İSMÂİL HAKKI İZMİDÎ

Prof. Dr. Recep Dikici

İsmâil Hakkı İzmidî’nin hayatı hakkında maalesef kaynaklarda yeterli bilgi mevcut değildir.

Ancak Üsküdar semtinde ikâmet eden İsmâil Hakkı Efendi’nin babasının isminin İsmâil olduğu ve Hanefî mezhebine mensup bulunduğu kaydedilmiştir.

Diğer taraftan tasavvufla ilgilenen İsmâil Hakkı Efendi, Nakşîbendî ve Celvetiye tarikatlarında yüksek derece ve makamlara erişmiştir.

İsmail Hakkı İzmidî, “Tenbîhü’l-mü’minîn” adlı eserinin mukaddimesinde müminlere nasihat etmek için bu kitabı yazdığını ve bu eserine “Tenbîhü’l-mü’minîn” ismini verdiğini belirmektedir.

Eski harfli bu eserde, konular “tenbîh”,”Fetvâ”,”Mesele-i şerîfe”, “Mesele-i fıkhiyye”, “Mesele-i mühimme” “Mesele-i celîle”,“Fâide”, “Fâide-i mühimme”, “Fâide-i lâzime”, “Eş-Şeyh el-İmâm el-Kâmil“ “Fetavâ-yı şerîfe” ve “Mesele-i itikâdiyye” başlıklarıyla işlenmiştir. Eserde, itikâdî, ahlâkî, tasavvufî, fıkhî ve islâm tarihine dâir konular ele alınmıştır.

İsmâil Hakkı Efendi, “Tenbîhü’l-mü’minîn” adlı eserinin sonunda, bu eserini 21 Ramazan 1298/1880 tarihinde tamamladığını kaydetmektedir. Bu kayıttan, İsmâil Hakkı Efendi’nin, Osmanlının son dönemi olan XIX. asırda yaşadığı anlaşılmaktadır.

TENBÎHÜ’L-MÜ’MİNÎN ADLI ESERİNDEN BİR KISIM

İsmâil Hakkı Efendi’nin itikâd, fıkıh, tasavvuf, ahlâk ve İslâm tarihine dâir konuları ihtivâ eden bu eseri, başlıklar daha çok “Tenbîh” (Uyarı) şeklinde yer almıştır. Bu eser, isminden de anlaşılacağı üzere, mü’minlere bir takım dinî uyarılar yapmak amacıyla kaleme alınmıştır. Tenbîhü’l-mü’minîn’in muhtevâsı şu şekildedir:

Tenbîh (1)

Her mü’min kadın ve erkeğin, sabah ve akşam vakitlerinde istiğfâra devam etmesi gerekir. Bir kimse her gün sabah akşam üçer kere istiğfar etmese, gerçekten nefsine zulmetmiş olur. İstiğfâr, İslâmiyetin çok önemli vecibelerinden olup, büyük günahları küçültür, gam ve şiddetten insanı kurtarır. İstiğfâra her gün devam eden kimse, ummadığı, hayal ve hatırına gelmediği yerden rızıklanır. Yani ezelî olan Cenâb-ı Hak, o kişiyi hesap etmediği yerden rızıklandırır. Bu istiğfâr, insanın malını ve evladını çoğaltır. İnsanın bütün iş ve hallerinde, istiğfâr çok önemli ve gereklidir. İstiğfârın seyyidi (efendisi) ;

اَسْتَغْفِرُ اللهَ الْعَظِيمَ الْكَرِيمَ الَّذِى لَا اِلَهَ اِلَّا هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ

İmâm-ı Buhâri hazretlerinin rivâyetine göre, ikinci seyyidu’l-istiğfar;

اَللَّهُمَّ رَبِّى لَااِلَهَ اِلَّا اَنْتَ خَلَقْتَنِى وَاَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ اَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكِ عَلىَ وَاَبُوءُ بِذَنْبِى فَاغْفِرْلِى فَاِنَّهُ لَايَغْفِرُ الذُّنوُبَ اِلَّا اَنْتَ

Bunlar ezberlenip söylenirse, iyi olur. Biline ki kurtuluşa sebep olan vecibelerden biri de, Peygamber efendimizin üzerlerine çok çok salavât-ı şerîfe getirmektir. Zira peygamberlerin sultânı olan efendimize çok salât getirmek, İslâmiyetin ilkelerindendir. Her ne zaman Peygamberimizin ismi söylense veya işitilse, salât ve selâm getirilmelidir. Hatta hatıra gelse, yine salât ve selâm getirilmelidir. Çünkü bu salât ve selâm muhterem Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şefaatına ve cennette musâhabetine (peygamberimizle arkadaşlığa) kavuşmayı sağlar.

Tenbîh (2)

Bir kimse bir kitap yazarken iki cihan güneşi hazretlerinin nurlu ve mübarek isimlerinden bir ism-i şerîfini yazdığı zaman, salât ve selâm da yazmalıdır. Öyle remz ve işâret ile yetinmek olmaz. Bununla yetinmiş olsa, kötü bir şey yapmış olur, iyi bir şey yapmış olmaz.

Tenbîh (3)

Bir kimse bir duâ ederken, duâsının başında ve sonunda bir kere salât ve selâm getirmesi lâzımdır. Çünkü Cenâb-ı Fahr-i âlem (sallallahu aleyhi vesellem)’e salâtla selâm, duânın kabulünün şartlarındandır. Bir rivâyete göre de, duânın başı, ortası ve sonunda bir kere salât ve selâm getirmelidir. Artık bu tenbîhten gâfil olunmaması ümid edilir.

Tenbîh (4)

Bir erkek mü’min ve bir kadın mü’mine salât ve selâm getirirken, Nebiyyi muhterem (sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz ile beraber diğer peygamberleri de zikretmelidir. Meselâ:

صَلَّى اللهُ تَعَالَى عَلَى نَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى سَائِرِ الْاَنْبِيَاءِ وَالمْرْسَلِينَ

diyerek de, salât ve selâmda ehl-i beyti, ezvâcını (hanımlarını) ve evlâdını (çocuklarını) dâhil kılmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.