçisi yani kölesi idiler. Yöneticiler de artık işçi/memur olmuş, maaş almağa başlamışlardı.
İşte 'işsizlik sorunu' insanı köleleştiren bu 'işçilik sistemi' ile başladı.
***
Çalışan emek sahibine yani 'işçi'ye işini 'işveren/patron' veriyor. Bu işveren ya özel sektör (kapitalizm) veya devlet sektörü (sosyalizm/komünizm) oluyor. İşveren işçinin imkanını, birikimini, eğitimini, gücünü bilmiyor. Sistem gelişigüzel kimselere herhangi bir işi veriyor. İşçi kendisine verilen işi başaramıyor, işvereni veya patronu zarara sokuyor. Zarar altından kalkılamayacak seviyelere çıkarsa 'iflas' gerçekleşiyor, işyeri veya fabrika kapanıyor, sonunda yöneticilerle birlikte işçinin kendisi de işinden oluyor, işini kaybediyor.
İşçinin kendisi de hangi işi yapacağını bilmiyor. Ben bu işi yaparım, yapabilirim veya yapacağım zannıyla o işi yapmaya girişiyor, sonuç elde edilemeyince işvereni zarara sokuyor, işyeri iflas edip kapanıyor, kendisi de işini kaybediyor.
Gerek işveren, gerek işçi, gerek yönetici konumunda olanlar, başka çareleri olmadığı için bile bile gelişigüzel iş vermeye ve bu şartlarda çalışmaya devam etmekte, işçiler de her işi güya yapmayı veya yapabilmeyi sürdürmektedirler.
Sonuç olarak 'işçilik sistemi' sebebiyle zoraki ekonomik hayat sürüyor...
Çekişmeli, çatışmalı ve boğuşmalı bir iş hayatı sürüyor...
Ne zamana kadar sürüyor veya sürecek?
İşçilik sistemi tamamen çökünceye kadar sürüyor, sürecek!
***
Çağımızdaki 'işçilik sistemi' sorunları çözemediği için kapitalizm, sosyalizm, karma ekonomi gibi değişik sistemler uygulanıyor ve işler, iş hayatı, ekonomi her geçen gün biraz daha karmaşıklaşıyor. Bu ekonomik sistemlerin hepsi sorunları 'işçilik sistemi' içinde çözmeye çabalıyor. Yani hastalığın bizzat mikrobu ilaç olarak kullanılıyor!
Böylece mesele giderek sarpa sarıyor, iyice çözümsüzleşiyor.
Sistemin içindekiler sendikalar kuruyorlar, 'işveren sendikaları' ve 'işçi sendikaları' kuruyorlar, 'grevler' ve 'lokavtlar' yapıyorlar ama bütün bunlar 'işsizlik sorununu' çözmüyor, çözemiyor; aksine sistemin çarpıklığı sebebiyle daha çok işsizliğe zorluyor. Bu arada grevlerle ve lokavtlarla çalışanların çalışmalarına da mâni olunuyor. Sendikalar işverenlerin veya işçilerin haklarını korumak yerine, baskıcı gruplarla işbirliği yaparak işçilerin ve işverenlerin sömürülmelerine hizmet ediyor.
Velhasıl; işsizliğin ana sebebi 'işçilik sistemi'dir.
Bu önemli sorunun çözümleri gelecek yazıda.