Irak işgalinin baş sorumlularından eski İngiltere Başbakanı Tony Blair de bir ‘Yetenekli Bay Ripley’dir. Kılıktan kılığa girer. Biliyorsunuz, Irak’ta 1 milyon insanın ölmesi, milyonlarca insanın perişan olduğu, bu ülkenin en az on yıllarca kaos ve yıkımına neden olan siyasetinin ardından, ‘Ortadoğu barış’ı için özel görevle donatılmıştı. Dünya böyle bir dünya, Filistin’de taş atan çocuk, ‘barış düşmanı’, Blair ‘barış gönüllüsü’ olabiliyor.
Bu ‘barış’ faaliyetlerinin bir uzantısı olarak, bir süre önce, ‘İnanç Vakfı’ (Faith Foundation) kurmuştu. Gazetelerden birinde, bu vakfın farklı dinlerden olan çocuklar arasında ‘diyalog’ kurma faaliyetlerini duyuran haber ‘Blair’den dine katkı’ diye verilmiş. İsyan etmemek mümkün değil. İnsanlık tarihinde ‘din’in bir kez daha en karanlık işleri ört bas etmek için kullanıldığı bir dönem yaşıyoruz. 11 Eylül olayı ile, Soğuk Savaş’ın en karanlık dolapları temize çekildi. ABD ve Batı dünyası, kendi elleriyle besleyip büyüttükleri köktendinci hareketleri düşman ilan ettiler. Suçu İslam’ın radikal, ‘aşırı’ yorumlarına yüklediler. Sorunluluğu İslam’a ve Müslümanlara yıkıp, ‘hadi bakalım, bize dininizin ‘ılımlı’, ‘barışçı’ olduğunu ispat edin, içinizdeki radikalleri ayıklayın’ komutu verdiler. Medeniyetler ittifakları, diyaloglar hepsi bu meyanda sahneye çıktı.
Geçen hafta ABD Başkanı Obama’nın, İslam dünyasına seslendiği, Kahire konuşmasının mahiyeti de en iyi bu çerçevede anlaşılabilir. Ayetler, hadislerin ortalara dökülmesi bu nedenledir. Dünyada yeniden savaş ve çatışmaların doruğa yükselmesinin nedeni sanki dinmiş gibi, çaresi de dinin ‘doğru’, ‘barışçı’ yorumlanması olarak sunuluyor. Müslümanların çoğu da bu katakülliyi yutuyor. Kendilerine ısmarlanan metinleri art arda diziyor. Sömürgecilik döneminin, işbirlikçi uleması, fetva makamları yeniden piyasaya çıkıyor.
Nitekim, Obama’nın Kahire konuşması dosyası içinde, Mısır’ın fetva makamının (‘Dar Al-Ifta Al Mısriyah’) fetva metni de vardı. Fetva, İslam’ın barış dini olduğunu, intihar eylemleri ve terörü asla kabul edemiyeceğini anlatıyor. Ardından ‘cihat’ın insanın nefsi ile mücadele ve ‘din özgürlüğü’ adına yapılabileceğini izah ediyor. En önemlisi, Afgan cihadına gönderme yaparak, o cihat ‘ateist Ruslara’ karşı din özgürlüğü adına yapılmıştı’ deniliyor.
Ne kadar ‘ilginç’ bir fetva değilmi? Belli ki, aklı karışan Müslümanlara ‘evet, silaha sarılıp, yıllarca cihat etmenizi destekledik, ama o zaman ateist Ruslar vardı, şimdi din özgürlüğünü tanıyan ABD, Batı veya her kimse ona karşı artık silah bırakın, biz size ne zaman silah kuşanıp, ne zaman bırakacağınızı söyleriz, kafanıza göre takılıp, kafamızı bozmayın’ denilmeye getiriliyor.
Bakın, sorun, nedeni dinsel olmayan şeylerin din kisvesine büründürülmesi, dini olmayan çatışmaların bu kisve ardında ört bas edilmesi. Bush ve avanesinin ‘medeniyetler çatışması’ tezi ile başka bir ekibin ‘medeniyetler ittifakı’ tezlerinin, mantık sakatlığı, siyaset habaseti açısından farkı yok. Sadece birisi daha ‘terapik’!
Ben birçoklarının bu terapiye samimiyetle inanıp, bel bağladığından kuşku duymuyorum. Ancak, bu gözbağı işe yaramayacak. İçinde yaşadığımız çatışma ve savaş dönemine son veremiyecek, zira meselenin özü İslam’ın nasıl yorumlandığı falan değil. Biliyorum, iyi niyetli Müslümanlara da, din korkuları her zaman mantıklarına baskın gelen laiklere de, bugün yaşanan savaş ve çatışmaların nedeninin, İslami radikalizm olmadığını anlatmak kolay değil. Ama bunu anlamazsak, barış adına işe yarayacak hiçbir şey yapamayacağız. Ne yapın edin, zihin dünyanızı mevcut propaganda savaşlarının dışında bir yerde kurmaya çalışın, barış adına, gerçekten bir şey yapmanın ilk koşulu bu.
Not: Daha önce benzer vesilelerle, Mahmud Mamdani’nin ‘İyi Müslüman, Kötü Müslüman’ adlı kitabına dikkatinizi çekmiştim, ama bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Propaganda savaşlarının dışında bir şeyler okumak istiyorsanız mutlaka göz atın.
Kaynak: Radikal Gazetesi