ISLAMOFOBİ DEĞİL, BAĞNAZLIK KORKUSU

Ece KOÇ

1995 yılında Büyük Britanya’da icat edilmiş yeni bir terim olan ve “İslam dinine yönelik gereksiz korku” anlamına gelen İslamofobi, son zamanlarda “Müslümanlara yönelik önyargı” anlamında kullanılmaya başlandı.

Daha önce hiç duyulmamış olan bu terim, icat edildikten sonra on yıldan daha az bir sürede, Batılı toplumları ani bir şaşkınlık içinde bırakan bir dizi olayı takiben Batı’da en sık telaffuz edilen kelimeler arasına girmeyi başardı.

11 Eylül’ü takip eden dönem, İslam dini, İslam’ın öğretileri ya da İslam’ın temel kaynağı olan Kuran hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmayan kişilerin akıllarında bir korku ve karmaşa ortamı oluşmasına neden oldu. 11 Eylül olayını takip eden terör saldırıları, özellikle de 2003 yılındaki İstanbul bombalamaları, 2004 yılındaki Madrid tren saldırısı ve 2005 yılındaki Londra bombalamaları Batı’daki İslamofobik bakış açısına daha da katkıda bulunurken; İran’ın nükleer bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürmesi, ve İslam dinine yönelik hakaretamiz ifadeler içeren karikatürlerin dünya çapında protesto edilmesi bu denklemi daha da zenginleştirdi.

Müslümanlara karşı önyargıları ya da antipatileri bulunan kişileri eleştirenler ise (ki bu eleştiriler genel olarak Müslüman toplumlardan gelen kimseler tarafından yapılmaktadır) bunları İslamofobik ya da Müslüman kızdıran kişiler olarak tanımlıyorlar. Bu kişiler bu toplumlarda İslam hakkındaki kaygıları ve tedirginlikleri asılsız ve  yanlı gördükleri için bu tür İslamofobik duruşları peşinen kınama eğiliminde oluyorlar.

Buradaki problemin kökeninde aslında detaylı açıklama gerektiren bir nokta var. İslam karşıtı söylemlerin, genel olarak İslam dinine aşina olmayan Batılı toplumlarda giderek artan bir kabul gördüğü yadsınamaz bir gerçek. Ancak bunun nedeni İslam dini anlatılırken, temelinde Kuran’a ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav)’in katışıksız öğretilerine dayanan gerçek İslam ile radikal bağnazlar ve aşırıcılar tarafından benimsenen ve kendilerinin “İslam” olarak adlandırdığı ancak gerçek İslam ile bağdaşmayan sistem arasındaki ayrımın yeterince net bir şekilde yapılmamasından kaynaklanıyor. Durum böyle iken ve toplum genelinde İslam’ın gerçek mahiyeti hakkında bir eğitimsizlik hakim olduğundan, Batılı toplumların radikal bağnazların bu sistemini “İslam” olarak adlandırma hatasına düşmeleri kaçınılmaz oluyor. Bu kavram yanılgıları, sadece en dehşet verici hunharlıkları ika etme kabiliyetinde değil aynı zamanda en çok sesi çıkarma eğiliminde olduklarından dolayı manşetlerden bir türlü düşmeyen ve akşam haberlerinde başı çeken bu fanatikler nedeniyle daha da pekişerek güçleniyor. Doğal olarak, haber yayın organları  bu konular hakkında haberler yaparken, şiddet ve kargaşa yanlısı olmayan çok büyük bir Müslüman çoğunluğu ne yazık ki görmezden geliyorlar.

Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Batı dünyasındaki birçok kişinin korkuları ve endişeleri yersiz ya da haksızdır.

Bu fanatiklerin, ya da bağnazların sistemi genelde hurafelere ya da hayali fikirlere dayanmaktadır. Bu kişiler İslam dinine ait olduğunu iddia ettikleri ilkeler ve kurallara bağlı kalırlar. Bununla birlikte ‘İslami olarak’ adlandırdıkları bu kurallar ya da kavramlar dizisinin İslam’la yani Peygamber Efendimiz (sav)’in aldığı saf vahiyle hiçbir ilgisi yoktur. Kuran’da tarif edilen ve sahabeler tarafından yaşanan İslam tüm dünyayı sevgi ve şefkatle kucaklar. İslam’da insanlara, çocuklara, kadınlara, diğer dinlerin mensuplarına, hayvanlara kısacası hayatla ilgili her şeye karşı bir sevgi vardır. Çünkü gerçek bir Müslüman bunların her birini, Yaratıcısının bu dünyadaki birer tecellisi olarak görür ve bunlara büyük sevgi ve şefkat duyar.

Bu nedenle sevgi ve şefkat İslam’da insanlar ve toplumlar arasındaki ilişkileri düzenleyen temel güçtür. Bağnazların yarattığı sistemde ise şefkat, sevgi, merhamet, anlayış ya da diğer benzer güzel duygular ya da düşünceler yoktur; genelde kötülük, güvensizlik ve cehalet doludur. Kendi bağnaz düşünceleri, diğer dinlere olan körü körüne düşmanlıkları ve genel olarak insanlığa duydukları nefret, artık kitle katliamı derecesine ulaşabilecek şekilde akılsız bir şiddet ve zulüm şeklinde kendisini gösterir. Bir bağnazın ağzından en sıklıkla duyabileceğiniz kelime ‘kesmektir’. Sanki öfkelerini yönelttikleri kişi bir ağaçmış gibi konuşurlar. Bağnazlar insan düşmanı bile sayılabilirler çünkü diğer insanlara karşı korkunç bir düşmanlık beslerler. Dolayısıyla fanatiklik tüm dünyaya yönelik ciddi bir tehdit ve beladır. Bu nedenle fikri olarak bağnazlığın kökünü kurutmak ve dünyayı bu beladan kurtarmak çok önemlidir.

Dolayısıyla Batılıların kendi görüşlerine göre bu kişilere kuşkulu bir gözle bakmaları ve hatta bu vahşi ve insani olmayan yapıdan korkmaları doğaldır. Ama bir kere daha vurgulanmalıdır ki onların korkması gereken İslam dini değil bağnazlıktır. Bu anlamda zihinlerdeki bulanıklığı gidermeliyiz; insanların acı çektiği konu İslamofobi değil bağnazlık korkusudur ve radikal bağnazlığın ve insan düşmanlığının en kötü özelliklerinin yanlış bir şekilde saf İslam dinine atfedilmesidir. Bağnazlığı İslam ile bağdaştırmak şefkat, merhamet, adalet ve anlayış dini olan İslam’a haksız bir yaklaşım olacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.