İçgüdüsel olarak var olmak için gösterdiğimiz çaba, var oluş tanımlarımızı da şekillendirmiştir. Birey nezdinde var olmayı birkaç farklı açıdan değerlendirmek gerekirse bu şu şekilde olabilir: Friedrich Nietzsche, insanın noksan, tamamlanmamış bir varlık olduğu savını güder, üstinsan (übermensch) terimini türetir ve bu seviyeye en yakın bireyin biyolojik üstünlüğü sebebiyle de eril birey olduğunu ifade eder.
Elbette Nietzsche batı felsefesinin modern terminolojisinin katkı sağlayanlarından birisidir. Bununla birlikte Jean-Paul Sartre de batı felsefesinde varoluşun anlamı ve insanın varoluşsal meseleleri üzerine önemli düşüncelere sahip olan bir filozoftur. Sartre, insanın özgürlüğü ve sorumluluğu üzerinde durur ve varoluşun önceler varlık olduğunu savunur.
Ancak, İslam perspektifinde kültürel
kimlik ve varoluş konusu farklı bir şekilde ele alınır. İslam öğretileri, insanın varoluşunu ve kimliğini Allah’a olan bağlılığı ve İslam ahlakı temelinde tanımlar. İslam, insanın yaratılış amacını ve toplum içindeki rolünü belirlerken, kültürel kimliğin de önemli bir unsuru olarak dikkate alır.
İslam’a göre, insanın varoluşsal sorunları ve kimlik arayışı, Allah’a olan
bağlantısının güçlendirilmesiyle çözülebilir. İbadetlerin pratik olarak icrası, kişinin ruhsal ve kültürel kimliğini teyit eder. İslam, insanın iç huzurunu ve toplumsal ilişkilerini düzenlemek için ahlaki
değerleri ön plana çıkaran sosyal bir doku oluşturan bu yapısını adalet, merhamet, dürüstlük gibi değerler çerçevesinde kurumsallaştırır.
İslam, bireyin kendisini ve başkalarını anlaması, saygı göstermesi ve empati yapması gerektiğini vurgular. Bu, kültürel kimliğin zenginliğini ve çeşitliliğini anlamak, hoşgörüyle yaklaşmak ve ayrımcılığa karşı durmak anlamına da gelmektedir. Pratik olarak da İslam egemen kültürlerde bu durum gözlemlenebilir. İslam perspektifinde, insanın varoluşsal ve kültürel kimliği, İslam ahlakıyla uyum içinde geliştirilmelidir.
İslam’ın kültürel kimlik ve varoluş kavramlarına yaklaşımı, bireyin toplum içindeki yerini anlaması ve kendini gerçekleştirmesi açısından önemlidir. İslam, insanın birlikte yaşadığı toplumda sorumluluklarını yerine getirmesini, adaleti savunmasını ve insan haklarına saygı göstermesini öğütler.
Kültürel kimlik ve varoluş konusu, İslam psikolojisi açısından da ele alınır. İslam psikolojisi, insanın zihinsel sağlığını güçlendirmek için İslam öğretilerini ve değerlerini uygulanabilir bir düzlemde sunmaya çalışan pratiktir. İbadetler; zikir, dua gibi uygulamalar, bireyin iç huzurunu ve kimlik bütünlüğünü sağlarken, uyumu ve bunların sürdürülebilirliğini pekiştirir.
İslam perspektifinde kültürel kimlik ve varoluş, Allah’a olan bağlılığımızın bir yansımasıdır. İslam’ın öğretileri, insanın varoluşsal sorunlarını çözmek ve kültürel kimliğini şekillendirmek ve korumak için önemli bir rehberdir. İslam ahlakıyla uyumlu bir şekilde yaşamak, insanın varoluşunu anlamlandırmasına, iç huzura ve toplumsal uyuma katkıda bulunur.