GEÇEN gün televizyonlar arasında "zap" yaparken, birdenbire Kadir Mısıroğlu karşıma çıkıverdi...
Başında Osmanlı kalpağı vardı... Yakasına koskocaman bir "Osmanlı Tuğrası" rozeti iliştirmişti... Hafiften Karadeniz şivesine çalan epey ağdalı bir Osmanlıca ile konuşuyordu...
Dalmış gitmişim... Ta 70'li yıllara... Yani ilk uyanış günlerime...
Gözümün önünden "Sebil" dergisi geçti, "Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" adlı kitap geçti, "dönme" edebiyatı geçti, "Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun"un maddeleri geçti, "İslamcı Gençliğin El Kitabı" adlı risale geçti, "Moskof Mezalimi" adlı kitabın kapağı geçti, Ali Şükrü Bey cinayeti geçti...
Geçti oğlu geçti...
"Vay be!" dedim, "Benim zavallı ilk gençlik yıllarım Dostoyevski'den çok Kadir Mısıroğlu okumakla geçmiş yahu!"
Biraz daha sokuldum ekrana... "Ne kadar da yaşlanmış" dedim...
* * *
"Yeni başlayanlar için" öncelikle Kadir Mısıroğlu'nu tanımlayalım:
O bir katıksız Osmanlıcıdır... Başındaki festen, yakasındaki Osmanlı Tuğrası'na kadar iliklerine kadar Osmanlıcıdır...
O bir katıksız hilafetçidir... Sanki Halife Abdülmecid Hazretleri'nin Çatalca İstasyonu'ndan sürgüne gönderilişi daha dün gerçekleşmiş gibi, öfkesini her daim diri tutacak denli hilafetçidir...
O bir harf inkılabı düşmanıdır... Sanki inkılap daha dün gerçekleşmiş gibi bugün hálá en içtenlikli bir şekilde yazıklanacak kadar düşmandır harf inkılabına...
* * *
Biraz kulak verdim söylediklerine... Ve gördüm ki: 75 yaşına gelmiş ama milim değişmemiş...
Hálá Lozan'daki hezimete yanıyor, hálá "Moskof mezalimi"nden dem vuruyor, hálá Mustafa Kemal Paşa'yı Dr. Rıza Nur'un "Hatırat"ı aracılığıyla vurmaya çalışıyor, hálá "Musul bizimdi" diyerek İnönü'ye laf geçiriyor, hálá "hilafet şarkıları" terennüm ediyor, hálá "saltanat rüyaları" görüyor...
Oysa biz, 70'lerde maruz kaldığımız Kadir Mısıroğlu teröründen, Allah'a çok şükür, 80'lerde kurtulmayı başarmıştık...
80'ler bizim delifişek yıllarımızdı:
Osmanlı'ya düşmandık... Bırakın Osmanlı saltanatını, Emevi ve Abbasi saltanatına bile kıl oluyorduk... Saltanata düşmandık... Eşitlikçiydik... Misakı milli türkülerini küçümsüyorduk... Hilafetçi falan da değildik... Komünistler gibi enternasyonal takılıyorduk... Devrim rüyaları görüyorduk... Sola öykünüyor, "Ezenler / Ezilenler çelişkisi" üzerinden gidiyorduk... Ali Bulaç abimiz gibi "Hem Kuran'ı / Hem de Marx'ı okuyor" idik...
Kısacası...
Çoktan aşıp geçmiştik Kadir Mısıroğlu'nu...
* * *
Ah keşke Cemal Süreya kadar yetenekli olsaydım da şöyle serbest çağrışımlı, dört başı mamur bir "Kadir Mısıroğlu portresi" attırabilseydim...
Kadir Mısıroğlu'nun Mehmet Şevket Eygi'ye göre daha delişmen, Osman Yüksel Serdengeçti'ye göre daha akıllı, Necip Fazıl'a göre daha az kibirli, Erbakan'a göre daha entrikasız bir adam olduğundan falan söz edebilseydim...
Bir de imkán bulabilseydim de...
Kadir Mısıroğlu'na...
"Dua et ki devr-i cumhuriyette yaşıyorsun... Padişah efendin zamanında yaşasaydın, mütefekkir cakası satmak yerine, memleketin Akçaabat'ın dağlarında koyun güdüyor olma ihtimalin yüksek olurdu" diye çıkışabilseydim...
Karşı slogan
HRANT Dink davası devam ediyor. Dün duruşma vardı... Mahkemede...
Hrant Dink gibi bu toprakların "en delikanlı adamı"nı kalleşçe öldüren ekibin elebaşlarından biri olmak suçlamasıyla yargılanan Yasin Hayal adlı şahıs, şu sloganı atmış:
"Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın."
Madem iş sloganlara döküldü...
O zaman ben de bir slogan atayım buradan:
"Hrant'ın kanı / Kalleşleri boğacak."
AKP sözlüğü
ADEME MAHKÛM ETMEK: Başbakan Erdoğan, Sivas'ta yaptığı bir konuşmada, "Baykal'ı ademe mahkûm ettik" demiş... "Ademe mahkûm etmek", yokluğa mahkûm etmek demektir... Yani Erdoğan, görmezden gelecekmiş Baykal'ı... Peki Erdoğan, bu deyişi nereden aparmış olabilir? Hemen yanıtlayalım: Necip Fazıl'dan... Necip Fazıl'ın, "Ademe mahkûm etmek" başlıklı bir makalesi vardır... Ancak ünlü şair, o makalede kendisini "ademe mahkûm edenler"e verip veriştirmektedir...
HAMDOLSUN: Hamdolsun, duble yollar yaptık... Hamdolsun, küresel kriz teğet geçti... Hamdolsun, terör kontrol altında... Hamdolsun, işsizlik azaldı... Evet, kurulan övünme cümlelerinin başına "hamdolsun" eklemek, Başbakan Erdoğan'ın bir geleneği haline geldi... Bazıları soruyor: "Neden böyle yapıyor? Sen bilirsin..." Yanıt veriyorum: Çünkü iftihar cümlelerinin başına "hamdolsun" eklenmezse, adama "şükürsüz" derler... Bu nedenden dolayı Tayyip Erdoğan övünürken, Allah'a şükretmemeyi ihmal etmeyen biri imajı vermek istiyor...