İsrail’i dokunulmaz kılan!..

xxx135

İsrail'in dokunulmazlığı da nereden çıktı? Ya da İsrail dokunulmaz mıymış? Gibi hemen bir takım sorulara takılmayın. Elbette hiçbir ülke dokunulmaz değildir. Önemli olan haddi aşana haddini bildirecek adil bir gücün olmasıdır. Eğer dokunmak durumunda olan ve gücü elinde bulunduranlar bir takım yollarla ülkelerinde kukla yöneticiler haline gelmişlerse o zaman ortada İsrail'in yaptıkları karşısında "Yeter artık" diyecek bir güç kalmamış demektir. Eğer İsrail'in tüm saldırıları yanına kalıyor, her fırsatta tüm dünyaya -daha doğrusu İslam dünyasına- kafa tutuyor, meydan okuyorsa bunun sebebi İsrail'in gücü değildir. Bu gücü tüm dünyayı şu ya da bu yolla ahtapot gibi sarmış olan Siyonist yapılanmadan alıyor. Bu yapılanmaya ister Gizli Dünya Devleti ister küresel sermeye deyin netice değişmez.

Yıllar önce gazetemiz Gizli Dünya Devleti'nin yapısını anlatan bir kitabı tüm okuyucularına dağıtmıştı. Orada Siyonizmin dünya üzerindeki yapılanması ve çeşitli ülkelerin yöneticilerini nasıl etkilediği anlatılıyordu.

Aslında benzer yapılanma değişik adlar altında çeşitli kitaplarda karşımıza çıkıyor. Söz gelimi Tapınak Şövalyeleri diye bir kitap okuyorsunuz. Başlangıçta Kudüs'teki Kutsal Tapınağı ve burayı ziyarete gelecek olan Hristiyanları korumak için kurulduğu ileri sürülen ancak daha sonra tüm Avrupa ülkelerini içine alan masonlukla iç içe bir Siyonist yapılanma ile karşılaşıyorsunuz. İlk tefecilerin ve bankacılarında bu Tapınak Şövalyeleri olduğunu görüyorsunuz. Demek istediğim o ki aslında dokunulmaz olmayan, bulundukları tüm ülkelerde o ülkenin her türlü zenginliğini emen bir sülük haline geldikleri için tarih boyunca çeşitli kereler oradan oraya sürülen bir toplulukla karşı karşıyayız. Öyle ki  kovuldukları ülkelerden sonra ortada kaldıklarında kendilerine kucak açan ülkelere karşı bile ilk fırsatta kafa tutmaktan geri kalmamışlar. Hatta, yüzyıllar boyunca kendilerini kucak açan, barındıran, onları ortada bırakmayan Osmanlı'dan topraklarının bir bölümünü kendilerine satmasını istediklerinde bunu kabul etmeyen Abdulhamid Han'ı bile işte o gizli örgütün oluşturduğu güçle tahttan indirmişlerdir. Bunu yapanlar da görünüşte bu ülkenin insanı olmuştur.

Geçmiş bugüne ışık tutabilir. Geçmişe takılıp kalmaktan ziyade bugünü değerlendirirken geçmişin tecrübelerinden faydalanmak gerektiğine dikkat çekmek içindir.

İsrail devleti dünyanın çeşitli köşelerine dağılmış olan Yahudileri bir araya toplamak  için kurulmuştu. En azından böyle söylenmişti. Ne var ki bu hedef aradan geçen bunca zamana rağmen gerçekleşmiş değildir. Yine Yahudiler dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış vaziyette varlıklarını sürdürmektedirler. Özellikle de ABD'de oluşturdukları güçlü lobi vasıtasıyla Amerikan yönetimini etkilemeyi sürdürmektedirler. Amerikan yönetimleri artık İsrail ne yaparsa yapsın kendilerini bu devleti desteklemekle görevli sayıyorlar. Denebilir ki ABD'nin Ortadoğu politikasının temelini İsrail'i korumak ve kollamak oluşturuyor. Böyle olmasa BM kararlarının hemen tamamı uygulanamaz hale gelebilir mi?

Güya çeşitli çatışmaları engellemek, haksız olana karşı durmak adına kurulmuş olan BM bugün ABD ve emperyalist birkaç ülke ile İsrail'in çıkarlarını koruyan bir teşkilat haline gelmiştir..

Bu konuya nereden geldiğime gelince...

Medyaya yansıyan son Wikileaks belgesinde Suriye'nin nükleer tesislerini İsrail'in vurduğu belirtiliyordu. Aynı İsrail ikide bir İran'ı da tehdit ediyor. Halbuki hiçbir ülke bir diğer ülkenin ne yapıp yapmayacağına karışamaz. Eğer bir ülke nükleer alanda bir çalışma yapıyorsa bunu yapamazsın diyemez. Diyebilmesi için karşı tepkiyi göze alması gerekir. Bunun da iki yolu vardır; ya sahip olduğu güce ya da kendisine destek olan başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelere güveniyordur.

Medyaya yansıyan haberde İsrail Başbakan'ı Olmert'in (2007) ABD'nin Suriye'deki nükleer tesisi vurmasını istediği, Ancak ABD bunu reddedince daha doğrusu 'Ben değil sen vur' şeklinde izin verince İsrail'in tesisi vurduğu yer alıyor.

Bu böyle devam eder mi? Yani İsrail daha ne kadar bu saldırgan tavrını sürdürebilir? Sanıyorum bu sorunun tek cevabı İslam dünyasının kendi arasında gerçek bir birlik oluşturması olacaktır. Bunun aksine her Müslüman ülke kendi içinde ve birbirleri çatışmayı sürdürdüğü sürece meydan boş kalacaktır.