Dünyanın değişik bölgelerinde lakin yoğunluk olarak Ortadoğuda, Afrikada İslam Coğrafyası Gavurun harladığı, Müslümanın (bazen gafletten bazen cehaletten) çoğalmasına yardım ettiği fitne ateşi ile yanarken, ümmetin enerjisini oluşturan gençlerin birbirine kırdırılması hem dinimize hem akla hem de İslamın çıkarlarına çok ama çok aykırı. Böyle bir durum da insanın Türkiye'deki iç gelişmelerle ilgili yazı yazması çok zor. Arınç- Gökçek çekişmesi, bu çekişmede ortaya atılan iddialar büyük önem taşıyor bir kaç yazıyı hak ediyordu. Ümmetin içine düştüğü ateş ve çıkmaz öyle önemli öyle büyük ki bu iç mevzular argo deyimle solda sıfır kalıyor. Irak'da, Suriye'de, Mısır'da, Libya'da ve en son Yemen'de olanlarla ilgili içeride ve dışarıda herkes birbirini suçluyor. Bazen mezhepçilik öne çıkıyor bu suçlamalarda, bazen etnik köken. Bazen devletler hedefe konuyor, bazen liderler. Bu devletlerde çıkan fitnenin, bu ülkelerde yükselen ateşin dumanı o kadar kesif, harareti o kadar yüksek, ateşin içinde kalanların çığlıkları o kadar kulak tırmalayıcı ki o ülkelerde veya o ülkelere komşu olan bizim gibi islam ülkelerinde yaşayan bizler, bu çığlıkların, bu büyük ateşin etkisinden dolayı sağlıklı düşünemiyoruz. Bu düşünme işini sağlıklı ve soğukkanlı yapabilsek göreceğiz ki Ümmet ve hassaten ülkemiz de büyük tehlikeye çok yakın. Soğukkanlı düşünemiyoruz çünkü etrafımız yanıyor, hadiseleri çok net göremiyoruz çünkü her tarafı çok kesif bir duman kaplamış.
Ortadoğuda, Osmanlının parçalanması ile İnglizler tarafından kurulan onlarca küçük devlet, (Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen, Katar, Kuveyt, BAE, Umman, Bahreyn, Türkiye, İran, Mısır ...) petrolün getirdiği zenginlik, Avrupanın/ABD nin içine düştüğü nüfus sorunu gibi nedenlerle 1920 lerde yapıldığı gibi tekrar ufaltılmak isteniyor. (Gavurlar gittikçe yaşlandıklarından genç nüfusları gittikçe azaldığından) Emperyalistler, zaten küçük bu devletlerden yeni devletçikler çıkararak bir 100 yıl daha rahat yaşamak istiyorlar. Onların böyle yapması anormal değil de bu kaosa düşen müslümanların hali anormal. Bu kavgalarla ümmet, can, namus, güven, birlik, toprak, para, enerji kaybederken, Batılı ve Doğulu Emperyalistler hem zulümlerini gizleme imkanı buluyorlar hem de silah ve değişik mallar ihraç ederek büyük kazanç elde ediyorlar. Bu manzara karşısında Türkiye'de yaşayan herkesin ülkemizin (dolayısı ile ümmetin ve bölgenin) çıkarı doğrultusunda tavır alması, bu tavrı destekleyecek adımlar atması gerekir. Bu kaosun bu yangının oluşturduğu ortamın sağlıklı düşünmemizi engellediği bilincini aklımızdan çıkarmadan atmalıyız adımlarmızı. Söz söylerken, tartışırken kırk kere tartmalıyız laflarımızı. Allah korusun bu yangın bize, İrana Ve Suuda'da Sıçrarsa onlarca yıl sönmez. Hem nüfus, hem enerji, hem medeniyet/düşünce alanıda düşüşe geçen Batı Canavarı, böylece rakipsizlikten dolayı bir 50 sene daha kendine ve dünyaya zulme devam eder. Bu sebeplerden naşi bu ülkede yaşayan her kesimden, her sosyal sınıftan, her inançtan, her etnik gruptan... Vatandaşlarımız bu hakikatin bilinci ile hareket etmeli. Fitne ateşine atılacak her kıymık, ayrılığı ve ayrımcılığı büyütecek her söz ve davranış, kaosa sebep olacak her eylem ve hareket bilelim ki bu günlerde kapımızda bekleyen ve ileride oluşma ihtimali olan büyük harbin, büyük yıkımın, önlenemez kaosun basamakları olacaktır. Haçlı Seferleri döneminde, Birinci Dünya Savaşı sırasında buna benzer manzaralı tıpa tıp yaşamış bir neslin ahfadı olan bizler, aynı tuzağa, aynı oyuna bir kez daha düşersek, "Mü'min aynı delikten iki kez sokulmaz" uyarısında belirtlilen büyük hakikate ters davranmış oluruz ki bu da bizim için hüsran üstüne hüsran demektir. Mazallah!
Rabbim Ümmet-i Muhammedi bu feci akbetten korusun. (amin)
Not: Bu günlerde her şeye rağmen yapmamız gereken en önemli tavır İslam Coğrafyasında yaşayan her mezhep ve her etnik unsurdan insanlarla/kardeşlerle ilgili belleğimizde var olan olumsuz düşünceleri dile getirmemek olmalı.Aksi tavırlar ateşi harlamaktan başka işe yaramaz.